Paylaş
Birçok kez şahit oldum evin anahtarının bakkala bırakıldığına...
Müşterilerinin “Bizim kız okuldan döndüğünde evde olamayacağım, senden alır anahtarı” dediğini de “hafta sonu ben yokum, cumartesi kuzen gelecek, senden alır anahtarı” dediğini de çokça işittim...
Müşterileri için, yalnızca bir bakkal değil o. Düşünsenize, evin anahtarını, evin dışında kime emanet edebilirsiniz?
Güveniyor yani müşterileri bu müesseseye. Tabelasında da ‘Güven Gıda’ yazıyor zaten...Since 1975 (kuruluş tarihi).
Bakkalın kurucusu; birinci nesil Mehmet Amca beş yıl önce rahmetli oldu. İkinci nesil Mustafa, Bağkur’dan üç yıl önce emekli oldu.
Üçüncü nesil, üç kardeş… Büyükten küçüğe sayayım...
Murat, Mert ve Mete (Ben onlara 3M diyorum) aktif görevde şu an. (Kurucu dedeyi ve babalarını da ekleyince 5 M oluyorlar) Dördüncü nesil de dünyaya geldi.
Murat’ın bir oğlu oldu, ismini ‘dedesinden’ ve ‘dedesinin babasından’ aldı: ‘Mustafa Mehmet’. (Şimdiden 7 M’e ulaştılar) Üçüncü nesilden Mert ve Mete şimdilik bekarlar...
Hani hep, şirketler için nesiller arası geçişin sancılı olduğu, hatta birçok devasa şirketin nesiller arası geçişi sağlayamamasından piyasadan kaybolduğundan bahsedilir...
Güven Gıda’da; nesiller arası görev-yetki devri sancısız gerçekleşti.
Yine dev şirketler için sosyal sorumluluktan bahsedilir. Şirketler yalnızca kârı hedeflemezler, ilaveten ‘sosyal sorumluluk kapsamında da faaliyet göstermelidir’ denilir...
Bizim bakkalda sosyal sorumluluk bir slogandan ibaret değil, hakkıyla ve gönülden yapılıyor.
Mahallede kimin düğünü var mutluluğu paylaşılır, kimin cenazesi var acısı paylaşılır.
Bitti mi? Hayır. Alışverişe paran mı çıkışmadı, kredi kartının limiti mi doldu, sorun değil, Güven Gıda’nın veresiye defteri hizmetinizde.
Eve servis mi istiyorsun, telefon aç “iki ekmek, bir şişe süt” söyle. Merak etme, beş dakikayı bulmaz M’lerden birinin zili çalması...
Hangi devasa markette; kasiyerle Fener - Cim Bom muhabbeti yapabilirsin ki? Değil muhabbet etmek, “sıra gelse de, ödeyip kaçayım” deriz hep.
Halbuki, Bakkal Mustafa’yla maç muhabbetinin en keyiflisini yaparsın.Yalnızca ‘ucuz mal’ kriteri ile devasa marketlere yöneldikçe, bakkalımızı ihmal ediyoruz.
Hepsi Bakkal Mustafa gibi kahraman değil, baş edemiyor devasa marketlerle rekabette, ‘dükkânı kapatmak zorunda’ kalıyorlar.
Kapanan yalnız bakkal olmuyor, mahalledeki iklim de değişiyor.
Evimizin anahtarını emanet edebilecek bir kardeşimizi, maç muhabbeti yapıp, acımızı sevincimizi paylaşacak dostumuzu da kaybediyoruz aslında.
Yalnızca bakkal değil; manav da, kasap da, nalbur da birer birer mahalleyi terk ediyor.
Ucuz mal ya da para yüzünden esnafımızı ihmal ederken parayla ölçülemeyen sosyal faydalardan mahrum kalıyoruz.
Bu işletmelerin/esnafların mahallelerdeki varlığının; toplumsal dayanışmaya, iletişime farkında olmadan ve bedel tahsil etmeden, mahallede var olmalarıyla gönülden sağladıkları fayda çok açık.
MALİYE KİTAPLARINDA YAZAR
Devlet sosyal faydası olan ürünleri (mal/hizmetleri) düşük vergi oranı ile destekler. Aşı, süt gibi ürünler, eğitim ve sağlık gibi hizmetler.
Bu mal ve hizmetleri tüketenler bir yandan kendileri direkt fayda sağlarken, aynı zamanda çevrelerindeki insanlar da, hatta gelecek nesiller de bu mal/hizmetlerden endirekt fayda sağlarlar.
O yüzden bu mal ve hizmetlerin üzerindeki vergi yükü de minimum olmalıdır.
Bazı zararlı olan ürünler vardır ki bunlara da devlet yüksek vergi uygular.
Sigara, akaryakıt gibi. (Ülkemizde biraz abartılı uygulanıyor ama, başka bir yazı da değineceğiz artık) Bu mal ve hizmetleri tüketenler bir yandan kendileri direkt zarar görürken, aynı zamanda çevrelerindeki insanlarda, hatta gelecek nesiller de bu mal/hizmetlerden endirekt zarar görürler.
Bizim bakkala dönelim tekrar. Bakkal Mustafa, müşterisine ekmek, süt, gazete satarak kâr elde ediyor ama, topluma da görünmeyen bir çok sosyal faydayı bedelsiz sunuyor.
Dolayısıyla vergide, sigorta priminde pozitif ayrımcılığı fazlasıyla hak ediyor.
Geçen hafta Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, ‘esnafa destek paketi’ geleceğinden bahsetti.
Bakan Tüfençi’nin açıklamasında hem “20-25 bin liralık maddi destek” hem “zincir marketlerin mahalle içlerine girmesini engelleyici düzenlemeler” içeren ‘hukuki destek’ vardı.
Esnaf odaları da; esnafın daha ucuza mal temini ve satışını sağlayacak dağıtım ve satın alma modelleri geliştirerek destek verebilir.
Devletin de, esnaf odalarının da tüm boyutlarıyla konuyu ele alıp destekleri hayata geçirmesi ‘mahallemizin geleceği için şart’ görünüyor.
Vatandaş olarak bizler de bakkalımıza esnafımıza sahip çıkalım.
Gidişat değişmezse belli ki; gelecek nesillerimiz bakkalı mahallede değil, yalnızca ‘Eski Türk Filmlerinde’ görebilecekler.
Paylaş