Stattaki kongreyi neden sevmedim

Eğer ortada bir “ikiyüzlülük” ya da “çifte standart” yoksa...

Haberin Devamı

Statlardaki 19 Mayıs kutlamalarını hiç sevmeyen birinin stattaki parti kongresini sevmesi mümkün değildir.

* * *
Neden karşı çıktık biz statlardaki 19 Mayıs’a?

-  Askeri intizam anlayışına kaydığı için...

-  1930’ları anımsattığı için...

-  Tek adam kültünü besleyip büyüttüğü için...

-  Bireyi bütünün bir parçası olarak yansıttığı için...

-  Disiplin ve düzen algısı aşıladığı için...

* * *
Statlardaki 19 Mayıs kutlamalarına itiraz eden birinin stattaki parti kongresini göklere çıkarmasını anlayamam.

-  Ne yani?

Tek adam kültü Atatürk söz konusu olduğunda tu kaka edilecek, Tayyip Erdoğan söz konusu olduğunda ise “ileri demokrasi” olarak mı algılanacak?

-  Ne yani?

Düzen ve intizam fikri, milli bayramlar söz konusu olduğunda “faşizm” olarak yorumlanacak, iktidar partisi söz konusu olduğunda “AK Parti çıtayı amma da yükseklere taşıdı yahu” diye mi yorumlanacak?

-  Ne yani?

Bireyi bütünün içinde eritme anlayışı 19 Mayıs törenleri söz konusu olduğunda kıyasıya eleştirilecek, AK Parti İstanbul İl Kongresi söz konusu olduğunda ise bir övünç vesilesi mi sayılacak?

-  Ne yani?

Anıtkabir’e akın edenlerin sayısından kendilerine haklılık payı çıkaranlarla dalga geçilecek ama stadı dolduranların sayısından kendilerine haklılık payı çıkaranlar ciddiye mi alınacak?

* * *
Ne vardı AK Parti İstanbul İl Kongresi’nde?

Tayyip Erdoğan vardı.

Başka?

Başka da bir şey yoktu...

Sadece Erdoğan vardı.

On binlerin doldurduğu statta sadece onun fikirleri işitildi.

On binlerin doldurduğu statta sadece o başroldeydi, geri kalan herkes figürandı.

Farklı fikir yoktu, farklı yaklaşım yoktu, farklı aday yoktu, farklı liste yoktu...

Tartışma yoktu, müzakere yoktu, istişare yoktu...

Müsademe-i efkâr yoktu.

Kontrolsüz tek bir saniye bile yoktu.

* * *
Bu muazzam bir gösteriydi:

Tek kişilik bir gösteri...

Ya da şöyle söyleyelim:

Her şey tek kişinin gösterisi içindi.

Şiirler, şarkılar, marşlar, sloganlar, pankartlar, takdim konuşmaları falan...

“Büyük usta” vurgusu falan...

Hepsi ama hepsi tek kişi içindi.

O zaman soralım:

Her şeyin tek kişi için seferber edildiği intizamlı ve devasa gösteriler, bize neleri ve hangi tarihleri çağrıştırıyor?

* * *
-  Mademki statlardaki 19 Mayıs kutlamaları söz konusu olduğunda ağzımıza geleni söyledik...

-  Mademki statlardaki 19 Mayıs kutlamaları söz konusu olduğunda Mussolini’den girdik Hitler’den çıktık...

-  Mademki statlardaki 19 Mayıs kutlamaları için bırakın faşizmi çağrıştırıyor lafını, doğrudan faşizm dedik...

O halde böylesi bir parti kongresinin neyi çağrıştırdığına dair tek bir harf olsun söylemeliyiz.

Eğer söylemezsek:

Kendimize saygımız kalmaz...

Çürürüz... Kokarız...

Çürümemek ve kokmamak adına ben görevimi ifa ediyorum:

Tek adam vurgusuyla, tek sesiyle, mükemmel disipliniyle, tıkır tıkır işleyen intizamıyla, on binlerin sadece tek adama yönelmesiyle falan...

Bu kongre bana 1930’ları ve 1940’ların dünyasını anımsattı.

Bu yüzden hiç sevmedim.

Haberin Devamı

Bu bir cinayetse katilleri nerede?

Haberin Devamı

“Her kürtaj bir Uludere’dir”.

Bu cümlenin mantık örgüsü nasıl ilerler?

Şöyle ilerler:

-  Kürtaj eşittir cinayet...

-  Uludere eşittir kürtaj...

-  Uludere eşittir cinayet...

* * *
Darbe yapacaklardı iddiasıyla şunca general, şunca albay, şunca yüzbaşı, şunca teğmen içeride... Üstelik açılan soruş-turmalarla birlikte anında içeri atılmış durumdalar...

Üstelik henüz haklarında bir ceza verilmediği halde içeride tutuluyorlar...

O zaman soralım: Uludere cinayetinin failleri nerede? Neden bir operasyon falan yapılmıyor?

İki muhafazakârlık

MUHAFAZAKÂR DEMOKRATLIK: Bu fikri savunanlar değerlere bağlıdır. Ancak bağlı oldukları değerleri herkese dayatmazlar. Kişilerin tercihlerine saygılıdırlar. Başkalarının da değerleri olabileceğini düşünürler. Hayatı tanzim etmeye kalkışmazlar. Muhafazakârlıklarını demokratlıkla dengelerler.

MUHAFAZAKÂR OTORİTERLİK: Çocuk sayısından kadınların doğum şekline hayatın her alanını tanzim etmeye çalışırlar. Kendi bağlı oldukları değerlerin, toplumun tümü tarafından paylaşılmamasından rahatsızlık duyarlar. Başkalarının da kendilerine göre değerleri olabileceğini düşünmek istemezler.

Haberin Devamı

Teoman Koman

Derİn devlet gibi adamdır.

Susurluk Komisyonu’na ifade vermeye gelmeye tenezzül buyurmamıştı.

Meclis’i küçümsemişti.

JİTEM denilince onun adı akla gelirdi.

Birkaç fotoğrafı vardır, bakınca titrersiniz.

Dün gözaltına alındı, başka paşalarla birlikte...

28 Şubat’tan...

* * *
“Sıra ne zaman ona gelecek” diye düşünüp duruyordum.

Demek ki...

Gündemin değişmesi gerektiği bir zamana bırakılmış kendileri...

Gecikmiş Malatya notları

Geçen hafta CNN Türk’ün “Anadolu’da Yarın” konulu toplantılarına katılmak üzere günübirlik bir Malatya gezisi yaptım.

Gezi boyunca tuttuğum notları aktarıyorum:

* * *
-  Yağmur Malatya’ya da yakışıyormuş.

-  Malatya sokaklarını arşınlarken “burası ne kadar canlı bir şehir” deyip durduk.

-  Dikkat! Ankara’nın doğusundaki şehirler arasında, bir tür “yerel mutfak” savaşı yaşanıyor. Malatya da bu savaşın içinde... Malatya “analıkızlı” adlı yemek için “bizimdir” diyor, başka da bir şey demiyor.

-  Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış da katıldı Malatya gezisine... Epeydir görüşmüyorduk. Son intibaım şudur: Siyaseti öğrenmiş.

-  Uzun sakallarıyla “Noel Baba” ile “Karl Marx” arasında bir izlenim bırakan işadamı Ethem Sancak, giderek daha da bilge bir hal alıyor. Yoksa buna sakallar mı yol açıyor?

-  Malatya Belediye binasını görür görmez şöyle dedim: “Bu binanın mimarı Ahmet Vefik Alp mi?” Bingo! Öyleymiş... Demek ki her daim projeler üretip o projeleri yapmaya bir türlü fırsat bulamayan milliyetçi mimarın bir tarzı varmış.

-  “Malatya bir kayısı şehri” deyip geçmeyin. Bu durumu yaşatan bir şehir Malatya... Her oturduğunuz ortamda sehpanın üzerinde kayısı var. Daha ne olsun!

-  Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın kürsü konuşmaları şaşırtıcı derecede iyiydi. Bu durumu TÜSİAD başkanlığındaki deneyime yoranlar oldu...

-  AVM’ler Malatya’da da şampiyon. En büyüğüne girdik. Hepimizin ağzından şu cümle döküldü: “Adeta İstinyepark”.

-  Malatya’da bir yaşama sevinci var.

-  Kernek’e gidemedik.

-  “Ünlü Malatyalı” diye bilinen Vahap Munyar, aslen Elazığlı imiş... Malatyalılığı pek bilinmeyen Zeynel Lüle ise aslen Malatyalı imiş... Not alalım lütfen.

Yazarın Tüm Yazıları