Erdoğan’la AYM’nin birleştiği yer

ANAYASA Mahkemesi mi haklı, Cumhurbaşkanı Erdoğan mı?

Haberin Devamı

Bence ikisi de.


Fakat keskin bir şekilde karşı karşıya gelmiş görünüyorken bu nasıl mı mümkün olabilir?


Arada kafa karıştıran bir ‘dezenformatör’ün varlığıyla açıklanabilir ancak.

 

* * *

 

Şuradan başlayın.


Anayasa Mahkemesi’nin 12 üyesi, Can Dündar’la Erdem Gül’ün tutuklu yargılanmasını haksız bulmuştu.


3 üye ise tutuklama tedbirinin yerinde olduğuna kanaat getirdiğinden karşı oy kullanmıştı.


Karar, bu nedenle oy çokluğuyla alınmıştı.


İşte karşı oy kullanan o 3 üye bile AYM’nin yetkisini aşan bir karar verdiğini ağız birliğiyle söylemiyor.


Karşı oy gerekçeleri, ittifakla yetkisizlik değil.


AYM’nin kendisini yerel mahkemenin yerine koymuş olacağı savında da hemfikir değiller.

Haberin Devamı


İç yargı yollarının tüketilmediği iddiasında buluşuyor hiç değiller.


AYM’nin, devam eden bir davada bireysel başvuruları ele alarak karara bağlamasında bir yanlışlık görmüyorlar.


Onun için dosyanın kabulü yönünde oy kullanıyorlar, kapağını dahi açmadan reddi yönünde değil.


Mahkeme, şikâyet konusu iddiaları inceleyebileceğine oybirliğiyle karar veriyor.


3 üye sadece nihai karara katılmıyorlar, çoğunluk görüşünden de birbirlerinden de orada ayrılıyorlar.

 

* * *

 

Toparlıyorum; özünde Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi bakan, Dündar’la Gül’ün salıverilmemesi gerektiğine inanan 3 AYM üyesi var.


Tutuklama kararına hak veriyorlar. Ancak farklı nedenlerle.

3’ü hep birlikte AYM’nin yetkisinde olmayan hususlara baktığını, esasa girdiğini, yürüyen bir davada yerel mahkemenin işine karıştığını, süper temyiz organı gibi davrandığını, iç hukuk yolları tükenmeden yapmaması gereken bir şeyi yaptığını filan düşünmüyor.


Karşı oylarının muhtevası, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın şiddetle karşı çıkma nedenlerinden de ayrı. Aynı şeyi savunmuyorlar. Kendi aralarında bile.


Ters düşmelerinde neden bir tuhaflık görülemeyeceği ise gerekçeli kararda zikrediliyor.

Haberin Devamı


Çünkü Adalet Bakanlığı bile AYM’ye görüş bildirdiği yazısında, Sayın Bakan’dan farklılaşmış.


Yazıda AİHM’nin bazı kararları örnek gösterilmiş. İç hukuk yollarının tüketilmediği itirazlarına rağmen, hak ihlalini görüşüp karara bağladığı davalar anılmış.


Dolayısıyla iç yargı yollarının tüketilip tüketilmediği kararının AYM’nin takdirinde olduğu, bakanlık tarafından da açıkça belirtilmiş.


Tartışarak boşa nefes harcıyoruz...

 

* * *

 

Diyeceksiniz ki Adalet Bakanlığı bile kendi bakanıyla mutabık değilken... Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Anayasa Mahkemesi’nin aslında çelişmeyip birbirlerini doğruladıkları nasıl öne sürülebilir?
Şöyle...


Cumhurbaşkanı “Ben bu gerekçeli kararı misafirlerim sebebiyle henüz okumuş değilim” diyerek kendi ağzıyla beyan etmedi mi?

Haberin Devamı


“Ancak 33 sayfalık bir gerekçeli karar açıklamış olduklarını duydum. Herhalde gerekçeyi izahta zorlandılar” demedi mi?


Halbuki o 33 sayfayı, Cumhurbaşkanı’nın sıradaki eleştirilerinin teyitleri dolduruyor.


Mesela Cumhurbaşkanı “AYM bireysel başvurularda yargı yolunun tüketilmesini beklemek durumundadır” mı diyor?


Bunu teorik olarak reddetmiyor, doğru kabul ediyor. Ama tutukluluğa itiraz yollarının neden tüketilmiş olduğunu yazıyor.


Mesela “Yerindelik denetimi yapamaz. Yargıtay gibi bir inceleme yapması doğru değildir” mi diyor?


Bunu da inkâr etmiyor, ‘hayır AYM yapar’ diyerek aksine gitmiyor. Cumhurbaşkanı’na hak verircesine, pratikte aldığı kararla bu prensipleri neden çiğnemiş sayılamayacağını anlatıyor.

Haberin Devamı


Gerekçe metni, bu yüzden uzayıp 33 sayfa tutuyor zaten.

 


* * *

 

Davayı esastan incelemediğini, MİT TIR’ı haberlerini yayımlamanın suç oluşturup oluşturmadığına dair bir yargıda bulunmadığını özellikle kayda geçiriyor AYM.


Cumhurbaşkanı’yla tam uyum içinde.


Sadece şu tespitte ayrılıyorlar; yerel mahkeme, Dündar’la Gül’ün tutuklanmasını gerektiren somut nedeni ortaya koyamıyor.


İlk kez 16 ay önce başka bir gazetede yayınlanmış haber. Cumhuriyet’te bir benzerini bastıktan 6 ay sonra tutuklanıyorlar. Ve tutuklayanların elinde, gazete haberinden başka bir dayanak yok.


Denmiş oluyor ki ‘bu gerekçeyle kimseyi yargılanırken içeride tutamazsın. Tutarsan, basın ve ifade özgürlüğünü de ihlal etmiş olursun. İnanmazsan AİHM’ye sor...’

Haberin Devamı


Aralarında ilkesel bir aykırılık olmadığına göre, ortada muhakkak bir yanıltan var. Olanı, başka türlü aksettiriyor.


Yok mudur ah şu ‘dezenformatör’ler, hep onların başının altından çıkıyor.

Yazarın Tüm Yazıları