Paylaş
Leyla ile Mecnun, özü Arap efsanesine dayalı bir büyük aşk hikâyesidir. Yüzyıllar boyu birçok yazar tarafından defalarca kaleme alınmıştır. Dilimizdeki versiyonu Fuzuli’nin mesnevisi. Biz ‘Leyla ile Mecnun’u Fuzuli ile bildik, onunla sevdik. Sanat ürünü muhatabı tarafından sevilip benimsendiği oranda nefes alır. ‘Leyla ile Mecnun’ üç sezon önce bu defa TV dizisi olarak çıktı okurunun karşısına. Edebiyata, aşka, masumiyete, dostluğa, birlikte yaşama kültürüne bir saygı duruşu olarak. Özenle yazıldı, samimiyetle çekildi, oynandı. TRT’de yayınlandı ve seyirciden, özünün yüzlerce yıllık macerasına yakışır bir muhabbet gördü. İzlendi, sevildi, övüldü.
"MEHTER MARŞIYLA GELİR, İZMİR MARŞIYLA GİDERSİNİZ"
Televizyonda işlerin yolunda gitmesi hiç de kolay değildir. Başarılı ve uzun soluklu bir iş yapmanın isterleri bellidir de, yine de şaşmaz bir reçetesi yoktur. Leyla ile Mecnun, şanslı bir iş oldu, seyirciyle her yapıma nasip olmayacak bir gönül bağı kurdu. Seyreden bilir, yaz başında sezon finali yaptı, yeni sezonda dönmek üzere ara verdi. En azından diziyi üreten bizler öyle sanıyorduk.
Ancak, TRT geçtiğimiz günlerde tek cümlelik kuru bir açıklamayla duyurdu ki, yeni sezonda ‘Leyla ile Mecnun’ yayından kaldırılmış. Bir başka kanaldan davet veya teklif almadığına göre dizinin sona erdiğini söyleyebiliriz artık. Tiyatronun ve sinemanın yanı sıra 15 yıldır TV dizilerinde oynuyorum. Bu işler bizde böyle yürür. Mehter marşıyla gelir İzmir marşıyla gidersiniz. Macerası aksi yönde sonlanmış kısmetli dizi sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. ‘Leyla ile Mecnun’ ne ilk örnektir -yazık ki- ne de sonuncusu olacak. Diğer yandan bu dizinin yayını kadar bitiş hikâyesi de sıra dışı.
MALİYETİ YÜKSEK, SEYİRCİSİ DÜŞÜK MÜ?
Bir dizinin yayında tutunabilmesi için iki hedefi tutturması gerekir. Bir: Seyirci o işi sevecek, izlenirlik oranı kanalın asgari hedefinin altına düşmeyecek. İki: Reklam alacak. TV kanalları ticari kuruluşlardır ve dizilerin arasına reklam almazlar, reklamların arasına dizi ya da program dizerler. Aslolan reklamdır. Dizinin yapım maliyeti, topladığı reklam gelirinin altında kalacak ki; kanal o yapımdan kâr edip yayında tutsun. Ticari açıdan aksi düşünülmez. Misal; “TRT devlet kanalıdır, kâr gütmesin, zarar etse de benim sevdiğim diziyi yayınlasın” diye bir şey yoktur. TRT de yıl sonunda hesap verir, astarı yüzünden pahalı bir işi yayında tutma lüksüne sahip değildir. TRT yönetimi, ‘Leyla ile Mecnun’u bitirirken, işte bu iki kriteri gerekçe gösterdi. Maliyeti yüksek ve seyircisi düşük!
BİR BAŞLIKTA 16 BİN YORUM
‘Leyla ile Mecnun’ dizisinin bitirilişi için bu gerekçeler gerçekçi görünmüyor. “Dizi, seyircisiz ve yüksek maliyetle üç sezon boyu neden yayınlandı?” sorusu geliyor hemen akla. Her yayın ertesi okullarda, sokaklarda, işyerlerinde insanların birbiriyle dizi karakterlerinin diliyle şakalaştığı biliniyor. Sosyal medyada yarattığı sürekli etki de seyirci yetersizliği gerekçesini inandırıcılıktan uzaklaştırıyor. İlk sezondan başlayarak, 103 bölüm boyunca, istisnasız her yayın gecesi, sosyal medyada ciddi ses getiren bir dizinin seyircisiz olduğunu iddia etmek keramete takla attırmak olmuyor mu? Örnek olsun diye aktarıyorum; Ekşi Sözlük’te hakkında açılmış birçok başlıktan sadece birinde 16 bin küsur maddeyle anılan başka kaç TRT dizisi var? ‘Leyla ile Mecnun’ için ürettiğimiz şarkılardan sadece ikisinin kliplerinin Youtube’da tıklanma sayısı yaklaşık 17 milyondur. Uluslararası IMDb sinema-TV veri tabanı listelerinde daima ilk 50’de. O listede, ikinci bir yerli dizinin adı henüz anılmadı. İzlenmeyen bir dizi için bu skorlar biraz tuhaf değil mi? Hâlâ skor şüphesi taşıyan biri varsa, kalabalık bir yere çıkıp ortaya “Hooop!” diye bağırsın, ‘Leyla ile Mecnun’dan yanıt alacaktır. Hepsi bir yana, ‘yüksek maliyetli, düşük seyircili’ bir yapıma son vermek için, neden üçüncü sezonun sonu değil de, dördüncü sezonun ilk bölüm çalışmalarının başlayacağı gün beklenir? Ayrıca dizi ikinci ve üçüncü sezonunda TRT’den konuşulmaya değecek bir bütçe artışı da almadı. Biz çalışanlar üç yıl boyunca ilk sezon bütçelerimizle çalıştık.
ÇÜNKÜ BİZ…
Yerim dar uzatmıyorum. ‘Leyla ile Mecnun’, “Gezi protestolarından üç ay önce”, biz oyuncuların Gezi Parkı düzenlemelerini, kendi mizahi üslubumuzla eleştirdiğimiz kısa, ironik ve kesinlikle çevreci içerikli bir video mesajı ve birkaç oyuncu arkadaşımızla yönetmenimizin, Gezi’nin ilk günlerinde Beyoğlu’nda polis şiddetini şaşırarak izlediklerini gördüğümüz bir fotoğraf yüzünden yayından kaldırıldı. Ortada akla yakın –burada ortalama akıldan değil, kıymeti kendinden menkul kurumsal bir akıldan söz ediyorum- başka hiçbir gerekçe yok!
Ekip olarak biz, Gezi sürecinde evde oturanlar kadar, demokratik, insani ve çevreci taleplerle sokağa çıkan insanlar için de dizi yapıyoruz. Kişisel politik eğilimlerimiz kimseyi, özellikle de profesyonel bir tutum ve amatör bir yürekle yürütmeye özen gösterdiğimiz işimizi bağlamaz. Kendi içimizde, birbirimizin politik angajmanını bilmez, merak etmiyorsak sormayız. Çünkü ‘biz’ kendimizi ve birbirimizi politik tercihlerimizle tarif etmez, sınıflamaz, yargılamayız. Birbirimizden saygı, sevgi çerçevesinde ve ilkeli bir biçimde çalışmaktan öte beklentimiz yoktur. Birlikte çalışmayı severiz. Her birimiz doğru bildiğimizi, uygun bir dille, imkân bulduğumuz her alanda ifade etmeyi yurttaşlık görevi sayarız. Aksi takdirde farklı yaşam biçimi ve düşüncelere sahip çok renkli bir seyirci topluluğunun sevgisini kazanamazdık.
Üzgünüz;
Bir: Üç sezon, 103 bölüm boyunca üstüne titrediğimiz işimizi, emeğimize ve seyircimizin muhabbetine yakışır biçimde bitiremediğimiz için,
İki: Kişisel hak, özgürlük ve tercihlerimize saygı gösterilmediği için,
Üç: Sevilen bir diziyi sudan sebeplerle yayından kaldırarak sevenlerine yönelik yersiz, haksız ve hadsiz bir terbiyecilik yeltenmesine alet edildiğimiz için.
Bu tatsız final, tek tipleştirme telaşıyla kırıp döken ceberrut, otoriter bir edanın, topluma “Bir işi iyi yapmanın, onu sürdürmeye yetmeyeceği” korkusunu salma gayretkeşliğidir. ‘Leyla ile Mecnun’un yayından kaldırılması dünyanın sonu değil. Bizim için de, birbirine benzemeyen farklı yaşam biçimlerine sahip sevenlerimiz için de hayat
devam edecek. Yine yeni işler yapıp yine seyrettireceğiz. ‘Biz’ inanıyoruz ki; birlikte yaşama kültürü, sevgi ve hürmet, her türlü ayrıştırma, çatıştırma, ötekileştirme çabasına galip gelecek sonunda. Yeni Leyla ile Mecnun’larda kavuşmak üzere.
Birbirine benzemeyenleriniz çok olsun…
Paylaş