Paylaş
Çok acayip bir iletişim stratejisi izledi. Partisi HDP’nin, Kobani için eylem çağrısıyla şiddet eylemlerine davetiye falan çıkarmadığını söyledi.
Ama 23 kişi akla hayale gelmez yöntemlerle, mesela 3. kattan atılarak, mesela yakılarak, mesela kafası taşla ezilerek öldürülmezden önce neden bu şiddeti durdurmak için bir çağrı yapmadıklarını söylemedi.
Yine, yağma ve talan olaylarının dışarıdan gelen provokatörlerce gerçekleştirildiğini, hakeza silah sıkanların da büst ve bayrak yakıp yıkanların da provokatörler olduğunu bir kez daha ifşa etti.
Ama içindeki insanlarla birlikte marketleri ateşe veren, benzin istasyonunu taammüden havaya uçurmaya girişen, halk otobüslerinin yanında Kızılay ambülanslarını yakan, okul ve belediye binalarını gözünü kırpmadan tutuşturan sokak vahşetini, yağma ve talan olaylarını, görülmedik vandalizm ve barbarlık örneklerini bir kelimeyle olsun kınamayı unuttu. “Bütün kalbimle lanetliyorum, Allah belalarını versin” diyemedi.
* * *
Birileri Selahattin Demirtaş’a şu körolası gerçeği artık söylemeli.
Demeli ki...
IŞİD’in Irak ve Suriye’de ne kadar vahşi ve barbar olduğunu anlatarak Türkiye’deki gözü dönmüş sokak terörünü izaha çalışmak parlak bir fikir değil Selahattin Başkan.
IŞİD’in kötü olması, bu eylemleri azmettiren örgütü iyi yapmıyor. IŞİD’in vahşet şovlarındaki şeytanilik, sokaklarımızdaki vahşet gösterilerini paklayıp rahmanileştirmiyor.
Demeli ki...
PKK’nın, IŞİD canisiyle bir tutulup eşitlenmesi, sokaklarımızdaki caniliklerin sebepleri arasında gösteriliyor da...
PKK’nın, IŞİD’den farkını göstermek için yakıp yıkmak pek iyi bir fikir değil. Çünkü bunun dik âlâsını IŞİD yapıyor. Gaddarlıkta, acımasızlıkta IŞİD’den aşağı kalmak, çok da makbul bir referans olmasa gerek.
Demeli ki...
“PKK, IŞİD’e karşı görkemli bir savaş yürütüyor, kahramanca karşısında yer alıyor, IŞİD gibi bir terör örgütü olmadığını ispat için daha ne yapsın” argümanına sığınılıyor da...
İki örgüt arasında çatışma, çarpışma veya hesaplaşma yaşanması ve birinin her türlü alçaklığa tevessül etmesi, tek başına diğerini melek yapmaz, terör örgütlüğünden de çıkarmaz. Aralarındaki fark, meşru müdafaa dışında kullandıkları yöntem ve araçlardan belli olur.
PKK, özgürlük mücadelesinde silahtan değil haklılığından güç alıyor ve demokratik ikna yöntemine dayanıyor, terör ve şiddeti araç olarak kullanmıyor; zorbalığa, şehir eşkıyalığına başvurmuyorsa işte o zaman durum değişir.
Demeli ki...
Bayrak yakmak ve büst yıkmak, provokasyondur. Peki insanları, okulları, dükkânları, Kızılay’ın yardım araçlarını yakmak, taşla kafa ezmek, kurşunla vurmak, bıçakla deşmek demokratik hak mıdır?
* * *
Birileri, Selahattin Başkan’a bütün içtenliğiyle şu dostluğu yapmalı.
Demeli ki...
Sorsanız, Kobani’de PYD’nin direnişinden yana olmayan, kalbi Rojava Kürtleriyle ve IŞİD’e karşı verdikleri hayat memat mücadelesiyle atmayan kimse çıkmaz. O değil mesele...
Mesele, örgütsel çıkarları için taktik geliştirmeyi ve bunu terör ve şiddetle dayatmayı PKK’ya hak görenlerin, devlete kendi politikasını izleme hakkı tanımamasıdır. Türkiye’nin Suriye politikası PKK’ya teslim edilmiyor diye kıyamet koparılmasıdır.
Mesele, bütün suç iktidarın dil ve söylemindeki sertliğe yüklenirken, terör ve şiddete sürekli mazaret bulunmasıdır. Sanki bunun karşılığı oymuş, hükümet çok kızdırdığı için vurup kırmaya hak doğmuş, çok öfkelendirdiği için yağma ve talanı meşrulaştırmış gibi konuşulmasıdır.
Mesele, ‘Ama devlet mevcut krizden bir fırsat çıkarmaya çalışıyor’ diyenlerin, PKK sanki IŞİD’le savaştan yararlanmaya hiç çalışmıyormuş gibi davranmasıdır.
Mesele, Kobani’yle Çözüm Süreci arasında doğrudan ilişki kuranların, sokaktaki şiddet eylemleriyle HDP’nin eylem çağrısı arasında bir türlü bağ kuramamasıdır.
Mesele, dürüstlüktür velhasıl.
Paylaş