Paylaş
Peygamber efendimiz tek önder, rehber ve hayatı bizim için izdir.
Çocuklarımız seçmeli dersleri seçerken buna dikkat edelim.
Anne-babaların yavrularının geleceği için bu konuda hassas davranmalarında yarar var.
Bu arada “Bediüzzaman Sempozyumu”na katılan bazı bakanlar, Said-i Nursi’yi övmüşler, “Onun gibi yaşamalıyız” demişler.
*
Bütün bunlar karşısında adı “Sol” olan gazete, hakaret üstüne hakaret yağdırmış.
Attıkları manşetler şunlar:
Böyle buyurdu yobaz.
Gericilikte birbirleriyle yarıştılar.
Gericilik tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı.
*
Bir Başbakan, kendi seçmenlerine “Çocuklarınız için seçmeli dini temalı dersleri seçerseniz iyi olur” dediğinde...
Yani bunu tavsiye ettiğinde...
Sırf işin içinde “dini bir tema” olduğu için...
Adı “Sol” olan gazete ona “yobaz” ya da “gerici” sözcüğünü manşetten boca ediyorsa...
Said-i Nursi’yi öven bakanlara, sırf bu yüzden “gerici” ve “yobaz” sıfatlarını uygun görüyorsa...
O gazetenin yaptığı şeye solculuk denmez.
*
Peki ne denir?
Solculuk adına din düşmanlığı yapmak denir.
Hatta yobazlık denir.
Hatta gericilik denir.
Dini bir tema gördüğünde aklına gelen ilk sözcük “yobaz” ise, sen yobazın dik alasısındır.
Dini bir tavsiye gördüğünde aklına gelen ilk sözcük “gerici” ise, sen gericinin dik alasısındır.
Gerisi ise teferruattır.
Yeni başlayanlar içindüşünce özgürlüğü
KARİKATÜRİSTİN teki, en hafif tabirle “tartışmalı” bir karikatür çiziktiriyor.
Biz de çiziktirdiği o karikatürle ilgili “bir şey” diyoruz.
Karikatüristin taraftarları hemen aksileşiyor:
“Ne yani? Bizim karikatürist istediği gibi çizemeyecek mi? Hani düşünce özgürlüğü?”
*
Hey! Arkadaşım...
Düşüncesini çizen karikatüriste düşünceyle itiraz etmenin düşünce özgürlüğünü ihlal etmek anlamına geldiğini nereden çıkardın?
Karikatürist istediği gibi çizer, biz de istediğimiz gibi eleştiririz.
Buradan “düşünce özgürlüğü ihlali” çıkar mı?
Senin “Bizim karikatüristin düşünce özgürlüğü yok mu” diye ortaya atılman için...
Karikatüristin yaptığı karikatür nedeniyle yargılanması, hapse tıkılması, işten atılması gibi hoyratlıklarla karşı karşıya kalması gerekir.
Ki bu durumda var gücümüzle “hop” deriz.
*
Devlet televizyonunda ekrana çıkan bir “mutasavvıf”, en hafif tabirle “tartışmalı” görüşler serdediyor.
Biz de serdettiği o görüşlerle ilgili “bir şey” diyoruz.
“Mutasavvıf Bey”in taraftarları derhal aksileşiyor:
“Ne yani? Bizim mutasavvıf istediği gibi konuşamayacak mı? Hani düşünce özgürlüğü?”
*
Hey! Arkadaşım...
Düşüncesini açıklayan mutasavvıfa düşünceyle itiraz etmenin düşünce özgürlüğünü ihlal etmek anlamına geldiğini nereden çıkardın?
Mutasavvıf istediği gibi konuşur, biz de istediğimiz gibi eleştiririz.
Buradan “düşünce özgürlüğü ihlali” çıkar mı?
“Mutasavvıfın düşünce özgürlüğü yok mu” diye ortaya çıkman için...
Mutasavvıfa düşüncelerinden ötürü dava açılması, yargılama yapılması, hapislerde falan süründürülmesi gerekir.
Ki bu durumda var gücümüzle “hop” deriz.
*
NOT: Mutasavvıfın hepimizin ödediği vergilerle yayın yapan devlet ekranında tek tabanca görüş serdetmesini “mesele” yapmanın düşünce özgürlüğü ihlali ile ilgili bir ilgisi yoktur...
En hafifinden fırsat eşitsizliğinden yakınmayla bir ilgisi vardır.
EL Kaide nedir?
İSLAM dünyasının tükenmişlik sendromudur El Kaide...
Bir kere bulaştığın anda bir daha asla kurtulamayacağın tehlikeli bir oyuncaktır El Kaide...
Doğru soruya verilmiş süper yanlış cevaptır El Kaide.
Zaten vahşi olan bir savaşı tepeden tırnağa vahşete dönüştüren bir unsurdur El Kaide...
Nefretin aklının önüne geçmesinin örgütüdür El Kaide...
Başı, sonu, önü, arkası belli olmayan kirli bir ittifak manzumesidir El Kaide...
İslam karşıtı kara propaganda makinesi gibidir El Kaide...
Kafa kesmedir, kalp yemedir, damdan adam atmadır, çoluk çocuğu kurşuna dizmektir El Kaide...
Yeryüzündeki anlayışsızlıklara karşı çok daha büyük bir anlayışsızlıkla harekete geçmenin adıdır El Kaide...
Kenan Evren evlerine geçmiş olsuna gelmiş
CANAN Barlas, Kenan Evren’i evlerinde ağırlamayla ilgili Twitter’a şunu yazmış: “Kenan Evren bizim eve cumhurbaşkanı iken yine işsiz kalınan bir dönemde geçmiş olsun için geldi”.
¡
İyi de Canan Hanımcığım...
Bu Kenan Evren...
Bütün aydınları zindanlara doldururken...
Diyarbakır Cezaevi’nde akla hayale gelmedik işkenceler yaparken...
Bir sağdan bir soldan asarken...
“Asmayalım da besleyelim” mi derken...
Herkesleri sürgünlere yollarken...
Demir yumruğunu milletin kafasına indirirken...
Herkesin evine buldozer gibi girerken...
Sizin eve geçmiş olsuna geliyor.
*
Ne iş? Bi’ deyiver hele...
Ne iş?
Adım adım gidelim: Sahaya kimler indi?
BEŞİKTAŞ-Galatasaray maçında sahaya inip terör estirenler kimdi? Bu soruya dürüst, adil, hakkaniyetli ve herkesin tatmin olacağı biçimde yanıt aranmalıdır.
Bir büyük araştırma ve soruşturma seferberliği başlatılmalı ve sahaya inen bu Beşiktaş düşmanlarının kimler olduğu saptanmalıdır.
Bu araştırmada Beşiktaş yönetimi etkin biçimde yer almalıdır.
Sahaya inip olay çıkaranların kimler oldukları belirlendikten sonra kamuoyuna açıklanmalıdır.
Çarşı yaptıysa “Çarşı yaptı” denmelidir.
Olayları Çarşı çıkarmadıysa... Çarşı’yı töhmet altında bırakmak isteyen provokatör bir grup yaptıysa... Bu da açıkça ifade edilmelidir.
Böylesi bir çabayı yürütmesi gereken idare, peşin fikirle hareket etmemeli, “Garanti Çarşı yapmıştır... İşte bunlar hep Gezi...” falan diyerek hem cepheleşmeyi körüklememeli, hem de yargısız infaza yönelmemelidir.
Memleket her alanda cepheleşmişken... Bir de “Çarşı yaptı” diyenler ile “1453 adlı hükümetçi grup yaptı” diyenler diye iki cephenin doğmasının önüne geçilmeli, yeni bir bölünme alanı yaratılmamalıdır.
Hakikatin ortaya çıkmasını talep etmek
yerine cazgırlık yapanlara, daha hiçbir şey belli değilken hüküm vermeye kalkışanlara, önyargıyı bir tarafa bırakıp sorumluların bulunmasını istemek yerine “Garanti Çarşı yapmıştır” ya da “Garanti provokatörlerin işidir” diye olayı gargaraya getirmeye çalışanlara asla itibar edilmemelidir.
Etkin, hakkaniyetli, dürüst, adil, güvenilir ve tatmin edici bir araştırma
ve soruşturma... Ve sorumluların bulunup ifşa edilmesi... Sorunun çözümünün yegâne yolu budur.
Başka da bir yol yoktur.
Paylaş