Paylaş
Hem de öyle olmayacak bir zamanda ki...
Avrupa’da İslamofobi almış yürümüş.
Yabancı düşmanlığı tavan yapmış.
IŞİD’le El Kaide’nin uyandırdığı haklı öfkeyi istismar eden bir nefret söylemi, tüm Müslümanlara karşı yükselişe geçmiş.
Terörle İslam’ı özdeşleştirme alçaklığı, Paris katliamlarıyla akıl almaz bir ivme yakalamış.
Müslümanları olağan suçlu gibi gösterme fırsatçılığı, melun terör saldırıları sayesinde zemin üstüne zemin kazanmış.
Barbarca saldırılar, hunhar canilikler kimyaları bozmuş, zihinleri ifsad etmiş, kalpleri zehirlemiş, bütün Avrupa’yı Müslüman kimliğine karşı teyakkuza geçirmiş.
Puslu ortamdan yararlanan aşırı sağcı siyasetçiler, Avrupa’daki Müslüman varlığına karşı kabara kabara kin kusmaya başlamış.
Müslümanlığa sempati bitmiş, aksine kuşkuyla bakılır hale gelmiş.
Doğuyla Batı arasında tam gaz kopuşa geçilmiş, Medeniyetler İttifakı ulaşılmaz bir hayale dönmüş, Medeniyetler Çatışması’nın kızgın alevleri yeri göğü sarmış.
Haçlı seferi ve cihatçı akını kavramları popülerleşmiş, taraftarını kolay bulur olmuş.
Böylesine tehlikeli bir tırmanış yaşanırken, böylesine uğursuz bir kutuplaşma dünyaya hâkimken gün geliyor, bir Müslüman Londra belediyesini alıyor.
Kim derdi!..
***
Sadık Han, dünden itibaren Batı’nın en büyük, en etkili, en gözde Müslüman siyasetçisi.
Ben uydurmadım, New York Times’ın seçim analizi söylüyor.
Ezberleri altüst eden, önkabulleri yerle bir eden tarihi bir zafere imza attı.
Londra kozmopolit bir başkent. Nüfusunun 8’de biri Müslüman, 4’te biri göçmen. Ama Sadık Han, toplam oyların yarıdan çok fazlasını alarak en yakın rakibine açık ara fark attı.
Tartışmasız, ezici bir galibiyet kazandı.
Kafam allak bullak.
İçimizi karıştıran en meşhur şeytan, oyunları bitmek bilmeyen en kavi İslam düşmanı, en sinsi oyunbaz değil miydi yahu bu İngiliz?
Kraliçe’nin yeni bir hilesi, son oyunu filan olmasın sakın?
Belki de kılık değiştirmiş, Müslüman görünümlü bir İngiliz ajanıdır bu Sadık Han ha!
Değilse, İngiltere’nin varoşlarında otobüs şoförlüğü yapan bir baba ile terzi bir annenin 8 çocuğundan biri, nasıl olur da koskoca Londra’ya, Birleşik Krallık’ın başkentine hem de bu devirde belediye başkanı seçilir?
Düşünsenize, kendisini dinine bağlı bir Müslüman, bir İngiliz, bir Britanyalı, bir Londralı, Asya kökenli biri, Pakistan’ın bir evladı olarak tanımlayan Sadık Han, Londra’ya başkan oldu.
Londralıların kahir çoğunluğunun oylarıyla üstelik. Atamayla değil seçimle. Has be has yerli ve milli İngilizlerin oylarıyla.
Anlı şanlı Londra Belediye Başkanı’nın adı artık Sadık Han.
İstanbul’a Alman Hans, İngiliz George belediye başkanı olmuş sayın.
İşte öyle bir şey.
***
Güzelim komplo teorileri, her şeyi bir çırpıda açıklayan alengirli üst anlatılar, fıstık gibi dünya düzeni tezleri, şahane İngiliz parmağı teraneleri, gizli küresel hegemonya senaryoları, ‘İngilizler de hep bizi ütüyor arkadaş’ sızlanmaları çöpe gitmesin mi!
Bir fiskede çöktü hepsi, en mükemmel kurgulusu en başta olmak üzere.
Hep İngiliz’in bizi parmağında oynatmasıyla bitmeyebiliyormuş demek ki hikâye.
Aksine oyunu kurallarına göre oynayan kenar mahalle çocuğu bir Pakistanlı, Londra’yı, Büyük Britanya’nın kalbini çelik çomak oynar gibi fethedebiliyormuş.
***
Londra artık 45 yaşındaki bir Müslüman’a emanet.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur adlı Külliyatı’nda geçen bir diyaloğu çağrıştırdı bana.
Yüzyıl önce, Batılılaşma rüzgârları Osmanlı ülkesini boydan boya kasıp kavururken, münazaraya girdiği Mısırlı bir âlime cevaben şöyle demişti:
“Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyet’e hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak.”
Sadık Han başardıysa... Kim bilir ha, belli mi olur?
Paylaş