Paylaş
Detaylı dökümünü fehmikoru.com’da bulabilirsiniz, dün okudum.
Ben bu hengamede yakından izleyememiştim Arap medyasının tavrını, sağ olsun Fehmi Abi, iyi iş çıkarmış, çok yararlı oldu.
***
Özetle; El Cezire’den El Arabiya televizyonuna, Şarkul Avsat gazetesinden El Ehram’a, Suudi’sinden Mısırlı’sına Arap medyası, bizim iktidardan hazzetmiyor.
Alenen darbe taraftarlığı yapmasalar bile satır aralarında Erdoğan’ın devrilememesinden duydukları üzüntüyü saklayamıyorlar.
Darbe başarıya ulaşsa çoğu zil takıp oynayacak handiyse.
Dün, darbe sonrası dış görünümümüzü yazmıştım. Ama Batı’dan görünümümüz üzerineydi yazdıklarım.
Buyurun bu da size Doğu’dan görünümümüz.
Arap sokağında da pek sevildiğimiz söylenemez.
***
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı’da da Doğu’da da büyük popülarite yakalamıştı başlangıçta.
Şimdi iki tarafta da gözden düşüş gözleniyor.
‘Sevmezlerse sevmesinler, bize milletimizin sevgisi yeter’ deyip geçmemek lazım.
Bunun nedenlerini mutlaka irdelemeli ilgilileri.
Hadi AB’yi, ABD’yi biliyoruz. Fakat ne oldu da Arap sokağı da AK Parti’den soğumaya başladı?
Erdoğan’ın otoriterleşme eğilimleri demeyin sakın, gülünç kaçar.
Demokrasi ve insan hakları çok mu umurlarında.
Suudiler krallık, Mısır askeri dikta, diğerleri de emirlik ve benzeri rejimlerle yönetiliyor.
Özgürlükleri kısıtladığı için Erdoğan’ın devrilip yerine demir yumruklu bir darbe rejimi kurulmasını içten içe arzu etmek... Herhalde demokrasiye aşırı düşkünlükle izah edilemez.
Gerçek sebepleri fazla ‘atak’ dış politikamızda yatıyor olmalı, her ne ise üzerinde düşünmeye değer.
***
Ancak göz ardı edemeyeceğimiz basit bir gerçek var; darbeyi sokağa çıkan demokrasi taraftarları püskürttü.
Her partiden, her görüşten, her inanıştan, her yaşam biçiminden demokrasi taraftarları...
Uzun zaman sonra yakaladığımız bu duygudaşlığı, bu bir olma bilincini kaybetme lüksümüz yok.
İlk kez herkesin istediğini alabileceği bir demokratik yönetimi inşa etmeye bu kadar yakınız.
İktidar sahiplerinin, demokrasi savunuculuğundan elde ettikleri meşruiyet kredisini antidemokratik ihtiraslar uğruna çarçur edeceklerine zerre ihtimal vermem.
Yine de tehlikeyi atlatır atlatmaz bu tür özlem ve heveslerle hareket edileceğine dair kuşkular varsa belli kesimlerde... Bu kuşkuları izale etmek iktidardakilere düşer.
Muhalefet, cicim ayları geçtikten sonra bir daha yüzüne dönülüp bakılmayacağı, bu yumuşama havasından çırak çıkarılacağı endişesi taşımamalı.
İktidarın, belayı hep birlikte savuşturduktan sonra feyk atacağı... Uzlaşmaya ve paylaşmaya yanaşmayacağı... Kendisinden olmayanları yok sayarak tek taraflı davranacağı... Güç üzerindeki tekellerini pekiştirecek bir siyasi bencilliğe yöneleceği gibi şüpheleri kimse yaşamamalı.
***
Bu tereddütleri ortadan kaldırmanın kestirme yolu şudur:
Demokrasi için verilen darbeyle mücadele, demokrasi içinde yürütülür.
Demokrasiden saparak darbecilerden hesap sorulmaz.
Korumak için yola çıktığınız şeyi, kendi ellerinizle parçalamazsınız.
Bütün zorluklarına ve özel şartlara rağmen, demokratik ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalırsınız.
Mesela gazeteci tutuklamalarında buna riayet edildiğini, silah tutanla kalem tutan arasındaki ayrımın gözetildiğini düşünmüyorum.
Ali Bulaç gibi darbeyi kafadan reddetmiş bir ismi, sırf eski Zaman gazetesi yazarıydı diye gözaltına almak, önerdiğim tutumla bağdaşmıyor, hayır...
Başka örnekler de yaşanıyor, saymıyorum tek tek.
İngiliz’i, Arap’ı için değil, demokrasi kahramanı bu millet fazlasıyla hak ettiği ve layık olduğu için demokrasi üstüne aman titreyelim.
Paylaş