Paylaş
SOĞAN OLAYI
Soğan olayında dikkate alınması gereken argümanlar var ortada dolaşan. Mesela deniliyor ki: “Soğanın stokçuluğu olmaz, depolaması olur.” Mesela deniliyor ki: “Bir sonraki hasada daha çok zaman var ve bu nedenle soğanın piyasaya yavaş sürülmesi gayet normaldir.” Mesela deniliyor ki: “Baskın yapılıp 30 ton soğan ele geçirilmesi çok saçma... 30 ton soğan, iki kamyon soğan yapar. Bir depoda iki kamyon soğan bulunması gayet normal.” Sayın Cumhurbaşkanı’m... Size karşı en dostane yaklaşım içinde bulunanların bile bu argümanlara hak verdiklerini görüyoruz. Lütfen bu konuya el atar mısınız?
İKİNCİ HUSUS:
KÖPRÜ CEZALARI
İstanbul’da birinci ve ikinci köprüden geçebilecek araçlar konusunda müthiş bir kafa karışıklığı var... Birinci ve ikinci köprüden geçebilecek araçların dingil mesafesinin 3.19 metreye indirildiği, buna uymayanlara da 800 TL ceza kesildiği söyleniyor. Vatandaşlar, “Bu uygulamadan haberimiz yoktu. Bu bir tuzaktır. Devlete tuzak kurmak yakışmaz” diyorlar. 800 TL az para değil. Aynı araca defalarca aynı cezanın kesildiğini düşünün lütfen. Üçüncü köprüden araç geçişlerinin arttırılması maksadıyla yapılan bu uygulama, vatandaşı perişan etmekte. Sayın Cumhurbaşkanı’m, lütfen bu meseleye de el koyar mısınız?
BİNALİ BEY’İN KARNESİ
HİTABET: Kendisini bayağı geliştirdi bu hususta... 10 üzerinden 7 puan... SEMPATİ: Ağzından bal damlıyor. 10 üzerinden 9 puan... HEYECAN: Gelebilecek bütün makamlara gelmiş durumda. Kendisini ispat etme gereği duymuyor. Bu nedenle heyecanı düşük olabilir. 10 üzerinden 5 puan... YETKİNLİK: Köprü, yol, şehircilik onun işi... 10 üzerinden 9 puan... TANINIRLILIK: Eh artık onu da tanımayan yoktur sanırım... 10 üzerinden 10 puan...
SPOR BAKANI’NA BİNLERCE TEŞEKKÜR
HEM Anadolu bozkırının çocuğuyum, hem de çok küçükken inceden bir boğulma tehlikesi atlatmışım. Bu yüzden hâlâ doğru dürüst yüzme bilmem.
“Hadi gel denize girelim” diyenleri “Denize girmekten pek hoşlanmıyorum” falan diye atlatmaya çalışırım. Fazla ısrar eden olursa da çaktırmadan boyumu geçmeyecek yerlerde debelenip dururum.
Fakat şurası bir gerçek ki...
Şu yaşımda bile hâlâ yüzme bilmiyor olmanın getirdiği ezikliği yaşıyorum. “Herkes yüzerken ben neden yüzemiyorum anneciğim” falan diye ağlaşıp duruyorum.
İşte bu duygular içinde yaşayıp gitmekteydim ki...
Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun, çocuklara yüzme öğretmek için müthiş bir atılım içine girdiğini öğrendim. Bakan Kasapoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’yla işbirliği yaparak 100 günde 100 bin ilkokul öğrencisine yüzme öğretmek için kolları sıvamış. 37 ilde derslere başlanmış. 27 Kasım itibariyle 62 ilde başlanmış olacakmış.
Tesis ve imkân yetersizliği nedeniyle yüzme öğrenememiş bir Anadolu çocuğu olarak sizi bu proje nedeniyle hararetle kutluyorum Sayın Bakan!
ET YİYEN İLE OT YİYEN
SON günlerin en yaygın nasihati şu:
“40’ına kadar kuzu yiyeceksin, 40’ından sonra kuzunun yediklerini...”
Geçenlerde Ramazan Bingöl Et Lokantası’nda enfes kuzu kol yerken...
Bizim Ramazan Bingöl, bu nasihati darmadağın eden yepyeni bir çıkış yaptı.
Dedi ki:
“Et yiyen ot yiyene hükmeder.”
“Ramazan, nereden çıkardın bunu?” dedim.
“Doğaya baktım, orada gördüm” diye kestirip attı.
‘MACERACI’ YAKALANINCA
FETÖ’nün kanallarında “Maceracı” diye program yapan arkadaş yakalanınca...
Aklıma geldi:
Aynı mecranın gediklisi bir Ümit Usta vardı, “demokrasi pilavı” falan yapıp FETÖ kanallarında gözyaşı dökerdi.
Ne oldu ona?
HAYAT NEDİR?
NİETZSCHE, “Güçtür” demiş. Sokrates “Istıraptır” demiş. Picasso “Sanattır” demiş. Gandi “Savaştır” demiş. Dostoyevski “Cehennemdir” demiş.
Naçizane bendeniz de “Haksızlıktır” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
BEYLER, BİRAZ SAKİN
İSTANBUL’a aday olması beklenen Binali Yıldırım...
“Boğazım kuruyana kadar seveceğim seni İstanbul” diyormuş.
İzmir’e aday olması beklenen Nihat Zeybekçi ise...
“İzmir mahallenin en güzel kızı... Onu kim istemez” diyormuş.
Beyler! Biraz sakin olsak, romantizmimizi başka yerlere kanalize etsek, bu kadar dışavurumcu olmasak, aşkımızı bir sır gibi saklasak... Nasıl olur?
SARIGÜL’SÜZ DE KAZANIRLARMIŞ
CHP’de “Şişli’yi Sarıgül olmadan da kazanırız” diyenler varmış.
Şişli’de oturan bir vatandaş olarak söylüyorum:
Sevin sevmeyin, beğenin beğenmeyin... Şişli’de bir Sarıgül olgusu var... Ve bu olguyu dikkate almadan seçime giren CHP’nin kaybetmesi mukadderdir.
NOT DEFTERİMDEN
Üç şeyden fena halde sıkıldım: BİR: Soğan esprilerinden... İKİ: Kara Cuma geyiklerinden... ÜÇ: Neftlix dizilerinden...
İbrahim Kalın’ın son kitabı “Barbar/Modern/Medeni” elimde... Altını çizerek okuyorum.
Boşanmış ünlülerin televizyona çıkıp uzun uzun boşanma travmalarını anlatmalarını izlerken sürekli “Bize ne abi, bize ne abi” deyip duruyorum.
Acayip merak ediyorum: Fatih Erbakan’ın “Yeniden Refah Partisi” adlı partisi, Saadet Partisi’ne mi, AK Parti’ye mi muhalefet edecek?
Kışın Kapadokya acayip güzel oluyormuş... Öyle diyorlar.
Yetişin komşular! Donut mu, donat mı olduğuna bir türlü karar veremediğim zararlı ürünün acayip tiryakisi oldum, kurtulamıyorum. Allah rızası için bir yardım!
Paylaş