Paylaş
İnternette ifade özgürlüğü rejimi değişmiş, ülkeden ülkeye farklılaşan alakart sisteme geçilmiş. Tarihe karışmış, küresel bir ‘tek standart’ izleme fikri... Twitter’ına, Facebook’una, Google’ına yeni kriterler, yeni ölçüler gelmiş. Herkes aynı kepçeden yemiyor artık...
Ama bunların aklı hâlâ eski fiks mönüde, bildik slogan repertuvarlarını tekrar ediyorlar.
* * *
Türk adaleti karar veriyor, teröristlerin çektirip dağıttığı poster pozu internette yayılmasın diye...
Twitter ve Facebook sonunda ‘Hay hay’ ediyor, kaldırıyorlar yasaklanan görselleri.
YouTube inceleyip hak veriyor karara, sakıncalı görüntüleri çıkarıyor videolar arasından. Google, yeni terörle mücadele normları gereği mecbur kalıyor uymaya, propaganda malzemesini bölgesel arama sonuçlarından siliyor. Ve bu, bizim yaygaracı allamelerin gayretine dokunuyor. “Bir yerel Türk mahkemesinin kararını nasıl tanır bu küresel yeni medya devleri” diye zorlarına gidiyor.
* * *
Repertuvarlarında üç buçuk slogan var, çevirip çevirip aynı plağı çalıyorlar.
Yok, “Google gibi, Facebook gibi küresel devler senin yerel mahkemeni takmak zorunda değil” teraneleri...
Yok, “Onlara kafa tutarsan, yel değirmenlerine savaş açan Don Kişot kadar gülünç duruma düşersin” mavraları...
Yok, “Dünyaya rezil ettin bizi yasakçı kafa” üfürmeleri...
Yok, “Bu teknoloji başka teknoloji, kitap yasaklar gibi yasaklayamazsın, gazete kapatır gibi kapatamazsın. Boşuna uğraşma, global medyayla baş edemezsin, madara olduğunla kalırsın” sallamaları...
Bir kere de demiyorlar ki; yahu yerel hukukların üstünde değilsiniz ve zoru görünce gereğini yapacaksınız madem... Ne diye başta ayak diriyorsunuz, kendinizi kapattırmadan efendi efendi erişime kapatsanıza şunu.
* * *
İngiliz mahkemeleri, Google’a diz çöktürüp yargılayacak...
Facebook, Fransız yargısına hesap vermekten kaçamayacak...
Amerika’da, Almanya’da kafasına göre cıvıtamayacak Twitter...
YouTube’a yüklenen videoları önden izleyip filtreleyen ülkeler olacak...
Şaka kaldırmaya mecali kalmamış bir memlekette sen hâlâ ‘İnternetime dokunma’ cakaları satacaksın.
Mark Zuckerberg, kendi Facebook hesabından işlerin değiştiğini duyuracak...
Ülkelerin kültürel ve tarihsel farkları arasında daha hassas davranabilmek için Topluluk Standartları’nı güncellediklerini söyleyecek...
“Şu anda Facebook’un, kullanıldığı ülkeleri tanımaya ihtiyacı var. Her ülkenin kendine has ifade sınırları var” diyecek...
“Örneğin, Türkiye’de Atatürk’e hakaret etmek yasadışı. Almanya’da Nazilerin Musevileri katlettiği inkâr edilemiyor. Veya Müslüman ülkelerde dine küfür etmek suç olarak kabul ediliyor. Bu kriterlere uymayan içerikleri kaldıracağız” diye noktayı koyacak...
Sen hiçbir şey olmamış gibi yaygara koparmaya devam edeceksin.
Sanki yeni bir internet rejimi kurulmuyormuş, son gelişmelerden hiç haberin olmamış, güncel içtihatların tekini bile duymamışsın gibi... Sırtından milyar dolarlar kaldıran Amerikan şirketlerinin parasız avukatlığını yapmaya devam edeceksin. Göm, göm kafanı kuma, bakalım nereye kadar gömebileceksin.
Sosyete seccadesi
DÜNKÜ yazımdan dolayı şöyle itirazlar da geliyor: “Nereden biliyorsun kıldığı namazın Allah indinde makbul olup olmadığını da laf ediyorsun...”
Haşa! Haddime mi Allah’ın işine karışmak. Ne cennet teşrifatçılığına soyunmuşluğum ne cehennem zebaniliğine özenmişliğim var. Kılar ya da kılmaz, Helin Avşar’ın namazından bana ne. Zaten buydu anlatmak istediğim de...
Allah rızası gözetilerek yapılan ibadet, göze sokulmaz. Bir ibadet göze sokuluyorsa başka rızalar da, başka yararlar da gözetiliyordur. Hele peşi sıra işler de açılıyorsa göze sokan, göze girmeyi üstelik başarıyordur da.
Ve işin içine bir hayli riya karışıyordur...
Ve bu tablonun altındaki dünyevi ödül-ceza çarkı, riyakârlığı bir de göz göre göre teşvik ediyordur...
Ve namazını, umresini bize çaktıranların asıl çaktırdığı da budur işte; riyakârlaşma tehlikesi. Sosyetemiz, paparazzileri şahit tutarak, bir nevi noter huzurunda muhafazakârlaşıyorsa, korkarım sosyetemiz riyakârlaşıyordur.
Paylaş