Paylaş
Araştırmaya göre...
Eğitim düzeyi arttıkça AK Parti’nin oy oranı düşüyor, eğitim düzeyi azaldıkça AK Parti’nin oy oranı yükseliyormuş.
Tayyip Bey şaşırmış bu sonuca...
Ama şaşırması “Neden eğitim düzeyi düştükçe bizim oylar artıyor” meselesinden kaynaklanmamış.
“Neden eğitim düzeyi yükseldikçe bizim oylar azalıyor” meselesiymiş şaşkınlığının nedeni.
* * *
Oysa hem Tayyip Bey’i, hem de bizleri asıl şaşkınlığa düşürmesi gereken mesele şu olmalıdır:
Neden eğitim düzeyi düşük insanlarımız, oylarını sorgusuz sualsiz AK Parti’ye, daha doğrusu “Tayyip”e yağdırmaktadırlar?
Nedir bu işin aslı ve de faslı?
Bu konuda nedense söylediklerimiz hep “mucizevi” şeyler: Mesela “Erdoğan’ın karizması” deyip geçiyoruz.
Mesela “Adamın halkla büyülü bir ilişkisi var” deyip geçiyoruz.
Mesela “Erdoğan’ın kerameti” deyip geçiyoruz.
Ve hatta bazılarımız “Erdoğan’ın meşhur şansı” bile diyor/diyebiliyor.
Ama meselenin özüne bir türlü gelinemiyor.
* * *
Soru şu:
İşsizlik artıyor...
Gelir dağılımındaki eşitsizlikte ciddi bir düzelme sağlanamadı, yani zengin hâlâ daha zengin, fakir hâlâ daha fakir...
Üretimde bir artış söz konusu değil. Başbakan Erdoğan, “Herkes iş bulacak diye bir şey yok” türü üst perdeden açıklamalar yapıyor.
“Ananı al da git” diyor.
Çiftçi azarlıyor, öğrenci azarlıyor, “höt” diyor, “zöt” diyor...
Ve bütün bunlara karşılık...
Yığınlar seçimde oylarını AK Parti’ye yığmaktan vazgeçmiyorlar. Neden?
* * *
Bunun için birçok neden sayılabilir.
Alternatifsizlikten söz edilebilir, AK Parti’nin başarılı olduğu alanlardan dem vurabilir, rakip partilerin beceriksizliklerinden bahsedilebilir.
Ama şu konunun da üzerinde durmak şarttır:
“Daha az eğitimli ve daha az şehirli muhafazakâr kitle”nin siyaseti algılayış biçimi, Erdoğan’a müthiş bir fayda sağlamaktadır.
Çünkü...
Muhafazakâr kitlenin siyasi kültürü biata yöneliktir. Daha az itiraz ederler... Daha az sorgularlar...
Lider ne derse o olur.
Mırın kırın edilmez, caz yapılmaz, nazlanma olmaz.
Fazla talepkâr davranılmaz. Çelişkilere kafa yorulmaz.
AK Parti, işte bu çoğunluğun desteğini sürekli kılmakta çok başarılı...
Ama bu başarıda...
Karizmanın, kerametin, şansın etkisinden çok...
Kitlenin çok da tartışan, irdeleyen, sorgulayan bir kitle olmamasının payı büyük...
Yani...
Erdoğan, itaat kültüründen gelen, daha az irdeleyen ve sorgulayan yığınları arkasına almış olmanın balını yemektedir.
* * *
Gelelim sözün özüne:
Başbakan Erdoğan, “Ben neden eğitimli kesimlerden oy alamıyorum” meselesine değil de, “Ben nasıl oluyor da daha az eğitimlilerden oy alabiliyor, onları kendime ram edebiliyorum” meselesine şaşırmaya ve kafa yormaya başlarsa...
Meselenin özünü daha kolay kavramış olur.
Kemal Bey’e tarihi fırsat
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na tam da “Önder Sav’ın etkisinden kurtulamıyor... Önder Sav hâlâ partide yetkili... Bu yüzden Kemal Bey lider olamıyor” türü eleştirilerin yöneltildiği bir dönemde...
Mucizevi bir olay oldu ve Kemal Bey’e Önder Abi’den kurtulma şansı doğdu. İşin teknik kısmına hiç girmeyeceğim.
Sadece şunu söyleyebilirim:
Yargıtay Başsavcısı’nın hukuki uyarısı sonucu... Kemal Bey, Önder Sav’dan kansız, sancısız ve acısız bir şekilde kurtulabilir.
Eğer Kemal Bey bu şansı iyi değerlendirirse yeniden dirilir.
Yok, eğer değerlendirmezse...
O zaman Kemal Bey sağ, biz selamet...
Biraz dikkat ederseniz acayip rahat edersiniz
- Eğer Başbakan Tayyip Erdoğan’ın öfkesini üzerinize çekmezseniz...
- Eğer yandaşların kıskançlık ve haset duygularına maruz kalmazsanız...
- Eğer bir-iki yerde hakkınızda “geleceği parlak bir lider adayı” falan diye bir şeyler karalanmamışsa...
- Eğer KCK’dan tutuklu olanlara üzülüp Ergenekon’dan tutuklu olanlara sevinirseniz...
- Eğer merkez medyada Cumhuriyet ya da Sözcü yazarı gibi takılmaya kalkmazsanız...
- Eğer Başbakan’la işi olan bir işadamı değilseniz...
- Eğer eski muktedirlere ağız dolusu söverken günümüz muktedirlerine sesinizi çıkarmazsanız...
* * *
Burası sizin için özgür bir ülke olur. Her şeyi söylersiniz, her şeyi düşünürsünüz, her şeyi yaparsınız, her yerden geçersiniz... Yani acayip rahat eder, geminizi rahatlıkla yürütürsünüz.
Birazcık dikkat ederseniz...
Türkiye sizin için cennet gibi bir ülke olur.
Gül’e koltuk bulundu: BM Genel Sekreterliği
MEMLEKETİMİZ iki iddialı lideri birden kaldırmıyor.
Tayyip Erdoğan’ın “tek adam” olabilmesi için Abdullah Gül’ün münasip bir şekilde ekarte edilmesi şart.
Anladığım kadarıyla bunun için münasip bir formül bulunmuş:
Abdullah Gül’ün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olabilmesi için şimdiden etkili kulis çalışmaları yapılıyormuş.
Bu kulis çalışmasının bir sonucu mudur, yoksa tamamen “tevafuk” mudur bilemiyorum ama Amerika’nın prestijli dış politika dergilerinden biri olan “Foreign Policy” adlı dergide, İslam Konferansı Örgütü’nün BM Temsilcisi danışmanı Mehmet Kalyoncu’nun yazdığı bir makalede bu konu işlendi.
Yazıda Gül’ün BM Genel Sekreteri olmasının çok faideli bir adım olacağı ballandırılarak anlatılıyor.
Hadi bakalım, hayırlısı...
Hepimiz Türkan’ız
TÜRKAN kim mi?
Duvarlar yıkılsa da, Sovyetler dağılsa da, emekten söz edene dudağın bükülmesi moda olsa da, sol yumruğunu havaya kaldıranla kafa bulunsa da, grev ve lokavt denildiğinde çok eskilerden söz ediliyormuş gibi bir hava doğsa da...
Bunların hiçbirine aldırmadan...
Direnen bir işçi kadının adıdır Türkan...
Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde temizlik işçisi olarak çalışırken taşeron tarafından işten atılan Türkan Albayrak, hastane bahçesinde 100 günü aşkın süredir çadır direnişi yapıyor.
Türkan Albayrak, bu eylemini sürdürürken tarihi bir karar aldı:
Bugünden itibaren açlık grevine başlıyor!
Bizim ise elimizden maalesef “Hepimiz Türkan’ız” demekten başka bir şey gelmiyor.
Paylaş