Paylaş
Erdoğan, çantasında bir değil, hem de iki cami projesiyle gidiyormuş Havana’ya, korkunun kaynağı bu.
***
Kristof Kolomb’un hiç ayak basmadığı Kolombiya’dan ayrıldık. İlk kez tarafından keşfedildiği halde Kolomb’un esamisi bile okunmayan Küba’ya doğru gidiyoruz.
Latin Amerika seyahat günlüğümüzde yeni bir sayfaya geçiyoruz yani. Bu satırları, Bogota’dan Havana’ya 3 saatlik uçuş sırasında yazıyorum.
Havana’ya intikal eder etmez, Erdoğan’ın ziyareti hakkında çıkan ön haberleri taramam gerek.
‘Comandante’ Raul Castro’yla yapacağı görüşmenin asıl gündeminin Küba’ya cami yaptırmak olacağını yazdılar mı gerçekten? Cami pazarlığı için mi geliyormuş Küba’ya; biri Havana diğeri Santiago’ya iki cami miymiş hedefi?
Erdoğan’ın, buraya cami yaptırmayı kafasına koyduğunu, diğer konuların bu yüzden ikinci planda kaldığını yüz ekşiterek söylediler mi? Yoksa bizimkiler mi son ‘romantik komünist’ rejimin geleceği için endişelenip biraz abarttı?
Çünkü, Erdoğan’ın Küba’yı da seyahat programına almasının neredeyse tek sebebi olarak bu ‘cami pazarlığı’ gösterilmeye başlandı.
***
Cumhurbaşkanının resmi ziyaret gündeminden ziyade, Küba’ya cami yaptırma ve yaşatma derneğinin programından söz ediyorlar sanki.
Cami meselesi Erdoğan’ın takibinde; Başkan Raul Castro’yla görüşmesinde de gündeme getirecek. Teyitli kesin bilgidir.
Diyanet’in, Ortaköy Camisi mimarisinde bir proje hazırlattığını doğrulamıştı zaten yolun başında...
Yalnız bu ikinci cami nereden çıktı?
Cami fikrinin iki talibi olduğunu, Suudilerin de bir cami yapımını üstlenmek için girişimde bulunduğunu anlatmıştı Erdoğan. İki talibi, iki ayrı cami projesi diye anlayacaklarına ikisini de Erdoğan’ın istediğini mi zannettiler?
***
Ziyaret gündeminde hangi konunun kaçıncı sıraya oturduğuna gelince... Dışişleri’nin bilgi notundan aktarıyorum; ihtiyaç, potansiyel ve önem sıralamasına siz karar verin.
Küba, İspanyolların bölgedeki ilk yerleşim yeri, yani Katolikliği kıtaya yayan ilk misyonerlik faaliyetlerinin merkez üssü.
Bugünse nüfusun yüzde 56’sı ateist, ancak yüzde 39’u katolik. Kalan yüzde 5’i de sair din ve inançlardan...
Müslüman nüfusu ise 3-4 bin civarında tahmin ediliyor. Toplam nüfusun 11 milyon olduğu hatırda tutulsun bu arada.
Ayrıca ekonomik ilişkilerimiz son derece sınırlı. Küba’ya 15 milyon dolarlık demir-çelik, kauçuk, sabun ve otomotiv parçası satıyoruz. Karşılığında da 16 milyon dolarlık puro, mangal kömürü, tıbbi ilaç, uçucu yağ ve etil alkol alıyoruz.
Ticaretimizin senelik hacmi, ithalat ve ihracatımızın kalemleri bunlardan ibarettir.
Buna mukabil siyasi dayanışmamız en üst seviyede. BM’de her yıl Küba’ya uygulanan Amerikan ambargosunun kaldırılması yönünde oy kullanıyoruz.
Ambargoda sona gelindi, kalktı kalkacak ama bizim oyumuz sayesinde değil. Obama, Amerikan dış politikasında radikal bir Küba açılımı yaptı. Nisan ayına kadar alelacele adada bir büyükelçilik açmak için bastırıyor.
Komünist Parti rejimi ise “Önce Küba’yı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarın” diyor.
Havaya bakılırsa ikisinin de eli kulağında. Bu yaz Küba’ya Amerikan kapitalizmi geliyor. Fidel Castro’nun dünyadan göçtüğü günden itibaren bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi kalmayacağını gösteren alametler bir bir belirdi...
Küba’da yaşatılan ‘komünist rejim fantezisi’ne hangisi tehlike oluşturuyor şimdi, söyleyin; cami mi, vahşi kapitalizmin cici bir şubesi mi?
***
İslam’ı yaymak için adaya cami yaptırmak mı? Orada durun işte! Müslümanlık, resmi tarihte bile Endülüs üzerinden İspanyollarla birlikte girdi buraya, komünizmden daha eski, yeni değil.
Erdoğan’ın, Küba’yı İslamlaştırmaya çalıştığı safsatalarını bırakın da, Amerikan emperyalizmi dayanmış kapıya, rejimin akıbeti için kaygılanıyorsanız asıl ona bakın.
Paylaş