Paylaş
Önce terörün amacını ve bizi nereye sürüklemek istediğini doğru tespit etmemiz gerekir.
Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Aydınlık gazetesine konuşmuş.Beşiktaş’ta patlayan melun bombaların amacını şöyle açıklıyor:
AB ve ABD’ye boyun eğdirmek, Rusya’yla aramızı açmak, Şanghay Beşlisi’ne üyelikten bizi vazgeçirmek, İran ve Çin’le ilişkilerimizi dondurmak, dolardan çıkıp yerel para birimleriyle ticarete başlamamızı engellemek...
Yani PKK bizi Rusya, Çin ve İran’dan uzaklaştırıp AB ve ABD’ye yakınlaştırmak için katliam işliyor.
Zaten doluyuz ya Batı’ya karşı...
İçimizde birikmiş haklı bir öfke de olunca kimse tersini düşünmüyor.
Öfkemizin hedefinde sadece AB ve ABD var.
Yaygın hava, Pekin Paşa gibi PKK teröründen Batı’yı sorumlu tutmak şeklinde.
‘Katliam Rusya’ya yaramıyor mu bu durumda’ diyen yok.
Kimsenin aklına öbür ihtimal, yani PKK’nın AB ve ABD’ye çalıştığı tezinin bir Rus propagandası olabileceği gelmiyor. Batı ittifakından bizi koparıp Rusya ve İran’a doğru itecek bir operasyona maruz kalıyor olabileceğimiz ihtimal dışı sanki.
Sanki PKK’nın arkasında Batı var da Rusya ve İran hiç yokmuş gibi...
Sanki AB ve ABD bizi dize getirmek istiyor da Rusya ve İran hiç istemiyormuş gibi...
Sanki bunlar Kandil’e silah sağlıyor da onlar hiç sağlamıyormuş gibi...
Sanki bunlar bizi hainlere vurduruyormuş da onlar ellerine cephane verip hiç vurdurmuyormuş gibi...
Sanki bunlar içimizi karıştırmaya, bizi kaosa sürüklemeye çalışan düşmanmış da onlar bizi çıkarsız seven candan dostmuş gibi...
Sanki Avrupa teröre kol kanat geriyor, güvenilmezmiş de Rusya ve İran hiç germiyor, çok güvenilirmiş gibi...
Sanki ABD ‘benim teröristim kötü, senin teröristin iyi’ ayrımı yapıyormuş, AB ikiyüzlü ve çifte standartlı davranıyormuş da...
Rusya ve İran çok dürüst ve samimiymiş, zinhar teröristlerin sırtını sıvazlamıyor, onları kesinlikle cesaretlendirip üstümüze salmıyor, tövbe ikiyüzlülük yapmıyor, çifte standartlı asla davranmıyormuş gibi...
Halep’i çoluk çocuk demeden kırıp geçirenlerin kim olduğunu bile unuttuk sanki.
ŞARKILARI SUSTURMAK DOĞRUYDU DA...
Hülya Avşar haberi aldığında bir eğlence mekânının sahnesindeydi.
‘Terörün hayat tarzımızı değiştirmesine izin vermeyeceğiz’ demedi.
‘Kalleş bombalara teslim olmayacağız’ demedi.
‘Bu alçakların istediği hayatımızın olağan akışını bozmak. İstediklerini yapıp rutinimizi bozmayacağız, hayatı durdurmayacağız, hiçbir şey olmamış gibi şarkılarımızı söylemeye devam edeceğiz’ demedi.
Sahnesini durdurdu. ‘İçimden şarkı söylemek gelmiyor’ dedi...
Gerçi çıkışta “Doğru mu yaptım, yanlış mı bilmiyorum. Duygularım çok karışık. Bence doğru olanı yaptım” diyerek gelgitler yaşadı.
Ama içsesini dinlemekle çok doğru yaptı.
Çoğumuzun sıcağı sıcağına ilk tepkisi doğruydu.
Bizi öldürerek korkutamayacaklarını, yıldıramayacaklarını, sindiremeyeceklerini göstermenin başka yollarını bulduk.
Kayıplarımıza ağladık, polisimizin arkasında kenetlendik. Eğlencemizi rehin alamayacaklarını göstermeye kalkışmadık. Şehitlerimizin acısını, üstüne bir alışmışlık, duyarsızlaşmışlık ve vurdumduymazlaşmışlık şalı örterek saklamadık.
Ancak arkasını doğru getiriyor muyuz, emin değilim.
Az deneyimli değiliz. Terör kalleşçe vurduğunda nasıl davranacağımızı öğrenmiştik.
Toplum psikolojisini ayakta tutacaktık.Terörün amacına hizmet etmeyecektik.
Teröristi sevindirmeyecektik.
Propagandasına alet olmayacaktık.
Bizi götürmek istediği yere sürüklenmeyecektik.
Bunlardan ilkini, yani psikolojimizi ayakta tutmayı başarabiliyoruz. Fakat gerisinden o kadar emin değilim.
Paylaş