Afrika kolonilerinde iz sürüyorum

KENDİME bir görev verdim; madem ki sarıhumma aşısını vuruldum, 2 gün için 2 haftalık sıtma ilacımı aldım, Ebola belasıyla köşe kapmaca oynama pahasına yola revan oldum; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika seyahatinde buna değecek bir temaya odaklanacağım.

Haberin Devamı

Hayır, salgın hastalıklarla biyolojik silah deneyleri arasında bağ kuran biyolojik savaş komploları üzerinde yoğunlaşmayacağım.
Afrika’nın bir katliam mikrobu geliştirme laboratuvarı, Afrikalının da kurban seçilmiş bir kobay, geleceğin kitle imha silahlarınınsa özel tasarım ölümcül virüsler olduğu teorisine mesafeliyim.
Böyle riskli bir seyahati, fantastik bir temayla ziyan etmeye niyetim yok...
Askeri bilimkurgu senaryolarıyla kafayı bozacağıma, hastalıklı sulara açılacak her gemi adamının yaptığı gibi yaptım. Karaköy rıhtımındaki sahil sağlık merkezine gidip askeri olmayan sivrisineklerin yaydığı risk ve tehditlere karşı korunma bilgileriyle önleyici ilaçları edindim, efendi efendi aşı donanımımı güncelledim, kafam rahat, Allah’a emanet geziyorum.
Peki ne midir kendime verdiğim görev? Ne alengirli ne esrarengiz... Hakiki ‘müstemleke aydın’ı neye benzer, doğal ortamına gelmişken gözlemlerde bulunacağım.


* * *

Haberin Devamı


Durumdan vazife çıkardım...
‘Neymiş bu durum’ diye sual ederseniz, o da şudur: Biz tarihte hiç müstemleke olmadık, sömürge olmadık. Kolonyalist devletlerin boyunduruğu altına girmediğimiz gibi, ABD emperyalizminin manda ve himayesini de kabul etmemiş bir milletin çocuklarıyız. Bununla da ne kadar iftihar etsek az...
Bakmayın siz, aslında AK Parti siyasetinin de tuzağına düştüğü maziperestliğe, geçmişseviciliğine rezervim, biyolojik silah komplolarıyla ilgili çekincelerimden aşağı kalmaz.
Çünkü saatlerin mazide takılıp kalması, zihnin geçmiş zamanda yaşamaya devam etmesi tehlikesi var...
Ona rağmen, geçmişimizin en sevdiğim, göğsümü en çok kabartan tarafıdır sömürgecilere boyun eğmeyişimiz.


* * *


‘Bağımsızlık karakterimizdir’
Ama bu karakterden, milli gelirden aldığı hisse kadar payına düşeni almamış bir tipoloji de yaşıyor aramızda.
Bu tipin aydınına ‘müstemleke aydını’, basınına ‘müstemleke basını’ diyoruz.
‘Müstemleke valisi’ ise...
‘Müstemleke aydını’ ile ‘müstemleke basını’nın gözdesi olan, kendilerini beğendirmek için önünde yarıştıkları, gözüne girmeye can attıkları, memleketin başbakanının da, cumhurbaşkanının da üstünde bir otorite, bir başöğretmen figürü, bir onay merci gibi gördükleri yabancı büyükelçiler için kullanılan tabirdir. Artık hangi ülkenin sefiri diye sormazsınız herhalde. ‘Müstemleke aydını’ ile ‘basını’nın hayran hayran yüzünü döndüğü kıble hangi ülkenin sefaretiyse oranındır.


* * *

Haberin Devamı


Acaba haksızlık mı ediyoruz?
Kafamı kurcalayan soru bu...
Yerinde araştırıp, gözlemleyip, anlamaya çalışacağım. Önümde iki laboratuvar var. Biri Cezayir, diğeri de Ekvator Ginesi. İkisi de eski koloni...
Gizli dünya güçleri, post-kolonyal dönemde buralarda ölümcül virüs geliştirme çalışmaları yapıyor mu, bilmiyorum.
Ama yapıldığından emin olduğum bir şey var; eğer ‘müstemleke insanı’ diye bir tür gerçekten mevcutsa onun da orijinali hâlâ bu topraklarda yetiştiriliyordur.
Asırlarca Fransız ve İspanyol boyunduruğu altında kaldılar. Bağımsızlıklarına kavuşalı daha yarım yüzyıl ancak oluyor...
Şunlara dikkat kesileceğim mesela:
Fransız yahut İspanyol büyükelçisi, buralarda bizdeki Amerikan büyükelçisi kadar popüler mi? Büyük havası var mı, ağzına bakılır mı, yüzü tanınır mı, adını hatırda tutmak bir ayrıcalık mıdır? Yine mesela...
Amerikalılar, öldürsen aklına getirmez ki Washington’daki yabancı bir büyükelçiye sorsun, ‘Bu Ferguson protestolarını hükümetimiz zorbalıkla bastırıyor, mahkeme kararı öncesi yine göz açtırmıyorlar, ulusal muhafızları sokağa indirdiler, olağanüstü hal ilan ettiler, antidemokratik değil mi’ diye...
Cezayir ve Ekvator Ginesi aydınlarının aklındansa hangi büyükelçiye sorulacağı hiç çıkmıyor mu bu soruların?
Buradaki müstemleke ruhu, nerede bir Fransız veya İspanyol memur bulsa anti-emperyalist ve tam bağımsızlıkçı sloganlar eşliğinde böyle şeyler mi soruyor?
Yani değilse... Bizimkilere de ‘müstemleke aydını’ diyerek, gerçek ‘müstemleke aydını’na haksızlık etmiş oluyor muyuz acaba?

Yazarın Tüm Yazıları