Paylaş
DOĞRU.
Cumhurbaşkanlığı döneminde Ahmet Necdet Sezer de aynısını yaptı.
O da...
-Koskoca profesörlerin oylarını hiçe saydı.
-Sandıktan çıkanı rektör atamadı.
-Birinci dururken ikinciyi, üçüncüyü, dördüncüyü atadı.
-Üniversitenin iradesine saygı göstermedi.
*
Fakat Ahmet Necdet Sezer’in bir farkı vardı.
Sezer, hayatının hiçbir döneminde...
-Sandık da sandık demedi.
-Sandıktan çıkan yönetir demedi.
-Milli irade nutukları atmadı.
*
Buna rağmen...
Ahmet Necdet Sezer bu haksızlığı yaptıkça...
Ben de kendisine demediğimi bırakmazdım:
-“Birinci çıkanı niye atamıyorsun” derdim.
-“Sandığa niye saygı göstermiyorsun” derdim.
-“Madem dikkate almayacaksın, o seçim niye yapılıyor” derdim.
*
Sadece ben mi?
Bülent Bey, Abdullah Bey, Tayyip Bey...
Hepsi ama hepsi eleştiri yağmuruna tutardı Sezer’i.
Derlerdi ki:
-Böyle demokrasi mi olur?
-En çok oy alan nasıl rektör olamaz?
-Bunu kabul edemeyiz.
*
Yıl: 2015.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin en büyük üniversitesine rektör atarken, sandıktan birinci çıkanı değil, sandıktan ikinci çıkanı tercih etti.
Erdoğan’ın yanında saf tutanlar, bu duruma itiraz edenlere, “Sezer de aynısını yapmıştı” diye cevap veriyorlar, başka da bir şey demiyorlar.
*
Erdoğan’ın yanında saf tutanlara sesleniyorum:
-Demek ki sizin asıl derdiniz, haksızlık yapılması değilmiş.
-Demek ki sizin asıl derdiniz, “Bırakın da biraz da biz haksızlık yapalım kardeş” derdiymiş.
*
Haksızlık kimden gelirse gelsin...
Haksızlık kime yönelirse yönelsin.
Her zaman ve her yerde hakkı haykıranlara SELAM OLSUN!
Avukatlar da aranmalı
BİR ülkenin adliyesinde cinayetler işleniyorsa...
O ülkede...
“Adliyelere girişte avukatlar aranmalı mı, aranmamalı mı” tartışması yapılamaz.
*
Eğer katiller, “Avukatlar aranamaz” ilkesinin yarattığı boşluktan yararlanarak gösterdikleri sahte kimlikler ve kollarına aldıkları avukat cüppeleriyle aranmadan içeriye girebiliyorlarsa...
Avukatların aranması kaçınılmaz olur.
*
Avukatlar diyorlar ki:
“Biz yargının bir parçasıyız... Yargıç ya da savcı gibiyiz... Yargıç ve savcının aranmıyorsa bizim de aranmamız söz konusu olamaz...”
*
Eğer sorun buysa...
Avukat nasıl aranıyorsa...
Yargıç da, savcı da aranmalı...
Ve bu tartışma bitmeli.
Fadıl için slogan önerileri
“JET Fadıl” var ya...
Milletvekili adayı olmuş.
*
Kampanyası için şu sloganları öneriyorum:
-Bu milleti öpeceğiz.
-Önderimiz Zübük’tür.
-Tokatlaya tokatlaya geliyoruz.
-Paranızı verdiniz, şimdi de dokunulmazlık verin.
-Meclis arazisine Caprice Gold villaları yapacağım.
-Yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır.
Bari duvar saati hediye etseydi
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, tam bir siyaset acemisi.
*
Öyle olmasa...
AK Parti milletvekillerine veda hediyesi olarak tanesi bin liradan kol saati hediye etmeyi planlamazdı.
*
Çünkü kol saati...
-Bizim toplumda zaten manidar bulunan bir hediyedir.
-“Pahalı kol saati” olgusu, AK Parti’yi perişan eylemiştir.
-Zafer Çağlayan’ın bu hediyeyi alırken neler hissedebileceğinin herkesin aklına gelmesi kaçınılmazdır.
*
Başbakan Davutoğlu’nun siyasette daha çok pişmesi lazım vesselam.
Balyoz’dan beraat edenler ne diyorlar?
EMEKLİ Tuğgeneral Süha Tanyeri... Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz... Emekli Tümamiral Semih Çetin... Emekli Albay Hüseyin Özçoban... Emekli Albay Berna Dönmez...
*
Balyoz’dan aylarca hapis yatan, “cami bombalayacaklardı” diye suçlanan, “darbeci” diye itham edilen bu isimler, beraat kararının ardından ilk kez geçen akşam Tarafsız Bölge’de konuştular.
*
Hepsi açısından altı çizilmesi gereken hususlar şunlardır:
-Kaybedilmiş haklarının geri verilmesi için yasal düzenleme istiyorlar.
-“Balyoz”un baştan sona bir kumpas olduğunu ve bu kumpası gerçekleştirenlerin mahkemelerde adil bir şekilde yargılanması gerektiğini söylüyorlar.
-Televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde ve köşe yazılarında haklarında atıp tutanların bugün özür dilemeleri gerektiğini vurguluyorlar.
-Tezgâhın “Cemaat” tarafından gerçekleştiğini, “Hükümet”in bunda ortak olduğunu ve dış güçlerin de bu tezgâhta rol oynadığını belirtiyorlar.
-Genelkurmay Başkanlığı’nın kendilerine sahip çıkmadığını, bu sahip çıkmayış nedeniyle kamuoyunda “suçlu” gibi algılandıklarını düşünüyorlar.
-Doğru bildiklerini cesaretle söylemedikleri ve tanıklık yapmaktan bile kaçındıkları için Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’a kızgınlar.
-Süreçte en fazla desteği ailelerinden aldıklarını söylüyorlar.
-Hapisteyken en büyük sıkıntılarının... BİR: Beden ve ruh sağlıklarını korumak... İKİ: Dertlerini anlatabilmek... Olduğunu söylüyorlar.
Paylaş