Paylaş
Düşündüğümüzden çok daha derin, çok daha ciddi, çok daha büyük bir hadise...
En son bir ay önce Musul’a gidip geldiğini söyledi. Oradaki hatırlı dostları sayesinde uzun süredir bir kalkışma planlandığından haberdar olduğunu... Musul’un düşüşünün bu hazırlıklara dayandığını, bir baskınla filan başlamadığını, spontane bir gelişme olmadığını ekledi.
Dedi ki Mehmet Emin Bey:
--”IŞİD değil mesele; terör olayı, örgüt olayı değil bu... Eti ne budu ne IŞİD’in, boyunu kat kat aşar. Bu bir Sünni isyanı, Maliki’nin Şii diktatöryasına karşı yıllardır alttan alta pişen bir Sünni aşiretler kalkışması...”
Dedi ki:
-”Saddam’ın dağılan ordusunun komutanları da işin içinde, başı Baasçı eski askerler çekiyor. Irak’ta resmen bir devir açılıyor bir devir kapanıyor...”
Yine dedi ki:
--”Benden söylemesi, IŞİD’dir deyip geçmeyin, 3 milyonluk şehri vuruşarak alamazlardı, devrimci Sünni Aşiretler Komitesi tarafından içeriden düşürülüp altın tepside sunuldu. Bağdat ordusunu çil yavrusu gibi dağıtan şey IŞİD korkusu değil, Sünni devriminin ayak sesleridir...”
Mehmet Emin Bey’in dilinden bir rivayeti naklettim size.
Yalnız, New York Times’ın anlatımı da giderek bu versiyona yaklaşıyor, bilginize.
TÜRKİYE’Yİ YANILTAN ÜÇ ŞEY
Olayın nereye gideceği fark edilip konsolosluğumuz erkenden boşaltılabilirdi. IŞİD’in ya da aşiret devriminin gelişini görmeye mani olan neydi, Dışişleri’nin basireti nasıl perdelendi?
Biraz kurcaladıktan sonra şu kanaate ulaştım:
-BİR: Amerikan Dışişleri Sözcüsü Marie Harf daha pazartesi günü, kuzeyden ilerleyen işgal hareketi için “Çok fazla mevzi kazanmakta olduklarını sanmıyorum” dedi. 48 saat sürmedi Musul düştü, ardından Tıkrit, ardından... 3 günde Bağdat’ın kapısına bile dayandı isyancılar...
Obama ve ulusal güvenlik ekibi, muhalefet tarafından topa tutuluyor şimdi. IŞİD’i küçümsedikleri, Maliki’nin Şii mezhepçiliğine karşı dalga dalga büyüyen Sünni isyanını öngöremedikleri, Irak’tan zamansız çekilerek geride otorite boşluğu bıraktıkları, doğru dürüst istihbarat alamadıkları, gelişmeleri analiz ile gidişatı kestirmekte yetersiz kaldıkları vesaire için...
Washington; Beyaz Saray’ından Dışişleri’ne, Pentagon’undan CIA’sine hazırlıksız yakalandı.
IŞİD tehdidini hafife almaktan çok, Sünni aşiretlerin bir olup ayaklanışını atladıklarından, öfke dalgasının yükselişini kaçırdıklarından...
Belli ki o ‘duruma hâkim ve kendilerinden emin’ halleri, Türkiye’yi de etkisine aldı. Washington çuvallayınca Ankara da terse yattı.
-İKİ: Daha da önemlisi, Maliki’nin ordusuna çok güvendi Dışişleri. Askerlerin arkasına bakmadan kaçacağını kimse hesap edemedi.
Konsolosluğumuza yakın konuşlanmış ordu birlikleri bir güvenceydi. Kimin aklına gelirdi, topu tüfeği bırakıp kamyonlara doluşarak toz olacakları?
Asıl yanılgının burada yaşandığı anlaşılıyor. ‘Kapı gibi ordu yanı başlarındayken feriştahı gelse konsolosluğumuza bir şey olmaz’ hesabı, Musul’dan döndü.
Amerikalılar da aynı şoku yaşıyor. Koskoca ordunun beklediği Musul, neredeyse tek kurşun atılmadan düştü. Kim inanırdı?
-ÜÇ: Ayrıca, konsolosluktaki özel harekâtçı mevcudiyetine de yaslanıldığı açık...
40-50 kişiyi taşıyacak zırhlı araç konvoyu, 30 tane de tam teçhizatlı özel harekât polisi vardı. En kötü senaryoda, araç başına birden fazla özel harekâtçı binerek 10-15 kişilik sivil personeli güvenli bir yere, mesela peşmerge bölgesine nakledebilirlerdi.
Fakat olaylar beklenmedik bir hızla gelişip havaalanı ve şehrin kapıları IŞİD tarafından tutulunca o senaryo da çöktü.
Paylaş