Paylaş
O röportajda, Cemaat oylarının Güneydoğu’da BDP’ye gittiğini alenen ikrar ediyordu...
Bunu, sansasyonel bir itiraf olarak da alabiliriz. Çünkü Cemaat çevrelerinin ısrarla inkâr ettiği bir yakıştırma, ilk kez etkili ve yetkili bir isim tarafından doğrulanıyor.
Fakat ciddi bir yankısı olmadı bu itirafın.
Yine Van’da, kanlı 6-7 Ekim provokasyonu sırasında çekilen şoke edici görüntüler yayınlandı.
Bir polis panzeri, PKK militanlarının yaktığı bir aracın üstüne, park halindeki iki sağlam aracı itiyordu. Olayları büyütmek için...
Sansasyoneldi, ama hak ettiği yankıyı bulamadı bu görüntüler de.
Demek ki BDP-Cemaat yakınlaşması satın alınmış çoğunlukça, kanıksanmış. Ekrem Bey’in itirafı, küçük çaplı bir çalkantıya bile yol açmadı.
Demek ki Kandil’dekilerin serhildan dediği 6-7 Ekim kalkışmasına, polis içinde pasifize edilen kadroların pasif destek vermesi de beklenen bir şeymiş. Yer yerinden oynamadı.
Ancak iki olayın da bendeki karşılığı her şeye rağmen sarsıcı...
* * *
‘Cemaat nasıl olur da BDP’ye oy verir’ şoku değil yaşadığım. İstediklerine oy verirler, aralarındaki uzlaşmaz çelişkiler ve aykırılıklar bakımından elleri CHP’ye oy vermeye gittikten sonra BDP’ye haydi haydi gider, demokrasidir, kim karışır. Şaşırtıcı gelebilir BDP’yi tercih etmeleri ama afallatmaz.
Öyleyse neden ‘Bak bunu demeyecektin Ekrem Bey’ tepkisi duyuyorum?
Çünkü...
Cemaat, ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ pragmatizmi içinde BDP’yle yakınlaşmış olabilir. Bir yerden sonra sürpriz değil.
Hatta yakınlaşma ölçülerini de biraz aşıp doğrudan güçbirliğine gitmiş de olabilir. Bu da sürpriz değil.
Fakat toplamda ortaya dudak uçuklatacak bir sürpriz çıkıyor.
Aysel Tuğluk’un aşağıdaki sözleriyle yan yana koyarak baştan tekrar okuyun yazıyı. AK Parti’ye karşı ‘devletin geleceğini düşünen seküler güçler’den sorumluluk almalarını istemişti Aysel Hanım.
‘Devletin bekasını düşünen seküler güçler’ arasında Cemaat de var mıydı? Ve hangi noktada Aysel Hanım’a iştirak edip kuvvetlerini birleştireceklerdi?
Bu soruda düğümleniyor tüm hikâye...
Aljazeera.com’a önceki gün cevabını açıkladı Aysel Hanım:
“Sonuçta ben IŞİD’e karşı başka bir seçenek derken Aleviler, Gezi direnişçileri, değişim isteyen tüm kesimlere bir çağrıda bulunuyorum” dedi.
Ha, demek oluyor ki IŞİD’i bahane edip Çözüm Süreci’ni bitirmek isteyenlerle IŞİD bahanesiyle AK Parti’yi bitirmek isteyenlermiş ‘devletin geleceğini düşünen seküler güçler’den kastı.
Çağrının muhatapları arasında Cemaat’in yerini nereden anlıyoruz peki?
Hemen devamında sarfettiği, “Bunların içinde (yani çağrıya icabet edenler arasında) İslami kesimler de var” cümlesinden...
* * *
Oturduğunuz yerden “Bana domates ver Allah’ım” derseniz kavli dua olur. Ama sözde bırakmaz da dileğinizi gerçekleştirmek üzere eyleme geçer, domatesin tohumunu ekip toprağını da sularsanız buna fiili dua denir.
Evlere ateş salmak, sözlü dualarda kalmıyor. 6-7 Ekim’de bunun için fiilen duaya çıkanları gördük.
Dış konjonktür müsait, AK Parti’ye IŞİD gömleği giydirmek konusunda Der Spiegel’in, New York Times’ın hummalı gayretleri de ortada.
Geriye kalan, içeride de fırsattan yararlanıp IŞİD’le mücadele kılığında AK Parti’yle mücadele edecek bir seküler güçler ittifakı kurmak...
Cemaat’in, AK Parti ve Çözüm Süreci karşıtı bu seküler güçler ittifakına eklemlenmesini de yadırgatıcı bulmadım diyelim.
Fakat HDP içinden, Kandil’dekilerden, ‘Gezi’cilerden bile Aysel Tuğluk’a katılmayanlar, Çözüm’ü bitirme dualarına amin diyerek iştirak etmeyenler mevcutken...
AK Parti’yle Çözüm’ü üst üst koyup bitirmenin ortamını yeşertmek, vasatını hazırlamak, şartlarını olgunlaştırmak için edilen ‘evlere ateş salma’ duaları da müşterek mi diye sormazsam olmaz.
Paylaş