Paylaş
Bu, Türkiye için başlı başına yeterince rahatsız edici bir durum.
Fakat yetmezmiş gibi, ortak operasyona katılan Amerikan askerleri, kamufle olmak için üniformalarına YPG arması takmasın mı! Üstüne tüy dikmekten farksız.
Görüntüleri ortaya çıktı.
Kamuflaj amacıyla dahi olsa yadırgatıcı. Ankara için hazmedilecek, içe sindirilecek cinsten değil. Bunu biliyor olmaları gerekirdi.
Bildiklerine de kuşku yok. Türkiye üzerinde nasıl bir hayal kırıklığına yol açacağını bile bile yaptılar.
Fakat, buna verilecek tepki bağırıp çağırmak şeklinde mi olmalı?
***
Beklenmeyecek bir görüntü müydü, aslında hayır.
Washington, Ankara’nın bütün baskı ve ısrarlarına rağmen YPG’yi, PKK’yla bir tutmaya yanaşmadı ki hiç.
İkisini ayrı tutuyorlar.
YPG’ye gelince Türkiye’nin sıkıntısını anlamaza yatıyor, hassasiyetini hiçe sayıyorlar.
Ankara, dost ve müttefiki Amerika’ya, YPG’nin de tıpkı PKK gibi bir terör örgütü olduğunu ne yaptı ne ettiyse kabul ettiremiyor.
IŞİD’e karşı YPG’yle işbirliği yaptıklarını saklamıyorlar.
YPG onlar için, IŞİD’le savaşta kullanabilecekleri yerel bir müttefik, hazır bir piyade gücü.
Bu yolla, kendi askerlerinin canını tehlikeye atmadan kara ordusu ihtiyacını karşılıyorlar.
***
Obama yönetimini, YPG ile Türkiye arasında bir seçim yapmaya zorladık daha evvel.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘ya biz ya onlar’ dedi.
Fakat istenen sonucu vermedi.
‘Nuh’ dedi, ‘peygamber’ demediler.
‘YPG silah arkadaşımız’ dedi de ‘PKK’nın uzantısı bir terör örgütü’ demediler.
Ne Türkiye’den ne YPG’den vazgeçtiler.
YPG’nin, Kandil’in sözünden çıkmadığını, PKK’nın ana karargâhı tarafından güdüldüğünü bilmez olurlar mı? Adları gibi biliyorlar.
Kendi kararlarını kendi verebilen bağımsız bir aktör olsaydı Türkiye de YPG’yle iş tutardı.
Amerikalılar bu gerçeğin de farkında.
Ancak konjonktürel askeri ihtiyaçları sebebiyle şimdilik PKK’yle YPG arasındaki bağı görmezden geliyorlar.
YPG’yi Türkiye’ye tercih ettiklerinden değil. Buna, dost ve müttefikler arasında yaşanabilecek doğal bir görüş ayrılığı diye bakıyorlar.
Türkiye’den de bu konuda kendilerini sıkıştırmayı bırakıp anlayış göstermesini istiyorlar.
***
Alternatifimiz ne peki?
ABD ile ilişkilerimizi riske atma pahasına bastırmaya devam etmek mi?
PKK’nın, Suriye’de gönüllü askerlik hizmeti karşılığında ABD ile ilişkilerimizi rehin almasına izin vermek mi?
Tercih bize kalıyor.
Türkiye, az daha ABD gibi vazgeçemeyeceği bir müttefikini, YPG gibi çelimsiz bir örgüte kaybediyordu.
İpler, gerile gerile ‘inceldiği yerden kopma’ noktasına kadar gelmişti.
ABD’nin, Türkiye’yi gözden çıkaramayacağına, bizi gücendirmeyi göze alamayacağına güvenerek epey yüklendik.
Vazgeçilmezliğimize oynamayı denedik.
Pragmatik tavırlarını değiştirmediler.
İkiyüzlülükle, çifte standartla, dostluğa sığmayacak bir politika izlemekle suçladık. Tınmadılar, oralı olmadılar bile.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD seyahati sırasında, baktık olmuyor, gerilimi düşürdük, tansiyonu gevşettik bu sefer.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Sırf YPG konusunda farklı düşünüyoruz diye ABD’yle küsecek değiliz” dedi. Havayı yumuşattı.
***
Fakat dün başa döndük.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ne “Neymiş efendim, kendi güvenliğini sağlamak içinmiş”ini bıraktı... Ne “Bu çifte standarttır, bu ikiyüzlülüktür”ünü...
Yerden göğe haklıydı. Allah var, iç rahatlatmak bakımından lafı da güzel oturttu.
Yine de soru şu; ağızlarının payını vermenin bir faydası dokunacak mı?
Hani YPG konusunda anlaşamıyoruz diye küsmeyecektik ya...
Herhalde PKK’nın, ABD’yle ilişkilerimizin önüne hendek kazmasına fırsat verecek değiliz.
Herhalde dünyayla münasebetlerimizi, YPG’nin elinde rehin bırakacak değiliz.
Bir terör örgütü, hem de bütün Batı’yla ilişkilerimizi krize sürüklüyor.
Yok mudur bizi bu cendereye sıkışmaktan kurtaracak ‘oyun değiştirici’ bir diplomatik manevra?
Paylaş