Paylaş
Sonra bir de yemek programından havacılık programına, tartışma programından magazin programına bin türlü platformda kendini parala... Buradan duyuruyorum: Bundan böyle isterse anlı şanlı El-Cezire’den kırmızı dipli mumla davet gelsin, “Hayır” diyeceğim... Gayri televizyon programları haram bana... Bir yemin ettim ki dönemem...
BASIN GEZİSİ - Engin Ardıç’ın bütün gerekçelerine katılıyorum: 20 birbirine benzemez adam ya da kadınla, dünyanın en cennet köşesini bile cehenneme çevirecek programlı bir gezinin bir parçası olmak istemiyorum... Hem üç-beş gün kafan ütülensin, hem de “Vay! Kıyak geziye gittin ha!” diye laf sokulsun... Olmaz olsun kardeşim... Buradan duyuruyorum: Bundan böyle isterse Şarık Tara davet etsin, “Hayır” diyeceğim... Gayri basın gezileri haram bana... Bir yemin ettim ki dönemem...
RÖPORTAJ - “Döndün mü?”, “Döndüysen nereden döndün?”, “Niye döndün?”, “Niye Nişantaşı’nda oturuyorsun?”, “Neden Sultanbeyli değil?” türünden şapşal sorulara cevap vermekten bıkmış durumdayım... Artık kendimi soruyu soranın zekâ seviyesinin esiri olarak görmek istemiyorum. Artık kendimi soruyu sorana emanet etmek istemiyorum... Her defasında her şeyi en baştan anlatmaktan fena halde sıkılmış durumdayım... Buradan duyuruyorum: Bundan böyle isterse “Yayınlanmadan önce görebilirsin” sözü verilsin, yine de “Hayır” diyeceğim... Gayri röportaj vermek haram bana... Bir yemin ettik mi dönemem...
Çekmezsen çekme
HANGİ sanatçı “Magazincileri kınıyorum” ilanına imza atmışsa...
Magazincilerin bir numaralı düşmanı oluyormuş...
Magazinciler, ilanın altına imza atan sanatçıları herhangi bir toplantıda görünce...
İndiriyorlarmış kamera ve fotoğraf makinelerini...
“Madem bizi kınıyorsunuz, biz de sizi çekmiyoruz” demeye getiriyorlarmış...
Bakar mısınız şu burundan kıl aldırmamanın geldiği yerlere?
Bakar mısınız şu tahammülsüzlüğe?
Bakar mısınız şu “Sizi biz adam ettik” edasına?
Sanki “çekerek” lütuf ya da ihsanda bulunuyorlar...
Sanki o fotoğraf makineleri ya da kameralar, keyiflerine göre kullanabilecekleri baba malı?
Sanırım bu kibirli tavra en güzel yanıtı...
Özgüveni sağlam, dik duruşlu, magazincinin çekeceği iki kare fotoğrafla bir yerlere gelmeye tenezzül etmeyen sanatçılar, “Çekmezsen çekme kardeşim” diyerek verecekler...
Haftanın 5 fiyaskosu
BİR: Şişman olmak ile çirkin olmak arasında rabıta olduğunu söyleyerek zayıflatma DVD’sini satışa çıkararak, çok çirkin bir ticarete soyunan EBRU ŞALLI...
İKİ: Taraf Gazetesi’nin verdiği yalan haber hakkında, “Bu haberi önce biz vermiştik / Taraf haberimizin üstüne atladı” diye yazarak tıynetini bir kez daha ortaya koyan VAKİT GAZETESİ...
ÜÇ: Her alanda açılımlar yapılırken, kapanarak, daralarak, küçülerek varlığı sürdürülmek istenen, Fehmi Koru’nun kaprislerine kurban giden FASIL...
DÖRT: Onca parasına, onca kudretine, onca şöhretine karşın, kendi romanı adına bir ufacık müze için “2010 İstanbul” parasına gönül indiren ORHAN PAMUK...
BEŞ: Milletin asabı bozukken yangına körükle giderek daha da asap bozan ANA HABER BÜLTENLERİ...
Ben olsam çekip giderdim
BEN Ahmet Hakan değil de Ahmet Altan olsa idim...
Şimdiye çoktan gazetecilik işini bırakıp bir kıyı kasabasına yerleşmiş ve balıkçılığa başlamıştım...
Düşünsenize:
Bir gazeteci olarak, “Türkiye’nin en steril, en akmaz / kokmaz / bulaşmaz, en ürkek ceylan” televizyon kanalı NTV’nin, Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterini düşürebileceğine ikna olmuşsunuz...
Aklınız yatmış yani bu saçmalığa...
Ve tutup bunu haber yapmışsınız...
Haber yapmakla kalmayıp, abanmışsınız: Haberin arkasında durmuşsunuz, muhatabınızı suçlamışsınız, fırçanızı atmışsınız...
Ve sonunda haberinizin kocaman bir yalan olduğu ortaya çıkmış.
Ne yaparsınız?
Yavan bir özürle geçiştirilebilir mi bu?
Herhangi bir şiddet örgütünün, herhangi bir siyasi lidere acayip karmaşık bir teknikle suikast düzenlediğine dair verileri bile kırk kere düşünmeden yayınlamaması gereken bir gazeteci, NTV televizyonunun ve onun “bebek yüzlü” habercisinin, Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterine suikast düzenleyebileceğini yazdıysa / yazabildiyse... Özür dilemekten daha şık, daha etkili, daha görkemli bir hareket çekmelidir...
Yoksa...
“Türkiye’de her şey olunur ama bir tek rezil olunmaz” sözüne iyiden iyiye inanacağız...
Paylaş