Paylaş
Sonuçta üç haftaya yakın bir süre zorunlu bir ayrılık yaşadık.
Chicago’da yaşadıklarımı da geçtiğimiz haftalardaki yazılarımda anlattım.
Ne mutlu bana, sağ salim sevdiklerime, ülkeme, sizlere kavuştum yine.
İner inmez de karşımda gazetecileri buldum.
Tekerlekli sandalyede fotoğraflarımı çektiler.
İşin doğrusu, beni öyle tekerlekli sandalyede görünce şaşırmadılar dersem yalan olur.
Haklılar da şaşırmakta...
Sonuçta dizimden tedavi olmak için gittim Chicago’ya.
Peki nedir bu tekerlekli sandalye meselesi?
Anlatayım da sevenlerim boşuna endişelenmesin.
Çok şükür operasyon çok iyi geçti, tedavi süreci ve sonraki tetkiklerde de en ufak bir problem çıkmadı.
Doktorlarım da artık Türkiye’ye dönebileceğimi söylediler.
Operasyon sonrasında başladığım antibiyotik tedavisi dün itibarıyla bitti.
Buz tedavisine ise devam ediyorum.
Amerika dönüşü uzun bir uçuş yaptığım için sağ olsun kabin görevlisi arkadaşlar tekerlekli sandalye isteyip istemediğimi sordular.
Bir yanda jet lag, bir yanda yorgunluk, “Çok iyi olur” dedim...
Bu yüzden uçaktan havaalanı çıkışına kadar THY’nin tekerlekli sandalyesiyle geldim.
Onun dışında herhangi bir nedeni yok bunun.
Tekerlekli sandalye meselesi böyle, peki sağlığım?
Ağrım, sızım yok, rahat yürüyorum.
Baston dahi kullanmıyorum.
Böyle tedavilerin sonrasında bazı hastalardan baston kullanması isteniyormuş.
Tedavinin de sonuna geldik artık.
Bu ay sonuna doğru konserler başlıyor.
Çok yakında karşınızdayım.
Sizi çok özledim...
Kardeş sevgisi
İnsanın bir kardeşi olmasının ne kadar önemli olduğunu bu tedavi sürecinde bir kez daha anladım.
Canım kardeşim sevgili Semiramis sürekli yanımdaydı.
Bir saniye bile beni yalnız bırakmadı.
Chicago’lara kadar benimle birlikte geldi, en sıkıntılı anımda da en keyifli anımda da birlikteydik.
Bana çok iyi baktı.
Kardeş olmak böyle bir şey işte...
Zor anında da, mutlu anında da beraber olmak.
Birbirine destek olmak.
Kardeş sevgisi budur işte.
Şükürler olsun ki benim bir kardeşim var. Şükürler olsun ki hayatımda Semiramis var.
Allah bizi ayırmasın...
Anne acısı
Ben burada değilken sevgili Nilüfer, annesini kaybetti.
Nilüfer’in annesi Zeynep Lütfiye Yumlu, hayata gözlerini yumdu.
İstanbul’da olmadığım ve bu zor gününde sevgili arkadaşım Nilüfer’in yanında bulunamadığım için o kadar üzüldüm ki...
Hangi yaşta olursa olsun anne sevgisi acıdır.
İnsanın yarısı gider.
Bunu çok iyi bilen biri olarak Nilüfer’in yanında olmak isterdim.
Ama olmadı.
Uzaktaydım ama acısını hissettim.
Başın sağ olsun Nilüfercim...
Özür dileriz çocuklar
Türkiye’ye döner dönmez acı haberler karşıladı beni.
Küçük Gizem’in hunharca katledilmesi mesela.
O kadar üzüldüm, o kadar kahroldum ki anlatamam...
Son dönemde peş peşe gelen çocuk kaçırma, tecavüz ve ölüm haberleri hepimizi dehşete sürüklüyor.
Medya bu haberleri yaptığı, özendirici olduğu için mi çocuk ölümleri ve tecavüzleri arttı?
Çocuk ölümleri ve tecavüzleri arttığı için mi medyaya bu kadar çok sık yansır oldu, ben karar veremedim...
Gerçi her dönemde çocukların kaçırılması, çocuk ölümleri haber olurdu.
O zaman özendirici değildi de bugün mü özendirici oldu?
Vallahi hangisi doğru bilemedim.
Bazen haberleri içim parçalanarak izlerken “Haber yapmayın bu çocuk ölümlerini” diyorum.
Bazen de, “Yapın. Yapın ki daha çok canımız acısın. Belki ancak o zaman yetkililer önlem almak, çözüm bulmak ihtiyacı hisseder” diyorum.
Biz o mu doğru, bu mu doğru diye tartışırken ufacık çocuklar hiç hak etmedikleri acıları yaşıyor.
Hepimizin özür borcu var o çocuklara.
Özür dileriz çocuklar!
Sizi yaşatamadığımız, sizi büyütemediğimiz...
Sizi çocuk parkı yerine mezarlıklara götürdüğümüz için...
Paylaş