Paylaş
Diğerinin söylem repertuvarı ise 7 Haziran’ın sonuçları üzerine kurulu. Başvurulacak propaganda setleri buna göre şekillenmiş, anlatıları bu süreçte oluşmuş, stratejisi bu ortamda olgunlaşmış senaryo.
Kâğıt üstünde prova etmeye ikincisinden başlayalım mı?
* * *
Bu senaryoda AK Parti:
Tek başına iktidarın faziletlerini anlatacaktı. ‘Yönetimde istikrar’ diyecekti, ‘güçlü hükümet’ diyecekti, ‘tepede uyum’ diyecekti.
Hiçbir partinin koalisyon kurmak için seçime girmeyeceğini, hepsinin gönlünden geçenin tek başına iktidar olduğunu söyleyecekti.
‘Koalisyon güzellemelerine inanmayın, acziyetlerinden öyle konuşuyorlar. Çoğunluğu arkalarına alabileceklerine dair bir umut kırıntısı bile taşısalar, birinciliği gözlerine kestirebilseler hiç koalisyonları allayıp pullarlar mıydı, hiç bu partalları yutturmaya kalkarlar mıydı’ diye de ekleyecekti.
En ideal hükümet modelinin tek parti idaresi olduğunu hatırlatacaktı. ‘Bizden başka tek başına gelmeyi amaçlayan, hedeflediği oy çıtasını oraya koyan var mı’ diyerek alternatifsizliğine vurgu yapacaktı.
Seçmeni rasyonel davranmaya çağıracaktı.
Muhalefet partilerinin en fazla koalisyon vaat edebildiğine dikkat çekecekti.
‘Koalisyonlardan az mı çekti bu ülke’ sorusuyla yakın geçmişin kötü hatıralarını hafızalarda canlandıracaktı. Ancak zaruret halinde kerhen istenecek zayıf ve geçici hükümet modellerinden kalıcı hayır gelmeyeceğini diline dolayacaktı.
‘Tek parti iktidarı mı daha iyi, koalisyon yönetimleri mi, karar sizin’ diyerek seçmeni temel bir tercihe yönlendirecekti.
* * *
Bu senaryoda muhalefet partileri:
Seçmenin önüne gerçekçi bir tek başına iktidar perspektifi koyamayacaklardı. Onun yerine koalisyonun faydalarını anlatmak zorunda kalacaklardı.
Koalisyonların aslında o kadar da kötü olmadıklarını izaha çalışacaklardı. ‘Öcüleştirenlere bakmayın siz, her koalisyon felaketle bitmez’ diyecek, seçmenin kalbine koalisyon sevgisi aşılamakla cebelleşeceklerdi.
Koalisyonlardan niye korkulmaması gerektiğini açıklamak için ‘tek adamcılık’tan girip ‘tek başına iktidar’ın sakıncalarından çıkacak... Gücün tek elde toplanmasının otoriterleşmeye yol açtığına, baskıcı yönetim biçiminin panzehri olarak koalisyonu önerdiklerine türlü misaller getirmekle nefes tüketeceklerdi.
Uyumlu bir ortak olacaklarını vaat edeceklerdi. Geçimsiz davranmayacak, maraza çıkarmayacak, krize sebebiyet vermeyecek, sorumluluklarını müdrik bir ortak adayı profili çizerek müstakbel koalisyonlara göz kırpacaklardı.
Seçmeni, tek parti iktidarlarının zararlı, koalisyonlarınsa yararlı birer uzlaşma hükümeti olduklarına ikna çabasına gireceklerdi.
Suyu tersine akıtmak gibi zor ve zahmetli bir görev üstleneceklerdi velhasıl. İstisnai olanı, aslında daimi olması gereken bir şeymiş gibi normalleştirmek, göze gönle hoş göstermek gayretiyle ter döküp duracaklardı.
* * *
Öyle bir senaryoydu ki bu...
Tek başına iktidarı savunanın eli rahat, gerekçeleri güçlü, işi nispeten kolay, sırtı pek, yolu düzdü.
Koalisyonu sevdirmeye yazgılı olanınsa eli sıkışık, tezleri zorlama, uğraşı bir hayli meşakkatli, arkası kaygan, yolu yokuştu.
İşte AK Parti’nin lehine, diğerlerinin aleyhine olan bu senaryo, başkanlık münakaşasının hortlamasıyla birlikte çöktü.
7 Haziran seçimlerinde kullanılan repertuvara, yani birinci senaryoya geri döndü ibre.
Bu senaryonun partilere sunduğu imkânları tek tek sıralamaya ihtiyaç var mı?
Yüzde bilmem kaçla yüzde bilmem kaçlık bloklara bölünülecek önce.
Oy-külfet dengesi değişecek. Atanla karşılayan, yoranla yorulan yer değiştirecek.
Ardından düet şeklinde ezber tekrarına geçilecek.
‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sloganına bağlayacak bir blok.
Diğer blok, cansiperane müdafaa partisyonundan çalacak.
Sonra gelsin blok blok oylar...
Eski kampanya, eski seçmen. Bir de farklı sonuç mu beklenecek?
Paylaş