Paylaş
Başkalarına olur olmaz sarf ettiği ‘Eşkıya, terörist, katil, cani, tetikçi, çete’ filan gibi lafları ben yakıştıramıyorum ağzına ama onlar kesin alınıyordur.
* * *
Bence çok fena içerliyorlardır Selahattin Başkan’a. 35 yılda, canları dişlerinde bin bir emekle topladıkları her payeyi kepçeyle dağıtıyor, bileğinin hakkıyla kazanmamışlara bol keseden ihsan ediyor o namları.
AK Parti’nin örgütlediği cinayet şebekelerinden söz ediyor. “Cizre’yi de Türkiye’yi de sizin eşkıyalarınızdan temizleyeceğiz” diyor...
Dağdakilerin zoruna gitmez mi şimdi eşkıyalık gibi bir unvanın böyle ayaküstü bedavadan harcanması? Bozuk çalmazlar mı çabalarının ucuzlatılmasına?
* * *
İçişleri Bakanlığı açıklamış, Cizre’de 12 yaşındaki Nihat’ın katlinde olay mahallindeki polislerin kusuru olabilirmiş. Müfettişler bu ihtimal üzerinde de duruyor.
Peki ya kalan 7 cinayet... Onları kim işledi?
Birinde parallelerin parmağı var diyelim. Bir diğerinde ‘Karanlık bir el’ tetiğe basmış olsun. Öbüründe meşum provokatörler devreye girsin. Berikinde kendi kendine ateş etsin mahalleli. Devlet içindeki çeteler, adını bildiğimiz bilmediğimiz cin ve ins’ten bütün öcüler bila istisna rol alsın...
“Fakat heval” demez mi Kandil eşrafı, “Bizim hiç mi esamimiz okunmayacak, irapta mahallimiz bile mi yok, bir nokta kadar da mı değil cürmümüz bu hikâyede?
Hiç mi tetiğe gitmedi elimiz, hiç mi bir bombanın pimini çekmedi bizim yüzü maskeli çocuklar, bir roketatar bile mi fırlatmadık hükümet konağına?
Bu elimizdekiler süslü oyuncaklarsa, hangi silahları bırakmanın pazarlığını yapıyoruz devletle?
Bizim gençlik örgütlenmemiz yapmadıysa kim Hüda-Parlıların ev ve işyerlerine nişan aldı?
O hendekleri kim kazdı, bu ‘kendi kendini yöneten mahalleler’ fantazisini bizim yüzde 83’lerde olduğumuz yerde kim, hangi cesaretle hayata geçirmeye kalktı?
Bizim değilse kimin hayaleti gezer geceleri Cizre sokaklarında? Var mı bizden büyüğü? Kof efsane miyiz yani, çalının arkasından gelen bir hışırtı kadar da mı değil icraatımız?...”
* * *
Hele şunları da düşündükçe örgütün egosuna, izzet-i nefsine dost kazığı gibi dokunmuyor mudur: “Bu eşkıya dediklerinin kaç cinayeti var ki? Kaç köy taramış, kaç mektep ateşe vermiş, kaç korucu yakmış, kaç karakol basmışlar?... Yahu daha bir tane bombaları var mı parkta, otobüs durağında patlamış, bir tane havaya uçurulmuş arabaları, bir örgüt içi infazları?... Ne yapmış da terörist ve eşkıya namlarını hak etmiş bunlar...”
Selahattin Başkan fuzuli fuzuli konuşurken kulak memelerine kadar kızarıyordur eminim dağdakiler. Ama utançtan değil, kızgınlıktan.
Ne ihanet ne partizanlık
4 eski bakanla ilgili oylama sonuçları ne manaya geliyor?
Tek tek bakalım; evet oyları da, ret oyları da bir isimden diğerine değişiyor.
AK Parti grubunun verdiği fireler isme göre artıp azalırken muhalefet oyları da Zafer Çağlayan’dan Egemen Bağış’a, Muammer Güler’den Erdoğan Bayraktar’a az çok değişkenlik gösteriyor.
Demek ki partizanca kullanılmadı oylar. İktidar grubu da muhalefettekiler de bireysel davrandı, parti baskısı altında kalmadan şahsi kanaatleriyle hareket etti. İlla vicdani olmayabilir bu kanaat ama siyasi saiklerle bile olsa şahsi takdir ve tasarruflarıdır.
* * *
Peki Erdoğan Bayraktar’ın Yüce Divan’a gönderilmesine ‘Hayır’ diyen CHP’li ya da MHP’liler ile ‘Evet’ oyu veren AK Partililerin durumu nedir? Gruplarından ayrıldıkları için ihanet etmiş mi sayılırlar?
Ne münasebet, tam da olması gerekeni yaptılar, grup fikrinden bağımsız düşündüler.
Ne partizan ne de hain aramaya çıksın kimse. Meclis Genel Kurulu’nun verdiği kararı değerli, sağlıklı ve güvenilir kılan, zaten budur.
Paylaş