Vallahi de tahmin ettim billahi de tahmin ettim

“Bazı işadamlarının varlıklarını yurtdışına kaçırma gayretleri olduğunu duyuyorum. Buradan önce kabinemize sesleniyorum: Bunların hiçbirine çıkış için izin vermemelisiniz.”

*

Bu açıklamayı duyar duymaz...

Bir tahminde bulundum.

*

Dedim ki:

Danışmanları, hemen Cumhurbaşkanı’na gider. Kibar ve nazikçe uyarıda bulunurlar. “Aman efendim, bu açıklamanız yanlış anlaşılabilir, biz serbest piyasa ekonomisi uyguluyoruz. Zor duruma düşeriz” falan derler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Merak etmeyin, ben olayı toparlarım” der.

*

Bingo!

Aynı tahmin ettiğim gibi oldu.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün aynen şunları söyledi:

- Yanlış anlaşıldım.

- Serbest piyasa ekonomisi var.

- Sermaye hareketleri sınırlandırılamaz.

- İsteyen herkes parasını yurtdışına çıkarabilir.

- Ben sadece sitem ettim.

- Ne yasak ne talimat... Bu yalnızca bir sitem.

*

Şimdi sadece şunu merak ediyorum:

Bakalım bu keskin dönüşün sorumluluğu, nasıl olacak da Kemal Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye yüklenecek?

Maalesef bu konuda bir tahminde bulunamıyorum.

SEKTER HEPİNİZE SESLENİYOR

EY Türkiye ahalisi!

Gördünüz mü Erzincan’da bizim gariban bir kardeşimize karşı sergilenen vahşeti, zulmü, işkenceyi?

Bakabildiniz mi o görüntülere?

*

Ne yani?

Bir-iki ah vah ile falan geçiştirecek misiniz bu alçaklığı?

*

Kanunlarınız bize yapılan bu tür saldırılar için “Kabahat” diyor.

Yani bize işkence yapmak ile kapalı alanda sigara içmek arasında hiçbir fark yok yasalar açısından.

Sizin insanlık dediğiniz şey bu mudur ağalar?

*

Vücut dokunulmazlığımıza yönelen bu tür alçakça saldırılar, derhal suç kapsamına alınmalıdır.

Yoksa buraları “kediler cehennemi”ne çevirmeye yönelik bir hareket başlatıp bu hareketin Che Guevara’sı olacağım.

*

Bu böyle biline!

TAM BİR YAVŞAK

Adem Yavuz Aslan adlı şahıs için “yavşak” tabirini kullandım dünkü yazımda.

*

Bu Adem yavşağı, sırf bu nedenle beni Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici’ye şikâyet etmiş.

Faruk Bildirici, “prensip olarak hiç kimseye hakaret edilmemesi gerektiği” notuyla gönderdi yazdıklarını...

*

Ne diyor?

Özetle söyledikleri şunlar:

- Ben gazeteciyim.

- Reza davası çok önemli.

- Onu takip ettim.

- Bu Ahmet Hakan da sırf bu nedenle benim için “yavşak” dedi.

- Sizin gazetede denetim yok mu?

- Benim gibi itibarlı bir gazeteciye böyle denmesine nasıl izin verirsiniz?

*

Baylar, bayanlar!

Adamın şu söyledikleri bile buram buram nasıl bir yavşak olduğunu ortaya koymuyor mu?

*

FETÖ’cülüğünden söz etmiyor, burada yaptığı itibar suikastlarından söz etmiyor, kaçak ve firari oluşundan söz etmiyor, bir kumpas çetesinin medya ayağında yer aldığından söz etmiyor.

Ve sanki bunların hiçbiri söz konusu değilmiş gibi...

“Ahmet Hakan bana yavşak dedi” diyerek ağlaşıyor.

*

Ben de istemiyorum “yavşak” kelimesini yazılarımda kullanmayı.

Fakat baylar, bayanlar!

Söyleyin, bu yavşağa yavşak demeyeceğiz de ne diyeceğiz?

RUSYA’YA LAFLAR HAZIRLAMADIK MI?

YPG’liler ile Rus komutanlar aynı masada.

Bakıyorum:

Yetkililerimiz tek bir laf bile etmiyor.

*

Rusya’ya laflar hazırlamadık mı?

Nedir? Ne olmaktadır?

ALEKO’NUN YERİ

YENİKÖY’de “Aleko’nun Yeri” diye kadim bir balıkçı var.

*

Mekânının ferahlığıyla, mezelerinin kendine özgülüğüyle, fener kavurmasının şaheserliğiyle, balığının tazeliğiyle, çalışanlarının cana yakınlığıyla...

Beni mest etti.

“Aleko” adlı bir Rum vatandaşımızın kurduğu, Erzincanlı kardeşlerimizin bayrağı devralıp
sürdürdüğü bu balıkçıya
bir uğrayın.

Siz de mest olacaksınız.

Olmazsanız hesaplar benden(!)