Paylaş
Bu satırları, maratonun son ayağı Riyad’dan Ankara’ya dönüş yolunda kaleme alıyorum.
İddiaya binmişçesine yoğunlaştırılmış, bir koşu ateş alıp gelmeye dayalı, 3 ayaklı bir resmi ziyaretti. Hızlandırılmış tur gibi.
Nefes alacak boşluk bırakılmamış. Derin bir uyku çekmeye değil, ancak arada derede gözü dinlendirecek uyuklamalara müsait...
* * *
Perşembe gecesi Ankara Esenboğa’dan Cidde istikametine 3 uçak havalandı. Arka arkaya.
Envanterdeki uçakların en büyüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Latin Amerika’ya gideceği için, kalan uçaklardan tek birine de kafile sığdırılamadığından... En irileri ANA olmak üzere aynı yöne 3 küçük uçak kaldırılmıştı.
Cidde’ye inişti... Kraliyet Misafir Sarayı’nda ihrama girmekti... Konvoy olup karadan Mekke’ye intikaldi... Gelmişken umreydi... Kâbe’nin kapılarının istisnai bir jest olarak Başbakan ve heyetine açılmasıydı... Cidde’ye dönüp
Medine’ye uçmaktı... Mescid-i Nebevi’yi ziyaretti... Gecelemeksizin oradan başkent Riyad’a hareketti derken yollarda, yatağa yorgana, başını yastığa koymaya hasret geçti 3 gün.
* * *
Yarım kalmış uykuyla yarım yamalak uyanıklık arasında oradan oraya taşınarak tamamlandı seyahat.
Riyad ve Mekke’deki konaklamalar Kraliyet misafirhanelerinde yapıldı. Davutoğlu ve kalabalık heyeti, Kral Selman bin Abdülaziz tarafından A tipi protokolle ağırlandı. Gösterilen hatırşinaslık ve özen her aşamada hissettirildi.
Kalabalık demişken heyet listesinde Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve maiyeti de yer alıyordu.
Seyahat kitapçığında isimleri yazılıydı, katıldıkları toplantı ve temaslardan haberimiz oldu ama seyahat boyunca hiç rastlaşmadık. Ortalıkta görünmediler.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan da oradaydı ve bu kez kalabalığa karışmakta bir sakınca görmedi. Misafirhaneye giriş çıkışlarda, tavaf sırasında heyetle birlikte hareket etti. Bir gizem perdesinin arkasında durmadı, namı yerine bizzat kendisi aramızda dolaştı, hem de en ufak bir yabancılık çekmeden.
Sokakta, misafirhane kapısında, hatta Kâbe’nin etrafında tavaf ederken en ziyade ilgiye mazhar isimlerden biriydi Hakan Fidan. İstihbarat şefleri için oldukça sıra dışı bir durum.
* * *
Biraz da okulların tatil olması nedeniyle Türkiye’den çok sayıda vatandaş kutsal topraklardaydı. Çoluk çocuk maaile umreye gelenlerle kaynıyordu dört bir taraf. Mekke’de, Medine’de adım başı karşımıza çıktılar.
Başbakan Davutoğlu’nu coşkuyla selamlamalar, selfie talepleri, el sıkma ve fotoğraf çektirme kuyrukları...
Rağbet görmede liste başı açık ara Başbakan’sa da onu gerilerden bakanlarla MİT Müsteşarı izliyordu.
Sokakta hayranları tarafından yolu kesilen, yüzünü saklamadan rahat yürüyemeyecek kadar şöhretli birer TV yıldızı gibiydiler.
Bir ara Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı, AK Parti genel başkan yardımcıları Mehdi Eker ve Mustafa Ataş’la birlikte sivillerini çekmiş tebdil-i kıyafet takılırken gördüm dışarıda. Yine de alakaya sıkça yakalandılar. İstek üzerine, bolca Mescid-i Haram hatırası çektirdiler.
* * *
Başbakan Yardımcıları Lütfi Elvan ve Yalçın Akdoğan’la İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da iktidarın starları muamelesinden nasiplerini aldı.
Bakanların Mekke ve Medine’deki Türkiye cemaati arasında tanınırlıkları hayli yüksekti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş da şöhretler ligindeydi. Fakat Başbakan’la işleri biter bitmez 3 uçaktan birini alıp Cumhurbaşkanı’na yetişmek üzere Latin Amerika’nın yolunu tutmak vardı onların kaderinde.
* * *
Bir özeleştiri: Bülent Arınç’ın CNN Türk’te Taha Akyol’a yaptığı açıklamalar orada da yankılandı. Ne ki dün okuduğunuz toplu söyleşi sırasında Başbakan’a nasıl değerlendirdiğini soramadık. Ancak kabahatin çoğu bizde değildi, bize ayrılan süredeydi. Zaman yetmedi sıranın o soruya gelmesine.
Tarihe bir kayıt: Davutoğlu’nun, terörle mücadele operasyonlarından dolayı kendisini zalimlikle suçlayan Mahsun Kırmızıgül’e cevabı ise çok ölçülü ve oturaklıydı. Öfkeye kapılmadan, bağırıp çağırmadan, ‘vay hain’ naralarıyla üstüne çullanmadan, kendinden emin olarak neden korkunç bir haksızlığa imza attığını anlattı. Devlet gücüyle ezmeyi değil sakin sakin aynaya baktırmayı ve utandırmayı amaçlayarak. Mahsun’un niyeti, gürültü çıkarıp ilgi toplamaktıysa buna katkıda bulunmadı. Muhatabın haksızken haklılaşmasına da olayı alevlendirip büyütmesine de fırsat vermemiş oldu.
Daha uzatırdım ama diz ve dirseklerde mecal kalmadı, bütün eklem yerlerim sızlıyor.
Üstelik sabahçıyız yine, evin yolunu bulmaya çok saatler var. Müsaadenizle kestirmeye çekiliyorum biraz.
Paylaş