Paylaş
O günden beri de terörle mücadele konusu, kriterler arasında var.
Öyleyse şimdi araya, teröre taviz mahiyetinde yeni bir şart sokuşturmuş olmalı AB.
Değilse Cumhurbaşkanı Erdoğan neden infial içinde, neden bu kadar ateş püskürüyor?
Oysa mülteci anlaşması, Türkiye’den çok AB’nin çıkarına.
Öz çıkarlarını bile riske atma pahasına teröre nasıl bir kıyak geçirtme peşindeler?
***
İlk anlaşmayı Ankara’daki törende, Başbakan Erdoğan nezaretinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu imzalıyor. Buna göre, 72 şartı yerine getirirse 2018’de Türkiye’ye schengen kalkacak.
Sonra 2015’te, Davutoğlu’nun başbakanlığında yeni bir anlaşmayla tarih 2016 Ekim’ine çekiliyor. 72 şart, yine aynı. Bir değişiklik yok.
***
En son ise geçtiğimiz Mart ayında Brüksel’deki zirvede, 4 ay daha öne alınıyor tarih. Anlaşmaya yeni bir şart eklendiğine dair herhangi bir bilgi yine yok.
Aynı 72 şart geçerli.
Bu 72 şart arasında terörle mücadele mevzuatını revize ederek pratikteki uygulamalarını gözden geçirmek de var.
Türkiye’nin AİHM kararları, AB müktesebatı ve üye ülkelerin uygulamaları doğrultusunda bunu yapması isteniyor.
Belirtilen amaç da özgürlük, güvenlik ve adil yargılanma ile ifade, toplanma ve örgütlenme haklarının garanti edilmesi.
***
Esasen Türkiye’nin terörle mücadele yasaları da uyum reformlarıyla değiştirilmiş, AB’ye zaten çok yaklaştırılmıştı. Arada uçurum filan kalmamıştı.
Sorunlar da kanun metninden çok, polis ve yargının kimi uygulamalarından kaynaklanıyordu.
İstenen, Türkiye’nin terörle mücadeleyi bırakması değildi.
İstenen, Türkiye’nin teröristlere dokunmaması, özgürlüklerini kısıtlamaması değildi.
İstenen, terörü övmeye, sözle desteklemeye ve propagandasını yapmaya serbestlik tanınması değildi.
İstenen, terörü övme ve propaganda suçlarıyla ifade özgürlüğü arasındaki...silah tutanla kalem tutan arasındaki çizginin biraz daha belirginleştirilmesiydi.
Aradaki sınır netleştirilmediğinde, muğlaklıklar çoğu zaman hak ve özgürlüklerin aleyhine yorumlanıyor, uygulamada sorunlar çıkıyordu.
AB de yorum işi polis ve savcının insafına bırakılmasın istiyordu. Hepsi bu.
Büyütülecek bir şey olmadığı için AB Komisyonu, ‘geriye kalan 5 şartı sonra tamamlasanız da olur’ demiş, hemen yerine getirilmemesini krize çevirmemiş, üstünde durmamıştı.
Eksikliği, vizesiz seyahat anlaşmasının temmuz başında yürürlüğe girmesine engel sayılmamıştı.
***
Kısacası, her halükarda ortada ne Türkiye’nin terörle mücadelesini sekteye uğratacak, ne canilere anladıkları dilden karşılık verilmesini engelleyecek bir talep vardı.
AB liderleri, her ağızlarını açtıklarında Türkiye’nin terörle mücadelesini anladıklarını ve desteklediklerini söylemiyorlar mıydı? Lafta bile kalsa teröre karşı dayanışma sergilemiyorlar mıydı?
Yakınlarda ne zaman bir AB lideri Türkiye’yi, terör operasyonlarını durdurmaya çağırdı?
E şartların eksiksiz tamamlanmamış olmasını da AB Komisyonu başta dert etmediğine göre...
Erdoğan anlaşmazlığı deşifre edinceye kadar vizesiz seyahatin başlamasına mani görmediğine göre...
Bu gürültü nereden çıktı?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kaç gündür pişmiş aşa su katıyor diye AB’ye çıkışıyor.
72 şarta, başlangıçta olmayan bir ilave getirmiş olmalılar, ek bir talep.
O nedir bilmiyoruz. Ama her neyse Cumhurbaşkanı’nın bütün serzenişlerine rağmen AB’den biri de çıkıp açıklığa kavuşturmuyor.
Vizesiz seyahat karşılığında, Erdoğan’ın kabul edilemez bulduğu yeni bir şey dayatıyor olmalılar bize.
‘Teröristlerime dokunmayın’ mı demeye getiriyorlar?
Bizi, kurşun sıkana çiçek atmaya mı zorluyorlar?
Vize şantajıyla sıkıştırıp Kandil’in sırtını sıvazlatmaya, kol kanat gerdirmeye mi çabalıyorlar?
Nedir yahu karın ağrıları, içlerinden biri evirip çevirmeden anlatsa da bilsek.
NOT: Dünkü yazım üzerine, AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan aradı. Sözlerinin AB’ye mülteci şantajı olarak yorumlanmasına üzüldüğünü söyledi. Samimiyetle içerlediğine ikna oldum. Beyan esastır. Takdirlerinize.
Paylaş