Paylaş
Yani “Paralelcilerin aklıyla, organizasyonuyla bir ilgisi yoktur”...
Peki ama Kemal Derviş tarafından sırtlanılması, o ismin başka birilerince düşünülüp çıtlatıldığı tezini kesinkes çürütür mü?
Ayrıca kendisi de projenin fikir babalığını reddetti dün. Ancak bu fikri hararetle desteklediğini, Ekmeleddin Bey’in dünyada da büyük bir heyecan dalgası yarattığını, bu işe acayip mest olduğunu coşkun övgülerle ikrar etmekten de kaçınmadı.
***
Kemal Derviş’ten anlıyoruz ki fikir başkasının ama kendisi de dibine kadar sahipleniyor, tamamen arkasında...
Kılıçdaroğlu’nun beyanatından da şunları biliyoruz:
Ekmeleddin İhsanoğlu adını, Devlet Bahçeli’ye ilk kez pazartesi günkü görüşmelerinde açtı. Daha önce adı geçmedi aralarında. Ne o, ne de muhatabı bu ismi telaffuz etti...
Oysa MHP içinden iyi haber alan meslektaşlarımız yazıyor ki Ekmeleddin İhsanoğlu ismi parti içinde daha önce zikredildi, dar çerçevede konuşuldu, tartışıldı, değerlendirildi....
Yani Kılıçdaroğlu’ndan gelecek teklife bir zihni hazırlık yapıldı, dahası üzerinde karar bile kılındı.
Bahçeli, bu öneriyi bekliyor olmalıydı ki hiç tereddüt geçirmeden, gayet hazırlıklı bir şekilde ve anında kesin cevabını verdi. “Düşünelim taşınalım, arkadaşlarla da bir konuşalım, hele bir yetkili organlarımıza danışalım, bilahare size döneriz” filan demeye ihtiyaç duymadı...
Mantıken şu demektir: Kılıçdaroğlu’na bu ismi fısıldayan, aynı öneriyi MHP’ye de götürdü, iki tarafı da üzerinde çalışarak hazırladı.
***
Ekmeleddin Bey’i evvelden tanımazmış Kılıçdaroğlu. Adı ilk kez 3 hafta önce gündemine gelmiş. 2 hafta önce de kendisiyle görüşüp olurunu almış.
Söylenenlere göre, İstanbul’daki bu çok gizli buluşmayı da Ekmeleddin Bey’i öteden beri çok beğenen dostu Kemal Derviş ayarlamış. Üstelik zatı da görüşmede bizzat hazırmış...
Kemal Derviş bu detayı yalanlamadı, Ekmeleddin Bey formülünü olgunlaştırmak için devreye girdiğini zımnen kabulüne işarettir.
MHP’yi benzer bir ‘kozmik’ operasyonla Ekmeleddin Bey seçeneğine ısındıran da Kemal Derviş olamaz mı o halde?
Yabana atmayın bu ihtimali; son Ecevit hükümetinde, ‘kurtarıcı’ olarak bakanlık yaptığı için koalisyon ortağı Bahçeli’yle şahsi tanışıklığı var.
Fakat bir şey daha muallakta kalıyor:
Neden Ekmeleddin Bey olayını mukaddes bir vazife gibi üstüne alsın, bunun için canla başla didinsin, çektiği operasyonu da baştan sona bir sır gibi saklasın, kimselere çaktırmasın?
Kemal Derviş’i bu göreve memur eden şey canından bile aziz bildiği memleket sevdası mıdır, yüksek bir dava şuuru mu, sol ve sosyal demokrat ideallere bağlılığı mı mesela?
Öyleyse siyasi ideolojisi ve misyonuyla pek uyuştuğu söylenemez bu eylemin...
Tayyip Erdoğan’ın karşısına, halka sıcak gelsin diye “Sevecen mütedeyyin, laik muhafazakâr ve mülayim demokrat” birini bulup çıkaracak sosyal demokratları say deseniz, kendisi akla gelecek en son kişidir.
“Ne var canım, ehvenişerdir, yani iki dindardan daha az kötü olanını tercih etmiştir” şeklinde açıklamalar da getiriliyor.
Dindarlığı şer görecek, Ekmeleddin Bey’i de kötünün iyisi ya da ılımlısı diye seçecek ve hâlâ siyasal bilincine uygun bir iş yapmış olacak, kendini inkâr etmiş olmayacak öyle mi?
***
Türkiye’yi Tayyip Erdoğan’dan ‘kurtarma’yı kendine dava edinmiş ve bu yola baş koymuşsa... Buna gönüllü mü yazıldığı, başka bir irade tarafından motive mi edildiği pekâlâ tartışılır.
Dalgalanmak için rüzgâr bekleyen bayrak gibi, çekildiği gönderde cevap bekleyen soru budur.
Paylaş