İçinize sindirdiniz mi peki?

HANGİ birinden başlasam; yazı da gelse tura da gelse dindar bir cumhurbaşkanımız olacak mesela, Ekmeleddin Bey’in ipine sarılanların Özal’a alışmaları zor olmuştu oysa, sindirim meselesi...

Haberin Devamı

Özal’ı öldükten sonra bile içlerine sindiremeyenlerin, Ekmeleddin Bey’i hazmı kolay bir lokma gibi görmesi sizin içinize sindi mi?


* * *


Aynı şekilde; muhafazakâr camianın bazı kalemlerinin Ekmeleddin Bey olayına gayet naif bir tarzda, ‘Uzayan kol bizden olsun’ anlayışıyla yaklaşmasını...
Muhalefetin, siyaseten ve fikren ayrı dünyalardan biri yerine kendi dünyalarından bir ismi aday göstermesine pürneşe sevinmelerini...
Meseleyi, “Tayyip Erdoğan’ın alternatifi bırakın yine dindar biri olsun, bu muhafazakâr Türkiye’nin ve normalleşmenin zaferidir” havasına sokmalarını...
Bu arada siyasi rekabete ne haller olduğunu... CHP ile MHP’nin gönüllerindeki aday profilinden, kafalarındaki siyasi ideallerden hangi çaresizlik içinde vazgeçtiklerini... İktidar çoğunluğunun muhafazakâr eğilimleri karşısında muhalefetteki azınlığın nasıl havlu attığını... Merkez sol siyasetin, çatı adayı projesiyle niye merkez sağa öykünerek kendi çizgisini inkâr edip çöktüğünü... Ve bu iflasın demokratik çeşitlilik ve çoğulculuk açısından bir ölüm ilanı manasına gelip gelmediğini zerre umursamamalarını...
Bilakis, muhalefetin ezile ezile iktidarın çizgisine gelmesinden, AK Parti’yle baş etmek için AK Parti’ye benzemekten başka bir yol bulamamasından müthiş bir haz ve memnuniyet duymalarını...
Buna mukabil AK Parti karşıtlarının da, hayrettir, cumhurbaşkanı seçecekleri zata ‘kötü dindarın iyisi’ diye bakmalarını...
“Ehvenişerdir, iki dindardan daha az kötü olanını cumhurbaşkanı yapıyoruz” şeklinde açıklamalar getirebilmelerini, güya bu yolla kendilerini teselli etmelerini...
Bir yandan dindarlığı alenen şer görmelerini, muhafazakârlığı şeytanlaştırmaya devam etmelerini... Bir yandan da Ekmeleddin Bey için ‘kötünün iyisi ya da ılımlısı’ diye kerhen oy istemeye türlü bahane uydurmalarını...


* * *

Haberin Devamı


Yine mesela...
Sizden, adını garipseyedurdukları bir zatı, başınıza cumhurbaşkanı seçmenizi isteyebilmelerini...
Ve daha teklemeden, takılmadan, harf yutmadan, bir seferde, dosdoğru, kazasız belasız ‘Ekmeleddin İhsanoğlu’ demeyi becerememelerini...
Bahçeli ile Kılıçdaroğlu’nun bile ilk telaffuz denemelerinde, ismindeki sesleri kırıp dökmeden tulum halinde çıkaramamalarını... Cumhurbaşkanlığı seçim yarışının giderek bir kıraat ve diksiyon olayına dönüşmesini...


* * *

Haberin Devamı


Ya da mesela...
Iraklı Şii Arap milliyetçisi Maliki’ye laf ettiğinizde, cevabın Alevi vatandaşlarımız adına konuşan kimi çevrelerden gelebilmesini...
Hakeza selefi IŞİD’i yerdiğinizde de, Irak’taki isyancı Sünni aşiretler namına üstlerine alınan bazı kesimlerin rahatsız olup tepki gösterebilmesini...
Veya...
Balyoz davasında sahte delillerdi, şaibeli dijital verilerdi, usulsüz yargılamaydı, kurunun yanında yaşın da yakılmasıydı, darbe davası görülüyor ayağına TSK içinde paralel kadrolaşmaya girişilmesiydi vesair... Bilumum kumpasın Anayasa Mahkemesi’nden dönmesine ve yeniden adil bir yargılamaya kapı açılmasına aramızdan bazılarının üzülmesini...
İçinize sindirebildiniz mi?

Yazarın Tüm Yazıları