Paylaş
Londra dönüşü uçakta, CHP liderinin grup konuşmasını gösterdiler Dışişleri Bakanı’na.
Pilotların kaçırılması üzerinden Türkiye’nin nasıl yalnızlaştığını anlatıyordu:
Başbakan yurtdışına çıkamaz hale gelmiş, Türk vatandaşları Ortadoğu sokaklarında rahat gezemez olmuş...
Pilotların kaçırılması, kötü dış politikanın sonucuymuş. Kurtarılmaları ise iyiliksever Katar Şeyhi’nin kıyağı...
* * *
Baktım, Davutoğlu’nun keyfi kaçmadı.
Çünkü o pilotlar bile daha dün, kaçırıldıkları köye onunla birlikte gitmek istediklerini söylemişti.
E kaçırılanlar memnun, müteşekkirken Kılıçdaroğlu’nun onlara istinaden Lübnan sokaklarında yürüyemez olmaktan yakınması talihsiz duruyordu biraz. Hiç değilse zamanlama açısından...
* * *
Davutoğlu’nun keyfi, o gün ekstra gıcırdı üstelik. Çünkü eli, düne göre çok daha sağlamdı.
Az önce çıktığı toplantı, Suriye’nin Dostları Çekirdek Grubu ülkelerinin zirvesiydi. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün... Türkiye’yle birlikte 11 ediyorlardı. Dünyadaki toplam sayıları ise 120 ülke kadar.
Bıyık altından gülümsüyordu sayarken, ‘Böyle yalnızlığa can feda’ havalarında...
Toplantıdan da istediğini almıştı.
11’lerin dışişleri bakanları olarak, Cenevre Konferansı öncesinde, ortak müzakere pozisyonu belirlemişlerdi: Esad behemehal gidecek, muhalifler parçalanmaksızın Suriye Ulusal Koalisyonu çatısı altında masaya oturtulacak, bir geçiş hükümeti kurulacak ve bunların takvimi açık uçlu olmayacak, aylar içinde en fazla...
Daha ne olsundu!
* * *
Sazı eline almışken şuraya bağladı mevzuyu: “Gideceğiz deyip Irak seyahatinde Necef’e, Kerkük’e gidemeyen onlar. Maliki de, onlara vereceği akşam yemeğini iptal etmedi mi?
Amerika’ya gideceklerdi, muhatap bulamadıkları için gidemediklerini açıklayan kendileri değil mi? Washington’a, muhatap bulamamak sebebiyle gidememek, sadece CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na has bir başarıdır.
Brüksel’e gittiğinde de Swoboda’nın kapısından geri çevrilmemiş miydi?
Bu sicile sahip birisi, kendisini Başbakanımızla mukayese etmeye kalkışmamalı...”
* * *
Yalnızlaşma eleştirilerine cevap olarak, bir de dış ziyaret ve ziyaretçi programını açtı ki, gelen giden vızır vızır:
“Bu hafta Irak Dışişleri Bakanı Zebari geliyor. Ben Kuveyt ve Umman’a gidiyorum. Gelecek hafta İran Dışişleri Bakanı bize gelecek.
Başbakanımız Kosova’ya gidiyor.
Bu hafta içinde Bulgaristan Dışişleri Bakanı geliyor...
29 Ekim’de İstanbul’da, Marmaray’ın açılışına 5 başbakan ile 3 cumhurbaşkanı katılıyor. Başbakanımız bu liderleri ağırlayacak.
Ben Slovakya ile Macaristan’a gideceğim. Beyaz Rusya Dışişleri Bakanı Ankara’ya gelecek...
Sonra Sayın Başbakanımızın Avrupa turu başlıyor. 5 günde 3 ülkeye gidecek. Norveç Kralı da bize geliyor. Ocakta Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ı bekliyoruz ayrıca...
Ha, unutmadan, kasım ortasında Rusya ziyaretimiz olacak Sayın Başbakanımızla.
20’sinde de İSEDAK zirvesinde birçok lideri ağırlayacağız.
Kasım ayı içinde benim Amerika ziyaretim üzerinde de çalışıyoruz. Aynı şekilde İngiltere Dışişleri Bakanı’nın bize ziyareti söz konusu. Bunlar şimdiden belli olanlar daha...”
* * *
Ne diyordu Kılıçdaroğlu, bir daha söyleyin?
“Erdoğan yalnızları oynuyor...” diyordu.
Bu muymuş yalnızlık?
Paylaş