Vakit hakkında hiç söylemediğim bir şey

KENDİLERİNİ bir “dava”ya adayan, “dava delisi” insanlara pek ilişmem ben...

Çünkü ben öyle bilirim ki...

Haberin Devamı

Ahmakça çıkışlar yapsalar da... Tehlikeli işlere bulaşsalar da... Sersemce fikirlere inansalar da... Saplantılara saplanıp kalsalar da...

Sonuçta bu “adamcıklar”, samimidirler, hesapsızdırlar...

Bir “deli rüzgâr”a kaptırmışlardır kendilerini... “Dava delisi” olmuşlardır...

Hem yârdan, hem de serden geçmişlerdir... Hatta kendilerinden bile geçmişlerdir.

Severim bu türden adamları...

Dava uğruna hayatlarını karartmayı göze almalarına...

Gemileri yakmalarına... Bütün sevdiklerini ellerinin tersiyle itebilmelerine...

Paraya pula yüz vermemelerine... Hapisleri göze almalarına...

Gıpta ile bakarım...

Bu “muhteşem irade” karşısında, iradesizin teki olarak, şapka çıkarırım...

* * *

ÇOKTANDIR düşünüyordum:

Acaba Vakit adlı gazetede öbeklenmiş tuhaf grup için “dava delisi insanlar” diyebilir miyiz diye...

Haberin Devamı

Yani bu adamlar, olanca cahillikleri, sersemlikleri, saplantıları ve giriştikleri tehlikeli işlerle, bütün gemileri yakmış, hapisleri göze almış, bütün sevdiklerini ellerinin tersiyle itebilmiş, paraya pula yüz vermeyen serdengeçtiler midir?

İşte bu sorunun net yanıtını, “gazeteciler.com” adlı internet sitesinde çıkan bir “muhafazakâr medya analizi”nde buldum...

“Dindar Kesim Medya İşinde Niçin Başarısız Oldu?” başlıklı, B. Ahmet Yavuz imzalı yazının şu bölümüne dikkat lütfen:

“Verilen her destek, işe beş parasız başlayan Vakit’in patronu Mustafa Karahasanoğlu’nu zengin ediyordu. Fakat bu zenginlikten nedense gazete bir türlü gerekli payını alamıyordu. ‘Allah rızası için’ kampanyalarının sonunda Mustafa Karahasanoğlu ciddi bir malvarlığına kavuşmuştu. Önce gazeteye bina satın alındı, sonra matbaalar, sonra Türkiye’nin pek çok yerinde gayrimenkuller. Derken ciddi anlamda bir servet sahibi olmuştu Mustafa Karahasanoğlu. Her şey değişiyordu ama sadece bir şey değişmiyordu: O da gazetenin kalitesi... Ne sayfa sayısında, ne haber kalitesinde, ne de yazar kadrosunda hiçbir gelişme yoktu. Yaklaşık 15 yaşında olan Vakit gazetesi 60 bin tiraj bandında üçüncü sınıf bir yayın organı olarak hayatını sürdürüyor. Üstelik ne yazık ki dindarların bir kısmının bile nefretini kazanmış bir halde.”

* * *

Haberin Devamı

BUNLARI okuduktan sonra...

Vakit gazetesinin sahibi için, “Kaçığın teki” diyebilir miyiz?

Hangi dava delisi, yaptığı ahmaklıklarla ciddi bir servet sahibi olabilmiştir ki?

Adam bir damar yakalamış, oradan gidiyor:

Bölüyor, parçalıyor, nefret ettiriyor, iğrendiriyor, ortalığı bulandırıyor, sersemce işler yapıyor, cahilliğini pervasızca sergiliyor, ahmaklığını arsızca ortaya koyuyor...

Ama bütün bunları yaparken Türkiye’nin pek çok yerinde gayrimenkuller alıyor, iyi bir servete sahip oluyor...

Bu “sözde dava delileri”ni gördükçe “Biraz da biz delirelim yahu” demek geçmiyor mu içinizden?

İdil Biret eylemcilerini bitiren tek cümle

NE Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın “yaratıklar” lafı...

Haberin Devamı

Ne Taha Akyol’un muhteşem analizi...

Ne atılan manşetler...

Ne eylemciler hakkında söylenen ağır sözler...

Ne Topkapı Sarayı’nın mukaddes sayılıp sayılmayacağına dair yapılan uzun izahlar...

Hiçbiri ama hiçbiri...

Topkapı Sarayı’nda İdil Biret’in şaraplı konserini protesto eden “Alperenler” üzerinde,

İlber Ortaylı Hoca’nın tek cümlelik saptaması kadar etkili olamaz...

O cümle şudur:

“Dördüncü Murat da orada şarap içerdi...”

Nokta... Bitti...

Demek ki neymiş: Orası “Alperenler”in pek sevdikleri cihan padişahlarının da içki içtikleri bir yermiş...

Kim demiş bunu? Alperenlerin de pek bir sevdikleri hocaların hocası İlber Ortaylı...

Ben olsam, hafif mahcup bir edayla ve sessizce çekilirim ortadan...

Haberin Devamı

Ayşe Arman’a karşı alternatif kampanyalar

BİR: Emre Aköz takma sakal, sarık ve cüppe ile Reina’ya gidip isli viski içsin kampanyası...

İKİ: Abdurrahman Dilipak, Perestroyka Joke’ta Güneri Civaoğlu ile “Bir Başka Açıdan Kemalizm” sohbeti yapsın kampanyası...          

ÜÇ: Hayrünnisa Gül, Beymen Brasserie’de sosyetik arkadaşlar edinsin kampanyası...

DÖRT: Hikmet Çetinkaya İzmir’de bir ışık evinde maklube yesin kampanyası...

BEŞ: Ertuğrul Özkök umreye gitsin kampanyası...                   

ALTI: Fehmi Koru papyon kravat takıp Rezervuar Köpekleri gecesine katılsın kampanyası...  

YEDİ: Ali Bulaç ‘Tekyön’de yazar ajanı Sayım Çınar ile buluşsun kampanyası...

Haberin Devamı

SEKİZ: Haşmet Babaoğlu Teşvikiye Camii’nde her cuma vaaz versin kampanyası...

Yazarın Tüm Yazıları