Paylaş
Siz daha sorular sorarken onlar bütün cevapları kılıç gibi kuşanmış, takır takır hesap sormak üzere sokaktalar.
Hükümleri kesin; olay bir ‘iş kazası’ değil ‘toplu cinayet’, hem de ‘taammüden’...
Sanki adına ‘iş kazası’ dense ortada hiçbir sorun kalmayacak, ihmal ve kusuruyla buna sebebiyet verdiği için kimsenin yakasına yapışılamayacak, suçtan da suçludan da bahsedilemeyecek, üstü örtülüp kapatılmış olacak.
Onun için ‘taammüden cinayet’...
* * *
Suçu belirledikten sonra suçluyu tespit etmekten kolayı ne!
Cinayetlerin birinci dereceden sorumlusu özelleştirme politikaları tabii ki. İdeolojilerine ters ya, hangi taşı kaldırsalar altından çıkıyor.
Taşeronluk sistemine de zıtlar, onu da ekleyin.
Rödövans diye Fransızca bir kelime geçiyor tartışmada, kamuya ait maden ocaklarının özel işletmelere kiralanması için kullanılıyor.
“Ha satmışsınız ha kiralamışsınız aynı şey, ikisi de taşeronlaştırmaya girer” diyorlar.
Soma’daki özel işletme açıklama yaptı, “Taşeronluk uygulamamız yoktur” mealinde.
Tepkileri hazır: Rödövans da bir çeşit taşeronluk değil mi, ne konuşuyorlar?...
Eğer Soma’daki ocak, maksimum kâr peşinde koşan açgözlü özel sektöre geçmeseydi bu kaza olmayacaktı çünkü.
Suçlu, evvelemirde vahşi kapitalizmdir, tamahkâr sermayedir, üç kuruş fazla kazanmak için çalışanlarının hayatını hiçe sayan paragöz patronlardır.
Arkalarındaki azmettirici de özelleştirme politikalarıyla devlet tesislerini ‘kapitalist düzene’ peşkeş çeken işbirlikçi siyasi iktidarlardır, başka kim olacak?
Açık açık da söylüyorlar, “Çözüm yeniden devletleştirmektir, özelleştirme politikalarını geriye çevirmektir” diye.
Çözümün ikinci ayağı da bencil patronların satın alamadığı, işverene koltuk değneği olmayan, yani birlikte çalışmaya yanaşmayan, uzlaşmaz, tavizsiz, burundan fitil fitil getirecek, kapitalizmin kâbusu gibi bir maden işçileri sendikası kurmak.
* * *
Bütün bu cevapların çok sağlam bir de dayanağı var.
Soma Holding’in sahibi Alp Gürkan’ın bir mülakatta sarf ettiği o dehşetengiz cümle.
Suçu ve suçluyu ele veren, kapitalizmin vahşetini ifşa eden korkunç bir itirafmış bu.
Güya verimliliği övecekken, devletin 130 dolara mal ettiği kömürü 23.8 dolara ürettiklerini ağzından kaçırmış...
Yani işçinin canından çalmıyorsa devletten daha ucuza nasıl mal edebilir özel sermaye?
Devlet de maden işletmeciliğinden tam bu yüzden çekilmeye başlamıştı oysa.
80’lerin sonlarından itibaren artık şöyle bir kanaat oluşmamış mıydı toplumda:
İşin içine devlet girdi mi yüzüne gözüne bulaştırıyor, 1’e sattığını 3’e mal ediyor, siyasetçilerin arpalığına dönüyor sonra, zararı da milletin cebinden çıkıyor, partizan kayırmacılık filan derken yüzü astarından pahalıya geliyor, iyisi mi devlet ticari faaliyetten elini eteğini çeksin...
* * *
İster iş kazası ister cinayet, sebep olanları bulup hesabını çatır çatır soralım elhak.
Sistemde açık gedik mi var, denetimler mi yetersiz, idarenin eksikliklerinden mi oldu, para düşkünü patronların işçi güvenliğine yatırım yapmamasından mı, kazaları önleyici tedbirlere para harcanmamasından mı?...
Her neyse peşine düşelim ki böyle acılar bir daha yaşanmasın.
Ama bu acılar üzerinden ‘devletleştirme’ ideolojisinin propagandasına soyunuyorsanız hiç kusura bakmayın, sorumlulara hesap sormak değil o.
İşçinin canı üzerinden ideolojinizin davasını güdüyorsunuz demektir. Adını doğru koyalım.
Paylaş