Hükümetle Saray’ın avantajları dezavantajları

HÜKÜMET Kızılay’da, Saray Beştepe’de...

Haberin Devamı

Birinde ‘Hoca’ sakin, diğerinde ‘Reis’...
Güç karşılaştırmaları, ta karargâh yapıları ve karakter analizlerinden başladı madem, mukayeseli üstünlüklerine bakalım:
Reis, AK Parti teşkilatının kurucu lideri, popülaritesi zirve noktasında. Ama ondan sonraki genel başkanlık mührü de Hoca’da...
Reisin taban üzerindeki hâkimiyeti artarak sürüyor ama Hoca da o tabanda az sevilmiyor...
Reis, cumhurun da reisi ama Hoca da hükümetin başı...
Bu durumda kim kazanır; Erdoğan mı, Davutoğlu mu?


* * *


The Uçak’tan inip herhangi bir uçağa binince daha tarafsız bakabiliyor insan. Türk Hava Yolları’nın tarifeli Barcelona-İstanbul seferinden bakarak ben de görüyorum evet, zayıf yanları da var...
Erdoğan, Kandil ve HDP’nin maksimalist yaklaşımlarına karşı Çözüm Süreci’nin nihai sınırlarını çiziyor, sürekli yükselttikleri talep çıtasını bir çizgide tutmaya uğraşıyor.
Davutoğlu ise fiiliyatta süreci yürütmekten sorumlu, işin pratik zorluklarıyla o karşı karşıya ve bu zorlukları bir şekilde yönetmeye çalışıyor.
Yani Cumhurbaşkanlığı makamının icaplarıyla Başbakanlık sorumluluğunun gerekleri her zaman örtüşmüyor, öncelikler farklılaşıp ayrışabiliyor da.
Erdoğan, Dolmabahçe toplantısı ve İmralı’ya bir izleme heyeti yollanması adımlarını yanlış diye eleştirirken... Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, doğru bulduklarını ve devamını getirmekte kararlı olduklarını söylüyor.
Erdoğan kendisinden fikir sorulmadığını, hatta bilgi verilmeden bazı adımların atıldığını ima ederken... Arınç, gizli kapaklı bir süreç yürütmediklerini, Cumhurbaşkanı’nın görüş ve eleştirilerini dikkate aldıklarını, liderliğinden yararlanmaya da devam ettiklerini vurguluyor.
Fakat hükümetle Saray arasındaki iletişim, açıkta cereyan ettiğinde işin rengi değişiyor. Bu ‘açık iletişim’, bu kameralar önünde diyaloğa girme hali, Erdoğan’la Davutoğlu arasında bir ayrışma olarak algılanıyor...


* * *

Haberin Devamı


İktidar blokunda ‘çatlak’ yaşanmasını umanlar, yıllardır aradıklarını sonunda bulmanın heyecanı içinde. ‘İç çatışma’ beklentileri, basit bir hesaba dayanıyor çünkü: Kurucu liderle partisinin yollarının ayrılması demek, AK Parti’nin 12 yıllık iktidar dönemi için sonun başlangıcı demek...
Erdoğan gibi ‘namağlup’ bir liderle Davutoğlu gibi ‘stratejist’ bir halef, bunu bilmiyor olabilir mi? Gün görmüş siyasetçi Arınç, farkında değil midir olası bir sürtüşmenin doğuracağı sonuçların?
Aralarındaki güç dengesini, yetki ve mizaç avantajlarını, mukayeseli üstünlüklerini vesair koyun bir kenara...
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla yeni bir durum çıktı ortaya. Roller başkalaştı ancak partisi ve hükümetiyle aralarındaki ilişki modeli yeni baştan kurulmadı. Geçiş ve kurulum aşamasındalar hâlâ.
Ha başkanlık sistemi ha başkası... Yeni bir model oturtana, ilişkilerinin yeniden tanzimini tamamlayana dek de böyle heyecanlar, bir takım gelgitler yaşatmaya devam edecekler bize...
İmdi, henüz çıkmamış bir kavganın erken sevincine gark olmadan önce, şu yalın gerçeği bir daha düşünün:
Biri mutlak lider, diğeri üzerinde tartışma kaldırmayan otorite karakteri. Aralarında bir meydan okumanın gerçekleşmesi için birinin lidere bağlılıktan, diğerinin de artık onun otoritesini tanımaktan vazgeçmesi gerek...
Ve siyasi kaderleri birlikte yazılmış; biri kaybettiğinde diğeri de kaybedecek, biri kazandığında diğeri de kazanacak...
Karşılaştırmalı tüm avantajlarına karşın bir de büyük dezavantaja sahipler yani. Ortak bir dezavantaj; siyasi yazgıları bir... Bütün sermayeyi ‘Hükümet-Saray’ çatışması umuduna yükleyen siyasi yancılar, emin misiniz hâlâ, çatışırlar mı sizce?

Yazarın Tüm Yazıları