Paylaş
Verecekleri kararı verdiler. Hakları da hadleri de değilken Federal Meclis, soykırım tasarısını onayladı.
Alınışında söz sahibi olmadığı bir karardan hükümeti sorumlu tutabilir miyiz, hayır.
Fakat verdiği tepkinin anlamlı olup olmamasından kesinlikle sorumludur hükümet.
Bir, önlemek için elinden geleni yapıp yapmadığına bakarız.
İki, olup bittikten sonra doğru reaksiyonu gösterip göstermediğine...
Ama hiçbir hal ve karda anayasa hocası, AK Partili Burhan Kuzu ağzıyla konuşma hakkına sahip olamayız.
“Alman gavuru yine yaptı yapacağını” diye Twitter’dan nefret söylemi savuramayız.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım, Şansölye Merkel’i aradı.
İlişkilerimizin ciddi zarar göreceğini söylediler.
Ne ki sonucu değiştirmedi. Sadece Merkel’in oylamaya şahsen katılıp katılmaması üzerinde etkili oldu.
Ancak daha da önemlisi, Almanya’daki yumuşak gücümüzü devreye soktuk. Türk toplumunu harekete geçirdik.
Oylamadan bir gün önce, ellerinde Türk bayraklarıyla Burandenburg Kapısı önünde toplandı taraftarlarımız.
Federal Meclis Bundestag’a ‘Sakın şaşırma, bir yanlışlık yapma’ diye seslendiler.
Almanlar da olgunlukla karşıladı bunu.
Tek bir yetkilinin ağzından ‘Türkiye bize operasyon çekemez, Berlin Berlin’den yönetilir, elinizi derhal çekin içimizden’ gibi bir karşı atak cümlesi duyulmadı.
Göstericilere karşı da karalayıcı bir dil kullanmadılar. Türkiye hesabına çalışmakla, Alman vatandaşlığına ihanet etmekle suçlamadılar.
Türkiye adına beşinci kol faaliyeti yürütüldüğü iddiasıyla protestoları kriminalize etmediler.
Alman toplumunda yaşanan bütün entegrasyon sorunlarına ve yükselen yabancı düşmanlığına rağmen göstericileri ötekileştirmeye, düşmanlaştırmaya tevessül etmediler.
Dürüst olalım, biz böyle yapmazdık, anlayışla karşılamazdık.
Ellerinde Alman bayrağıyla Çankaya kapısı önünde TBMM’yi protestoya gelen bir kalabalığı, doğduğuna pişman ederdik.
Yaradana sığınarak, milli mücadele ruhuyla, Kuvayımilliye şuuruyla evvel Allah yürürdük üstlerine, izin vermezdik.
Bir kere Almanların gösterdiği bu olgunluk ve dikkati, bir kenara not edelim.
Tepkilere karşı kışkırtıcı bir dilden, bir nefret söyleminden kendilerini sakındılar.
***
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan gelen ilk tepkileri soğukkanlı ve ağırbaşlı buldum. İnşallah bu duruşu bozmayız.
Başbakan Yıldırım da, Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş da kararın bizim için yok hükmünde olduğunu bildirmediler mi?
Hukuk jargonuyla ‘keenlemyekün’ demek. Yani hiç olmamış gibi.
İşte bizim için varlığıyla yokluğu arasında hiç fark olmayan, yok hükmünde bir karardan dolayı aman Türkiye’nin gücünü ‘şaşkın Alman’a göstermeye kalkışmayalım.
Aman Hitler’den girip toplama kamplarından çıkmayalım. ‘Bize Ermeni soykırımcısı diyen bari Yahudi soykırımcısı olmasa’ demeyelim.
Bu Almanları yaralamaz. Yahudi soykırımını zaten inkâr etmiyorlar.
Hatta ordusunda subay bulunduracak kadar Osmanlı’nın yakın müttefiki olduklarından, 1915 olaylarındaki sorumluluklarını da reddetmiyorlar.
Ayrıca öfkemize yenilip Alman düşmanlığı, nefret söylemi gibi tuzaklara da düşmeyelim.
Misillemeyse en güzel misillemeyi TBMM yaptı. Muhatabı olarak Bundestag’a, kendi diliyle cevap verme kararı aldı.
E büyükelçimizi de istişare için Berlin’den geri çağırdığımıza göre daha ne!
***
Oturup çaresizce dövünecek değiliz. Ama bir delilik yapıp Almanya’yla ilişkileri kesecek de değiliz.
Rusya, İsrail ve Mısır’dan sonra Almanya’yla da mı büyükelçiliklerimizi boşaltacağız?
Böyle mi düşmanlarımızı azaltıp dostlarımızı çoğaltacağız?
Hukuki bağlayıcılığı olmayan siyasi bir karara aşırı, orantısız ve ölçüsüz tepki vererek mi?...
Ne olduğundan fazla büyütelim, ne de çok küçümseyelim.
Bundestag’a kızıp Merkel’le, Merkel’e kızıp Almanya’yla bozuşmayalım.
Unutmayalım, karar onlarınsa tepki bizim.
Paylaş