Paylaş
Bunun iki türlüsü var:
*
BİRİNCİ TÜR
Postanede, emniyette, devlet dairesinde görevli olanlar, toplumsal statüsünün yüksek olduğunu düşündükleri tiplere...
“Siz” diye hitap ediyorlar.
Toplumsal statüsünü düşük gördüklerine ise kolaylıkla “sen” diyorlar.
Her önüne gelene “sen” dense...
Genel bir kabalık deyip geçeceğim.
Ama bu tam bilinçli bir ayrımcılık!
Beni çıldırtan işte bu!
*
İKİNCİ TÜR
İyi ama kendilerini toplumsal statü olarak yüksekte görenler, bu türden bir kabalık yapmıyorlar mı?
Tabii ki yapıyorlar.
Onlar da kendi statülerinin altında gördükleri kişilere “sen” diye hitap ediyorlar, kendi statüleriyle eşdeğer gördüklerine ise “siz” diye hitap ediyorlar.
Mesela bir servis elemanına “sen” diyorlar ama biraz güç kudret sahibi olanla karşılaştıklarında “siz” demeyi ihmal etmiyorlar.
Yani onlar da yapıyor bu bilinçli ayrımcılığı.
Orhan Veli, dildeki bu ayrımcılığı çok güzel anlatmış “AHMETLER” adlı şiirinde:
*
“Kimimiz Ahmet Bey
Kimimiz Ahmet Efendi
Ya Ahmet Ağayla Ahmet Beyefendi?”
*
Ben de diyorum ki...
*
Kafana göre kodladığın statüler üzerinden...
“Bey, ağa, efendi, ağa, beyefendi” falan dedin durdun...
Şimdi sıra...
“Sen” ve “siz”e geldi.
Vazgeç bundan...
*
“İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” diye marşlar söyleyip...
İmtiyazlı, sınıflı, kaynaşmamış bir dil kullanmak...
Olmuyor, yakışmıyor.
İLHAN BAŞGÖZ İÇİN TEŞEKKÜRLER DOĞAN BEY
İLHAN Başgöz...
- Karacaoğlan’ı anlattı bize.
- Hoca Nasreddin’i.
- Manilerimizi derledi.
- Yunus’u, Yunus Emre’mizi yazdı.
- “Türkü” diye kocaman bir kitap çıkardı.
- Türk halk edebiyatının dünyaca ünlü bir ismi oldu.
*
Asırlık bir çınar İlhan Hoca.
Kıymetini bilemedik kendisinin. Ta 1948’lerden itibaren çok hırpaladık kendisini. Hocalıktan sürdük, öğretmenlikten attık. “Komünizm” paranoyamıza kurban verdik. O da gitti Amerika’ya...
*
Ama bir gözü hep masallarına, ozanlarına, manilerine, türkülerine, fıkralarına gönül verdiği bu topraklardaydı.
Fırsatını bulur bulmaz da hep geldi ülkesine.
Hiç ayrım yapmadı:
Bilkent’te de ders verdi, Van Yüzüncü Yıl’da da...
*
Ve sonuç:
100 yaşına kısa bir süre kala, Amerika denilen uzak bir diyarda kanser illetine yakalandı.
Yetmedi. Düşüp kaburgalarını kırdı.
Tabii bir de pandemi girince devreye...
Memleket hasretini giderecek adımı atmaya mecali kalmadı.
*
Kadrini kıymetini bilmediğimiz gibi unutmuştuk İlhan Başgöz’ü.
Ta ki Hürriyet yazarı Doğan Hızlan, İlhan Hoca’nın durumundan haberdar oluncaya değin.
*
Doğan Bey, dünkü Hürriyet’te İlhan Başgöz Hoca’yı yazdı.
*
Hem Başgöz’ün kıymetini anlattı, hem de Başgöz’e gösterilmesi gereken özeni hatırlattı.
Bununla da yetinmedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı arayarak Başgöz’ün durumundan haberdar etti.
*
Şimdi hepimiz İlhan Başgöz Hoca’nın masallarını, manilerini, türkülerini derlediği bu topraklara getirilmesini bekliyoruz.
*
Tabii Doğan Hızlan’a binlerce teşekkür etmeyi de unutmuyoruz.
Cemal Süreya, Doğan Hızlan için “edebiyatımızın cumhurbaşkanı” demişti.
Boşuna dememiş!
‘VATAN HAİNİ’ ÇIKIŞI AŞIYA ÖZENDİRMİYOR
- Ben de herkesin aşı yaptırmasını istiyorum.
- Ben de “aşı karşıtı” ukalalıklara dayanamıyorum.
- Ben de “Çip takacaklar” tarzı yaklaşımlarla kafa buluyorum.
- Ben de aşı karşıtı propagandanın kamu sağlığı açısından büyük bir sorumsuzluk olduğunu düşünüyorum.
- Ben de ancak aşı sayesinde bu illetten kurtulacağımızı düşünüyorum.
*
Ama aşı yaptırmayanlar için “VATAN HAİNİ” demek, aklımın ucundan bile geçmiyor.
*
Son günlerde hekimlerimiz, böyle bir yola girmiş görünüyorlar.
“Aşı yaptırmayanlar vatan hainidir” demeye başladılar.
*
Salgına karşı savaşın en ön cephesinde yer alan hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız çok yoruldu.
Canları pahasına büyük bir mücadele verdiler, veriyorlar.
Böyle bir ortamda...
“Aşı yaptırmayacağım” türü ukalalıklara karşı aşırı tepki veriyor olabilirler.
İşin bu kısmını dikkate alıyorum.
*
Hadi “Aşı yaptırmayana kız vermeyin” sözünü işin şakası olarak görelim.
Peki ama “aşı yaptırmayanı”...
“Vatan haini” olarak yaftalamak, aşırı tepkiyi de aşan bir şey değil mi?
*
Neye yarıyor ki bu tür tepkiler?
Aşı yaptırmaya özendiriyor mu?
*
Ne özendirmesi!
Bu tür çıkışlar, bazılarımızı aşıdan soğutuyor.
Kullanılan bu tehdit dili, insanımızın hoşuna gitmiyor.
*
Yani ben diyorum ki...
- Kaş yapayım derken göz çıkarmayalım.
- Aşıya özendireceğim derken aşı karşıtlarına istismar fırsatı vermeyelim.
- Sorumsuzluk yapanlara mağduriyet imkânı sunmayalım.
*
“Vatan haini” demeden aşıya özendirmenin bir milyon yolu var.
Neden o bir milyon yol denenmeden, bir milyon birinciye geçilir ki?
*
Ne dersiniz Bingür Sönmez Hoca...
Haksız mıyım?
Paylaş