Paylaş
*
Yüzlerce isim...
Yüzlerce telefon numarası...
İki gazetenin de söylediği şu:
“Paraleller herkesi dinliyormuş. Bizi bile!”
*
İyi de biraderler!
Bu “Paralel Yapı” dediğiniz yapı, savcı marifeti, yargıç kararı ve polis operasyonuyla başkalarını dinlerken ve o dinlemeler aracılığıyla başkalarını bozuk para gibi harcarken...
Siz ne yapıyordunuz?
*
“Vallaha billaha hiç haberimiz yoktu” mu diyorsunuz?
Kusura bakmayın ama gerçekten de haberiniz yoktu ise...
Size değil devlet, leblebici dükkânı bile emanet edilemez.
*
Ayrıca bırakın şimdi “haberimiz yoktu” ayaklarını.
Yemeyin bizi.
Bal gibi de haberiniz vardı be kankalar!
*
“Paralel Yapı”, telefon dinlemeleri aracılığıyla rakiplerinizi ve muarızlarınızı bozuk para gibi harcarken...
Keyfiniz pek gıcır değil miydi?
“Ulan iyi oluyor be!” demiyor muydunuz?
Hepiniz dudaklarınıza bir Erol Taş sırıtışı kondurmamış mıydınız?
*
“Ulan iyi oluyor be!” diyerek elbirliğiyle pışpışladınız “Paralel Yapı”yı...
Ve sonunda...
O yapı, sizi bile dinleme pervasızlığı ve cüreti kazandı.
Size bile dokundu.
Hiç ama hiç ağlamayın yani.
Eser, sizin eseriniz.
Gurur duyun!
*
Hatırlayın bakalım:
İlhan Selçuk’ların, Soner Yalçın’ların, Ahmet Şık’ların, Nedim Şener’lerin, Doğu Perinçek’lerin, generallerin, Türkan Saylan’ların telefon tapeleri yayınlanırken...
Siz ne yapıyordunuz?
O tapelerin üzerinde tepinmiyor muydunuz?
Demeçler patlatmıyor muydunuz, makaleler döktürmüyor muydunuz?
*
Şimdi çıkmış...
“Bunlar seni de, beni de, onu da dinlediler... Hadi bunlarla hep birlikte savaşalım” diyorsunuz.
Tamam, savaşalım savaşmasına da...
Sizin 11 yıllık koruyucu kalkanlığınız, teşvik primleriniz, işbirlikleriniz, faydalanmalarınız, “ulan iyi oluyor be!”leriniz falan ne olacak?
Onları nereye koyacağız?
*
Yasa çıkarmıştınız:
“Telefon kayıtları, herhangi bir nedenle aleniyet kazanırsa yayınlamak suç değildir” diye.
Bunu nereye koyacağız?
*
Biz “Telefonlar dinlenmesin” dedikçe...
Biz “Yapmayın, etmeyin” dedikçe...
Biz “Uzun kulaklık yapmak ahlaksızlıktır” dedikçe...
Sizin Binali Yıldırım Bey’iniz...
“Ne o? Saklınız, gizliniz mi var? Yasadışı işler mi çeviriyorsunuz? Gizlin saklın yoksa niye korkuyorsun kardeşim telefonunun dinlenmesinden?” diyordu.
Onu nereye koyacağız?
*
Siz telefon dinlemelerine ilkesel ve ahlaki açıdan karşı falan değilsiniz.
Öyle olsanız...
“Telefonlarımızı dinliyor” diye suçladığınız Fethullah Gülen’in telefonlarını mahkeme kararı falan olmadan dinlemeye tenezzül etmezdiniz.
Öyle olsanız...
Fethullah Gülen’in yasadışı bir şekilde telefonlarının dinlenmesi sonucu elde edilen “malzeme”yi, seçim meydanlarında kullanmazdınız.
*
Sizin telefon dinlemelerinden şikâyetçi olmanızın tek bir koşulu var:
Uzun kulakların sizin telefonlara uzanması...
Sizin iktidarınızda uzun kulaklar bin yıl yaşar!
Yeter ki size dokunmasınlar.
Sizin iktidarınızda paralel yapılar, sahte ihbar mektuplarıyla, hayali örgüt suçlamalarıyla, telefon dinlemeleriyle herkesin hayatı karartabilirler.
Yeter ki size dokunmasınlar.
Hepimiz bunu biliyoruz artık.
11 yıllık tecrübeyle...
*
Yeri göğü inletmesi gereken flaş haberinizin, beklediğiniz etkiyi uyandıramamasının temel nedeni şudur:
Kendiniz ettiniz, kendiniz bulmaktasınız.
MİT’i hâkim kılmayın, demokrasiyi getirin
BUGÜN varsınız, yarın yoksunuz.
Bugün işbaşında siz varsınız, yarın başkaları...
*
“Hiç iktidardan gitmeyecekmiş gibi” davranarak...
MİT’i egemen kılıyorsunuz, iktidardakilerin yolsuzluklarının ilelebet açığa çıkmasını engelleyecek hamleler yapıyorsunuz, yargıyı iktidara bağlıyorsunuz, internete minik sansürcükler getiriyorsunuz, iktidara gelenin eline sınırsız güç, yetki ve imkân veriyorsunuz, yandaş gazeteler için havuzlar oluşturuyorsunuz.
*
Yarın değilse bile yarından sonra...
Yarından sonra değilse bile üç vakte kadar...
Üç vakte kadar değilse bile bir süre sonra...
Bu iktidardan gideceksiniz.
Ve kendi ellerinizle kurduğunuz bu düzen, başkalarının eline geçecek.
O gün geldiğinde “Ben nerede yanlış yaptım” türküsünü çığıracaksınız ama kimse sizi dinlemeyecek.
Çocuklarınızı eğitirken şunlara dikkat edin
EĞER çocuklarınız...
Uçak korkusu türü fobisi olan herhangi birine...
“Uçağa binemiyorsun, uçma özürlüsün sen, ha ha ha!” derse...
Ona şöyle deyin:
“Evladım, insanların korku ve fobileriyle alay edilmez, çok ayıp.”
*
Eğer çocuklarınız...
Evlenmemeyi tercih etmiş bekâr kimselere...
“Çoluk çocuğun yok... Ailen yok... Sen ne anlarsın aileden, çoluktan, çocuktan” derse...
Ona şöyle deyin:
“Evladım, başkalarının özel durumları ve kişisel tercihleri üzerinden saldırıda bulunmamalısın... Doğru değildir bu.”
İslamcılık öldü mü?
İSLAMCI siyaset öldü mü, yaşıyor mu bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var:
*
Onca teorinin, onca kitap yayınının, onca makalenin, onca derginin, onca panelin, onca sempozyumun, onca analizin, onca tarih okumasının, onca felsefi arayışın, onca radikal çıkışın, onca demokrasi eleştirisinin, onca yakın tarih eleştirisinin, onca Kemalizm hesaplaşmasının ardından...
Gelinen son nokta şurası oldu:
“Her yer Tayyip/Her yer Erdoğan.”
*
Öldü mü?
Yaşıyor mu?
Karar sizin.
Said Nursi’nin de çoluğu çocuğu yoktu
BAŞBAKAN Erdoğan, Bediüzzaman Said Nursi zamanında yaşasaydı...
“Ey Said Nursi... Ey Bediüzzaman... Oturmuş Gençlik Risalesi diye kitap yazıp gençlere tavsiyelerde bulunuyorsun... Evli değilsin, çocuğun yok, çoluğun yok... Sen nereden bileceksin gençliğin halini de gençlere tavsiyelerde bulunuyorsun? Çocuğun, gencin derdini bilmek için çocuğun olacak, evli olacaksın, aile kuracaksın... Olmuyor ama böyle Ey Said Nursi” diye bir konuşma yapar mıydı, yapmaz mıydı?
Paylaş