Paylaş
Ben de bugün yine aynı şeyi söylüyorum.
Can Dündar’ın MİT TIR’ları haberini basmasına çeşitli itirazlarım vardı.
Meslek etiği açısından problemli buluyordum. Operasyon gazeteciliği boyutuyla tartışmalı görüyordum. İyi gazetecilik, cesur habercilik örneği olduğunu düşünmüyordum. Bütün bunları da 4 Haziran’da burada kayda geçirmiştim.
İktidarın hışmına uğrayan Cumhuriyet, ‘Yanınızdayız’ manşetiyle çıkmıştı, sayfaları dayanışma mesajlarıyla doluydu.Ben de “Neden Cumhuriyet’in yanında değilim” başlığıyla derdimi anlatmıştım.
Bugün de Cumhuriyet’in o yayınının yanında değilim.
* * *
Gerekçelerim değişmedi...
Çünkü MİT TIR’larının yükü diye yayınladığı görüntü bir projeydi ve bunu bile bile yayınladı.
17-25 Aralık operasyonunun devamında o TIR’ların durdurulduğunu bilmiyor muydu Can Dündar?
Düzmece ihbarla takibe alındıklarını bilmiyor muydu?
Adana’ya kadar 500 km yol gittikleri halde, başka bir noktada değil de mesela Reyhanlı’da durdurulmalarının tesadüf olmadığını...
TIR’ların El Kaide’ye silah taşıdığı algısının, daha durduruldukları andan itibaren pompalanmaya başladığını...
Haber kameralarının o dakika orada bitmesinin bir rastlantıdan ibaret olmadığını...İşte bunların hep planlı, programlı, organize işler olduğunu bilmiyor muydu sanki Can Dündar?
* * *
Bir buçuk yıl önce yaşanmış olayın görüntülerinin kim tarafından hangi karanlık arşivlerde tutulduğunu, neden şimdi, seçime bir hafta kala dolaptan çıkarılıp kendisine servis edildiğini bilmiyor olabilir miydi?
Senaryo başkasına ait, kurgu baştan yapılmış, ona da planlanan yer ve zamanda bir rol veriliyordu.
Neye karıştığını, bastığı malzemenin nasıl bir projenin parçası olduğunu çakmıyor muydu yani?
Çakmaz olur mu! Can Dündar’ın Paralel tezgâha uyanmamış olması tabii ki mümkün değildi. Ne yapıyorsa bile bile yapıyordu, neresinden tutuyorsa bile bile tutuyordu.
* * *
Yayınladığı haber, gerçeğin ortaya çıkmasını amaçlamıyordu. Başka ve karanlık bir amaca hizmet ediyordu.
Kanaatim değişmedi, yukarıdaki görüşlerimi bugün de aynen tekrarlıyorum.
Fakat, yanında olmadığım şey, sadece Cumhuriyet’in o haberi değildi. Bir de fakat’ım vardı. O gün de vardı, bugün de var.
O yazıyı “İktidarın ölçüsüz tepkisini de Can Dündar’ın yaptığını da yanlış buluyorum. İkisinin de yanında değilim” diyerek bitirmiştim.
Bu yazı içinse hafif kalır artık o final. Ölçü bunca kaçmışken çok daha güçlü, çok daha sert bir tepki bile az kalacak gibi.
Bütün itirazlarıma rağmen... O haberin karşılığı hem casusluk hem de terör örgütüne yardım ve yataklık gibi suçlamalarla Can Dündar’ı, Erdem Gül’ü hapse atmak olamazdı.
Bu ölçüsüz ve orantısız yargı tasarrufunun değil yanında yakınında olmak, şiddetle karşısındayım.
* * *
MİT TIR’larına müdahale kumpasını Can Dündar kurmadı. O görüntüleri Can Dündar imal etmedi. Ankesörlü telefondan ihbarla başlayan tertibi, Can Dündar planlamadı. Terör örgütlerine silah sevkıyatı yapıldığı algısı için MİT’e operasyonu Can Dündar çekmedi. Başkasının projesiydi. Paralel bir tasarımdı...
Can Dündar’ın dahli ise ürettikleri materyali yaymalarında tertipçilere alet olmaktan ibaretti.
* * *
Siz ‘muhalif gazetecilik’ dersiniz, ben ‘Erdoğan nefreti yüzünden kendini kullandırmak’ derim. Siz ‘kahramanlık’ addedersiniz, ben buradan niye bir ‘kahramanlık hikâyesi’ çıkmayacağını söylerim.
Nihayetinde Can Dündar, basın özgürlüğünün sınırlarını zorladı...
Ancak istediğimiz kadar zorlayalım, o haberi basmanın hiçbir yerinde ne siyasal ne askeri casusluk suçu bulamayız.
Hele hele ortada Paralel Yapı’yı ‘silahlı terör örgütü’ kabul eden bir yargı kararı bile yokken... Sormazlar mı; Can Dündar’ın ahlaken sorunlu bir yayınını gazetecilik faaliyeti saymayıp da hukuken var olmayan bir terör örgütüne yardım ve yataklık kapsamına mı sokuyorsunuz diye.
Paylaş