Paylaş
SİYASİ hafiyeciliğin had safhaya çıktığı günlerden geçiyoruz. Çünkü merak had safhada. Acaba AK Parti içinde neler dönüyor? Acaba Başbakan Davutoğlu ne işler çeviriyor? Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan ne bomba sürprizler hazırlıyor?
Merak had safhadayken merak avcıları boş durur mu! ‘Top secret’ bilgi süsü verilmiş spekülasyonlara gün doğdu. Kırıntısı bile haraç mezat, kapış kapış gidiyor.
Epeydir unutmuştuk, eskide kalmıştı. Fakat tam ortamını buldu, yeniden canlanıyor o damar. Son iki gün içinde iki harikulade örneğini gördüm bu tür hafiyeciliğin.
İkisi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu’nun rutin işlerine önce büyük bir gizem havası katıyor. Sonra da onları bir zehir hafiye maharetiyle deşifre ediyor.
* * *
İlk sırrı, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici patlattı. Erdoğan’la Davutoğlu’nun koalisyon planları için konutlarının altındaki bir saklı yoldan geçip gizli gizli görüştüklerini öne sürdü.
Anlatımı ayen şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanı Subayevleri’nde oturuyordu, ama kendisi Dışişleri konutuna taşındı. Sayın Başbakan da Başbakanlık konutuna taşındı. Acaba neden böyle bir taşınma gerçekleşti? Niye Sayın Cumhurbaşkanı, saraydaki konutun bitmesini beklemeden Dışişleri konutuna taşındı diye merak ederken bu merakımız giderilmiş oldu. Çünkü Dışişleri konutu ile Başbakanlık konutu altında bir geçiş var. Geçiş olduğu bilgisine ulaştık. Ve Sayın Başbakan’ın, Sayın Cumhurbaşkanı’nın kamuoyunun gözünden ırak dönem dönem o alttaki bağlantı yolundan geçerek bir araya geldikleri ve konuştukları bilgisine ulaştık. Herhalde bu görüşmeler ve konuşmalar neticesinde bir koalisyon mu kurulacak, erken seçime mi gidilecek, herhalde burada Sayın Başbakan’la Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu görüşmelerinden çıkacak sonucun ben etkili olacağını düşünüyorum...”
İşin aslıysa şu; Başbakanlık ve Dışişleri konutlarının bahçeleri bitişik. Birinin bahçesinden öbürüne yürümek her zaman mümkün. Muhtemelen birbirlerine gidip gelmek için bahçe yolunu da kullandıkları oluyordur. Ancak bu ne bir alt yol ne de gizli bir yeraltı geçidi. Bildiğiniz, yerüstünden gidilen bir bahçe patikası.
Ayrıca, Erdoğan Subayevleri’nde, Gül Dışişleri konutunda otururken de bu yolu zaman zaman kullanırlardı, sır da değil. Bir konuttan komşu konuta gidip gelmek için illa temelli taşınmak gerekmiyor. İçinde gecelemeden de yapabiliyorsunuz bunu.
* * *
İkinci örnekse bir gazete haberi. Cemaat gazetelerinden biri manşet atmış ‘Aman Saray duymasın’ diye. Güya ‘Davutoğlu yandaş aydınlarla toplantı yapmış, onlar da Erdoğan’ı topa tutmuşlar’ vesair...
Daha toplantıya kimlerin katıldığını doğru dürüst öğrenememiş, verdiği isimler yalan yanlış ama içeride ne konuştuklarını yazıyor.
Oradakilerden biri olarak çok gizli içeriği işte ifşa ediyorum; yazarı, çizeri, akademisyeni ve kanaat önderiyle tüm katılımcılar dışarıda ne konuşuyorlarsa içeride de onu konuştular.
Kısacası; kimse şimdiye kadar alenen konuşmadığı, yazmadığı bir şey söylemedi. Bunları bir kere de yüz yüze dinledi Başbakan. Seslerine kulak verdiğini, eleştirilerini dikkate aldığını da bu şekilde göstermiş oldu.
* * *
Eskiden çoktu mikserler. Kulis kılıklı manipülasyonlarla laf yayar, bir şayia çıkarır ve çarşıyı, pazarı karıştırırlardı.
Siyasette belirsizlik ve öngörülmezlik ortadan kalktıkça sayıları azalmıştı. Mikserler iş yapamaz, rağbet göremez olmuştu.
Ta ki 7 Haziran’a kadar. 8 Haziran’da puslu bir sabaha uyanınca yine hortladılar. Ortam, onların ortamı.
Başbakan kim olsun?
KILIÇDAROĞLU, ‘Başbakan sen ol’ çağrısıyla gündemde. Büyük bir fedakârlıkta bulunarak başbakanlığı Bahçeli’ye teklif etti. Koltuktan niye feragat ettiğini açıklarken ‘liderlerin sandıktan bir yetki aldığı’nı da belirtmesin mi!...
Aldığı yetki yüzde 25’lik. Başbakanlığı ikram ettiği Bahçeli’nin elinde de yüzde 16’lık yetki mazbatası var. Ama sandıktan ikisinin toplamı kadar bir yetkiyle çıkan Davutoğlu’nu başbakan yaptırmama çareleri kovalıyor. Yüzde 41’lik yetkiyi küçümseyici ve değersizleştirici bir yaklaşım içinde. Kılıçdaroğlu’nun başbakan arayışının altındaki gerçek budur.
Bir de rejimi ‘AK Parti’den kurtarmaktan söz ediyor ki... Yüzde 41’in meşruiyetini sorgulatmaktır.
Değişen bir şey yok, 13 yıldır çekilen hazımsızlık bugün de devam ediyor yani.
AK Parti’yi sindirememe sorunu, bunca tecrübeye rağmen hâlâ aşılabilmiş değil. Kılıçdaroğlu, yüzde 41’i yok sayma baskısı altında bir çıkış arıyor.
Oysa dolambaçlı yollara gireceğine, hazımsızlara direkt şunu hatırlatsa daha ikna edici olmaz mıydı: Onları dışlar, yok sayar, ötekileştirirsek bize yaptıklarını söylediğimiz kötü şeylerin aynısını biz de yapmış olmaz mıyız?
Paylaş