Paylaş
ASKERİ vesayet döneminde generaller, televizyon ve gazetelerden rica ederlerdi:
“Lütfen Kuzey Irak demeyin... Bu ifade yerleşirse... ‘Kuzey Irak’ diye ayrı bir devlet olduğu algısı ortaya çıkar... ‘Irak’ın kuzeyi’ deyin... Böyle derseniz algıyı düzeltmiş olursunuz”.
*
Türkiye medyası, güçlülerin ricasını hiçbir zaman kırmazdı.
Öyle de oldu.
“Kuzey Irak” denmedi.
“Irak’ın kuzeyi” dendi.
Ama sonuç değişmedi.
Kuzey Irak’ta ayrı bir devlet ortaya çıktı.
*
90’ların egemenlerinin yaptığının aynısını tekrarlıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan...
O da “Kuzey Suriye” demiyor, “Rojava” falan akla gelmesin diye...
“Suriye’nin kuzeyi” diyor.
Hata olmasın diye de ekliyor:
“Türkiye’nin güneyi”.
*
Fakat Cumhurbaşkanı’nın 90’ların egemenlerinden bir farkı var.
90’ların egemenleri...
Irak’ın kuzeyinde sadece Kürt devletine değil, her türlü oluşuma karşı çıkarlardı.
Oysa bugünün egemeni olan Cumhurbaşkanımız...
Suriye’nin kuzeyinde bayrak çeken, sınır kapılarını ele geçiren, devletçik kuran “IŞİD” adlı örgüt için hiçbir zaman “Suriye’nin kuzeyinde devlet kurmaya çalışan IŞİD’e sesleniyorum: Türkiye bedeli ne olursa olsun buna karşı gerekeni yapar” demedi.
Bu cümleyi kurmak, ancak Kürtler söz konusu olduğunda aklına gelebildi.
*
Peki bu durumda Kürtler, “IŞİD’e var da bize yok mu” demesin de ne desin?
Kahret Allah'ım
MÜBAREK cuma günü...
-Plajda katliam yaparak...
- Camide katliam yaparak...
- Kobani’de katliam yaparak...
- Fabrikada katliam yaparak...
Senin tertemiz yolunu kirleten
canileri, kahhar ism-i şerifin hürmetine...
Kahret Allah’ım.
Halka cahil ve zalim diyen AK Partili
AKİT adlı paçavrada bir yazı çıkmış.
Yazıda halka saydırılıyor da saydırılıyor.
-“Cahil” deniyor.
-“Nankör” deniyor.
-“Zalim” deniyor.
-“Hizmete layık değil” deniyor.
*
Görüyor musunuz?
İşler azıcık tersine döndüğünde nasıl da kendilerini vuruveriyorlar “bidon kafa” ve “makarnacı” benzeri bir edebiyata...
Nasıl da çıkarıveriyorlar içlerindeki Yılmaz Özdil’i...
*
Bakmayın siz bunların birbiriyle kavga ettiklerine...
Özlerinde aynıdır bunlar.
Son tahlilde hepsi halk düşmanıdır.
Baykal’daki değişim
-Canlandı.
-Bir enerji geldi üzerine.
-Dinamikleşti.
-En az 15 yıl gençleşti.
-Yüzünde sağlık pembesi oluştu.
-Keyfi yerine geldi.
-Gözleri parladı.
-Bir yaşama sevinci kapladı her yanını...
-Işıl ışıl oldu.
-Parladı.
-Gülünce gözlerinin ta içi gülmeye başladı.
-Keder bulutu dağıldı.
-Hayata yeni baştan başlar gibi oldu.
*
Bu siyaset var ya bu siyaset.
Bu hükmetme arzusu var ya hükmetme arzusu.
Bu gündem olma durumu var ya gündem olma durumu...
Hakikaten çok acayip bir şey.
Kim Suriye’ye girelim diyorsa
ONA dönün ve şöyle deyin:
-Önce sen buyur.
-Önce sen gir. Biz de geliyoruz.
-Senin yaşın tutmuyorsa... Evladın buyursun.
-Evladın olmuyorsa... Torunun ne güne duruyor, o buyursun?
-Yok mu kuzen falan... Önce onları yollayalım.
Ethem bunu neden yapıyor?
NE dış güçler, ne üst akıl.
Ne Amerika, ne İsrail.
Ne Paralelciler, ne faiz lobisi...
Hiçbiri ama hiçbiri...
Şems Ethem’in gazeteleri kadar Tayyip Erdoğan’a zarar vermemiştir.
*
En küçük bir eleştiride mi bulundun?
En minik bir ikaza mı kapı araladın?
En ufak bir özeleştiriye mi giriştin?
Anında işini bitiriyorlar.
O zamana kadar inatla ve ısrarla bir numaralı Tayyip Erdoğan taraftarı olsan da fark etmiyor.
Anında “Saray dışısın” deyiveriyorlar.
*
-İster en zor günlerinde kapı gibi Erdoğan’ın arkasında duran Abdülkadir Selvi ol.
-İster Erdoğan karşıtlarının öfkesini üzerine çekecek kadar Erdoğan yanlısı Kemal Öztürk ol.
-İster en zor ve en çetin günlerde Tayyip Erdoğan’ın yanında olmaya gayret eden Fehmi Koru ol.
-İster Erdoğan’a danışmanlık yapıp bütün şimşekleri üzerine çeken Akif Beki ol.
Hiç fark etmiyor.
Ethem koyduruyor hedefe ve saldırtıyor.
*
Şems Ethem istiyor ki...
Tayyip Erdoğan’ı kendisinden daha fazla kimse savunmasın.
Tek Tayyipçi kendisi olsun.
Çomarlarını havlatması falan hep bu yüzden.
Paylaş