Paylaş
Sünnilik, Şiilik ya da Alevilik bir din üst kimliği değildir. Üst kimlik İslam’dır.
Türklük, Kürtlük, Araplık etnik aidiyetlerdir. Müslümanlık kimliği, hepsinin üstündedir.
İslam adına Müslüman katli için, mezhep çatışması için verilen cihat fetvaları tuhaftır, dinin esasına terstir, vebali vardır.
Sünni ve Şii ayırt etmeden İslam dünyasının önde gelen ulemasını ramazan ayında İstanbul’da toplamak için bir girişim başlatılmıştır.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, halen Irak’taki kanlı mezhep kavgasını durdurmak için Şii ve Sünni otoriteleri nezdinde ayrımsız temaslar yürütmektedir.
Güya İslam davası güderek sergilenen mezhepçi gaddarlıklar, acımasız şiddet eylemleri kabul edilemez.
Necef ve Kerbela’yı hedef alan nefret söyleminin, ehlibeyt ile ehlisünneti karşı karşıya getiren düşmanlık dilinin İslam’da yeri ve kökü yoktur.
Modern selefilik diye ortaya çıkan şiddet hareketi, tarihteki selefilik değildir, bir kez görünüp kaybolan ‘Haricilik’in yeniden canlandırılmasıdır.
İslam dünyasına 8 ayrı dilde bir sağduyu, barış ve kardeşlik çağrısı yapılmıştır.
Bu diller arasında, Irak Kürdistanı’nda kullanılan Sorani lehçesi için Arap alfabesi, Türkiye Kürtlerinin Kurmanci lehçesi için de Latin harfleriyle yazılmak üzere Kürtçe de bulunmaktadır.
Türkiye’de toplum, Alevi sorununun çözümüne, yani hak ve statü taleplerinin tanınmasına hiç olmadığı kadar hazırdır.
Dayatıcı bir tanımlamaya gitmeden, herhangi bir teolojik tartışmaya girmeden Alevilere inançlarını özgürce yaşayabilecekleri hak ve imkânlar verilmelidir.
Devlet yetimhaneler açabilir ama yetim başı okşayamaz. Suriyeliler başta ülkemize sığınan mülteciler, yoksullar ve yaşlılar da bir şefkat eli beklemektedir.
Bu ramazan için seçilen sosyal dayanışma teması, “Hiç kimse kimsesiz kalmasın”dır.
Dünya merhameti kaybetmiştir. Ramazan ayı, merhameti yeniden bulmaya ve yüceltmeye vesile olmalıdır.
***
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, salı akşamı İstanbul Sepetçiler Kasrı’nda bir grup gazeteciye yaptığı sunumdan ve bize dağıtılan matbu çağrı metninden çıkardığım başlıklar bunlar.
Tarihte hiçbir taassup, din ve mezhep taassubu kadar güçlü olmadı...
Fakat bakın, en tutucu olması gereken Diyanet bile değişiyor, açılımlar yapıyor... Din ve mezhep bayrakları altında yürütülen kanlı iktidar savaşlarına, kardeşin kardeşe kırdırılmasına, dünyevi hesaplaşmalara karşı barıştırıcı inisiyatifler alıyor... Etnik ve mezhepsel ayrımcılığa savaş açıyor, şefkat ve merhameti yaygınlaştırarak yaraları sağaltma cihatları başlatıyor...
Bakın işte, bir zamanların Hanefi Sünniliğine dayalı dar Türk İslamcılığının o dışlayıcı ve koyu tutucu Diyanet’i bile kendini aşıyor...
Size bana ne oluyor ki fikri saplantılarımıza, ideolojik önyargılarımıza, siyasi taassuplarımıza, kinimize, öfkemize yenik düşelim. Şu fani dünyada takıldığımız şeylere bakın, sizden benden daha mı kıymetli?
Ramazan kimlik sormadan, oruç tutup tutmadığını sorgulamadan huzur ve bereketiyle herkese gelsin.
Paylaş