Paylaş
Şehit düşmüş.
Acılı annesi feryat ediyor:
“Oğlumu ‘O’nun PKK’lı askerleri katletti.”
*
Dün en az dört gazetede gördüm.
Atmışlar manşeti:
“Oğlumu ‘O’nun PKK’lı askerleri öldürdü.”
Gazetelerin hedeflerindeki isim: Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Şehit annesinin “O” derken, Erdoğan’ı kastettiğini vurguluyorlar.
*
Şehit yakınları...
Tabii ki “Bu savaş kimin savaşı” diye soracak.
Tabii ki “Daha düne kadar şehitler gelmiyordu, ne değişti de böyle oldu” diye soracak.
Tabii ki “Ne oldu da seçimden sonra çatışma başladı” diye soracak.
Gazeteler de bunları tabii ki manşetlerine çekecek.
*
Ama yapılmaması gereken bir şey var.
Acılı bir şehit anasının söylediği kabul edilemez bir cümleyi, sanki bir büyük gerçeğin ifadesiymiş gibi manşete çekmek ve onun üzerinden muhalefet yapmak.
*
Acılı bir şehit annesinin, babasının, kardeşinin, yakınının o acıyla her şeyi söylemeye sonuna kadar hakkı vardır.
Şehit anaları, şehit babaları, şehit yakınları ağızlarına geleni söyleyebilirler.
Kolay değil, aslan gibi evlat vermişler.
Devleti yönetenlere düşen görev, ne derlerse desinler onları saygıyla dinlemektir.
Ortada yitip giden gencecik
bir evlat var.
Bir evlada karşılık iki dakikalık siteme, hatta sitemi bile aşan sözlere katlanmak...
Aslında hiç adil bir durum değil bu.
Ancak yöneticilerimiz buna bile razı olmak istemiyorlar.
Allah onları ıslah etsin.
*
Buna mukabil...
Gazetelerin, acılı anne ve babaların o hissiyat içinde söyledikleri abartılı ifadelerin üstüne atlayıp manşetlerine çekerek, bunlar üzerinden muhalefet yapmaları da kabul edilemez.
El insaf yani!
PKK’lı teröristler, Erdoğan’ın askerleri midir?
Bu altına imza atılacak, üzerinden muhalefet yapılacak bir cümle midir?
*
Şehit annelerine, şehit babalarına, şehit yakınlarına, şehit kardeşlerine “Devlet büyüklerimize kötü sözler söylüyorlar” diye en aşağılık hakaretlerin edilmesine, haklarında davalar açılmasına nasıl şiddetle itiraz ediyorsak...
Acılı anne, baba ve kardeşlerin acılar içinde söyledikleri maksadını aşan cümleleri, siyaseten muhalif olduğumuz kişiyi karalamak için manşetlere çekmemeliyiz.
Bardağın dolu tarafından bakınca
DÜNYADA pek dostumuz kalmamış olabilir ama son tahlilde Katar Şeyhi ile Putin var.
*
Burhan Kuzu sosyal medyada hoyrat mesajlar verebilir ama son tahlilde kuzu gibi bir adamdır.
*
Cumhurbaşkanımız New York’a gitmiyor olabilir ama son tahlilde Başbakanımız gidebiliyor.
*
Hüseyin Gülerce kendisine yazı yazacak gazete bulmuş olabilir ama İhsan Özkes’in elleri böğründe kaldı.
*
Şehit veriyor olabiliriz ama terörün de belini kırıyoruz yani.
*
Uğur Işılak şarkı söylemeye devam edebilecek ama en azından Meclis’te uyku çekemeyecek.
Ölü yıkayıcısı destanı
İMAM hatipte okuyanlara “ölü yıkayıcısı” dediler.
Doğru.
Dediler.
Ama abi, bu en az 40 yıl öncesinde kaldı.
*
Benim imam hatipte okuduğum dönemde bile bize böyle bir şey demiyorlardı.
Hakkımız yenmiyor muydu? Yeniyordu.
İnceden üvey evlat muamelesi görmüyor muyduk? Görüyorduk.
Dudaklar bükülmüyor muydu? Bükülüyordu.
Üniversiteye girişin önüne engel konmuyor muydu? Konuyordu.
Ama “ölü yıkayıcısı” falan denmiyordu.
*
Aradan geçmiş bunca zaman.
Normalleşme sağlanmış.
Hatta o kadar ki...
İmam hatiplere yönelik pozitif ayrımcılık, diğer okulları mağdur etmeye bile başlamış.
Bakınız: “Bizim okulu da imam hatip yapmayın” diye gösteri yapanlar.
*
Durum böyle olduğu halde...
Hâlâ “Bize ölü yıkayıcısı dediler”, “Bizim önümüzü kestiler”, “Bizi Harvard’da okumak zorunda bıraktılar” diye haykırmak da neyin nesi oluyor?
Ta 40 yıl öncesinde kalmış “ölü yıkayıcısı” muhabbetini, her gün ısıtıp ısıtıp halkın önüne koyarak elde edilmek istenen ne?
*
Tamam, bu zamana kadar hiçbir cumhurbaşkanı, imam hatip okullarına bu kadar destek vermedi, bu açıdan Erdoğan’ı takdir etme hakkımız var.
Ama bu zamana kadar hiçbir cumhurbaşkanı da memleketin sadece bir okulunu göklere çıkarıp diğerlerine üvey evlat muamelesi yapmadı, bu açıdan da Erdoğan’ı yadırgama hakkımız var.
Özür dilerim Kralım
SAYIN Suudi Arabistan Kralı...
Ekselansları...
*
Birkaç gündür buradan size sallayıp duruyorum.
Fakat aniden fark ettim ki...
Size acayip haksızlık yapıyormuşum.
*
Ekselansları...
Bizde 300’ü aşkın işçimiz toprak altında kaldı, bir kişi bile istifa etmedi ve görevden alınmadı. “Fıtrat” dendi ve geçildi.
Oysa siz ne yaptınız?
Koca Hac Bakanı’nı görevden aldınız.
Yetmedi.
Koca Mekke Belediye Başkanı’na “Yürü git” dediniz.
Yetmedi.
Mekke Emniyet Müdürü’ne de “Artık ocak dışısın” dediniz.
*
Biz şunca yılın demokrasisiyiz.
Sizse şunca yılın antidemokratik kraliyeti...
Bizi solladınız be Kralım.
Aşkolsun vallahi.
‘Allahsız’ diye hakaret edene ‘işadamı’ diyorlar
TÜRKİYE’nin en büyük sahtekârı Cem Uzan, Aydın Doğan’a sallayınca...
Bizim Şems Ethem’in öyle hoşuna gitmiş ki...
*
Gazetesindeki haberde şöyle diyor Ethem:
“Eski siyasetçi ve işadamı Cem Uzan, Aydın Doğan’a meydan okudu.”
*
Yuh! Gerçekten yuh!
Aydın Doğan düşmanlığı yüzünden...
Erdoğan’a “Allahsız” diye hakaret eden Türkiye’nin en büyük sahtekârına “eski siyasetçi” ve “işadamı” bile dediler.
*
Hey Cem Uzan!
Biraz daha bastır koçum!
Bak, adamlar seni hapse tıkmak yerine kırmızı halıyla karşılayacaklar.
CHP’nin bayram filmleri
BİRİNDE Kemal Kılıçdaroğlu Cahit Sıtkı’nın “Memleket İsterim” adlı şiirini okuyor.
Diğerinde ise Kılıçdaroğlu’nun Davutoğlu, Bahçeli ve Demirtaş’la yan yana görüntüleri var.
Birlik beraberlik en önemli meselemiz.
Bu iki bayram filmini de bu açıdan çok takdir ettim.
Paylaş