Paylaş
Tepelerde mukim Kandil sakinlerinden Duran Kalkan, zarfını dahi açmadan mektubunu iade etti.
Diyor ki Demirtaş’a:
“Bazı siyasetçiler bize çağrı yapıyor, ‘Kayıtsız şartsız mücadeleyi bırakın, teslim olun’ diye. Nereye teslim olacağız? Siz ne yaptınız ki, bize çağrı yapıyorsunuz? Siyaset kurumu işledi, sorunları çözdü de PKK engel mi oldu? Demokratik çözüm iradesini PKK tanımadı mı?...”
Devamen diyor ki:
“HDP siyasette yeterince yaratıcı ve başarılı olamadı. Zayıf kaldı. Başkalarına çağrı yapıyorlar, ama kendileri neyi başardılar da çağrı yapıyorlar! Biraz gerçekçi olmaları lazım. Halkların, Kürt halkının temsilciliğini iyi yapmaları gerekli...”
HDP’nin sicil amiri gibi üstten konuşuyor. Asıl patronun kim olduğunu hatırlatır gibi, görev verir, had bildirir gibi tok bir sesle konuşuyor. Talim ve terbiye makamında oturur gibi...
Sıktıkları her kurşun, patlattıkları her bomba siyaseten HDP’yi de vuruyor. Bunu bilmezmiş gibi konuşuyor.
* * *
Kandil konusunda uyarmıştım. Örgüt egosu HDP’nin öne geçmesini, Demirtaş’ın parlayıp sivrilmesini çekemiyor diye.
Oradaki şeflerin, başka bir bildikleri var. Olaya ‘benci’ zaviyeden bakıyorlar, iç hâkimiyet mücadelesi olarak.
HDP’nin yüzde 13’ünün üzerine yatacakları belliydi.
Kendilerini HDP’nin vasisi, velisi olarak gördükleri belliydi.
‘Bu çocuğu biz okutuyoruz’ tafralarından belliydi. ‘Emanet oy filan yok’ demelerinden belliydi...
Demirtaş’ın liderlik performansını her fırsatta küçümsemelerinden, HDP’nin siyasi becerisinin başarıdaki rolünü önemsizleştirmelerinden, burun kıvırıp durmalarından, azarlayıcı ve aşağılayıcı çıkışlarından, ikide bir terslemelerinden, çektikleri ihtar ve tahkir mesajlarından belliydi.
Silahsız siyaset yönteminin palazlanmasından korkuyor Kandil. İpin ucunu kaptırmaktan korkuyor. Silahlı yöntemin anlamsızlaşmasından korkuyor. HDP üzerindeki vesayetini, Kürt meselesi üzerindeki patronajını kaybetmekten korkuyor.
Onun için sıkı tutuyor, hiç gevşetmiyor dizginleri.
O kadar ki...
HDP’nin başarısını, ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ cayırtısıyla sırtından oy topladıkları Tayyip Erdoğan bile hazmetse Kandil hazmetmeyecek.
O kadar ki...
HDP’nin barajı geçmesini, tek başına iktidardan ettiği AK Parti bile içine sindirse Kandil içine sindirmeyecek.
Çünkü bunu kabullenmek, silahlara veda zamanının yaklaştığını da kabullenmek demek.
Çünkü bunu kabullenmek, silahlı mücadele yönteminin demokratik mücadele vasıtalarına yenildiğini de kabul etmek demek.
Çünkü bunu kabullenmek, karar merkezinin, sevk ve idare karargâhının, komuta kontrol üssünün dağdan ovaya taşınmasına razı gelmek demek.
İnisiyatifin Kandil’den Ankara’daki sivil siyaset merkezine geçmesi demek...
* * *
Silahla hükmeden dağdaki şefler, HDP yükseldikçe hükümsüz kalmamak için silaha daha çok sarılıyor.
HDP’nin kazancını kendi kayıpları olarak görüyorlar. Gücün ellerinden kayıp gitmesi, ‘örgüt içi iktidar’ın el değiştirmesi olarak...
HDP onlar için sadece bir rakip değil, doğrudan ellerindeki iktidar araçlarına yönelen bir tehdit.
Onun için, 8 Haziran sabahından itibaren HDP’nin seçim başarısına çöktü Kandil. Yüzde 13’ün tamamına el koymak, son oya kadar sahiplenmek istedi.
Onun için, emanet oy kavramını şiddetle reddetti Kandil. Sonucu, ‘stratejik oy kullanan seçmen’ gibi ‘işlevsel’ ortaklarla paylaşmaya dahi müsaade etmedi, HDP’nin çıktığı sandıkları tümüyle kendine mal etti.
Demirtaş’ın sözünü dinleyeceklerine ona, söz dinlemeyen çömez muamelesi yapmaları da bundan.
Çünkü bir kere dediğini yaparlarsa bir daha sözünden çıkamayacaklarını, kontrolü demokratik siyasetin elinden artık geri alamayacaklarını biliyorlar.
Onun için, ‘Sana soran mı oldu, büyüklerinin işine karışma, git denginle oyna, ikile hadi’ kabilinden çiğ tepkilerle enaniyet yapıyorlar.
Başlıktaki sorunun kestirme cevabına gelirsek; bencilliklerinden, örgüt egosu ve kibri izin vermediğinden tabii ki. Yoksa çözüm masasına geri dönmek istemediklerinden değil.
Paylaş