Paylaş
“Sarışın Güzel Kadın”ın Avrupa’yı salladığını, hep manşetler haykırdı.
Dünya liderlerinin Turgut Özal’a kıskançlıkla karışık bir hayranlık beslediklerini, hep manşetler duyurdu.
Manşetler olmasa “Ta Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar” ortalığı sarstığımızı katiyen anlayamazdık.
* * *
“Yeni Türkiye”de de değişen bir şey yok.
Manşetler tıpkı “Eski Türkiye”de olduğu gibi yine çığlık atmaya başladı.
“Yeni Türkiye”nin manşetlerine göre...
NATO’yu dize getirmişiz.
Büyük zafer kazanmışız.
Sadece istediğimizi değil, istemediklerimizi bile almışız.
Dünya liderleri “Türkiye” demiş de başka bir şey dememiş.
Herkes Abdullah Gül’ün sergilediği olağan üstü liderliği konuşuyormuş.
* * *
Tıpkı “Eski Türkiye”de olduğu gibi, “Yeni Türkiye”de de manşetler çığlığı basınca...
Sorulması gereken sorular da arada kaynayıp gitti tabii...
Mesela...
“Madem NATO’yu dize getirdik, bunu neden sadece bizim manşetlerimiz haykırıyor da Batı basının manşetlerinde tık bile çıkmıyor?” sorusunu soran yok.
Mesela...
“Madem Abdullah Gül olağanüstü bir liderlik sergiledi, bunu neden sadece bizim manşetler söylüyor da Batı basınında mübalağasız da olsa bir Abdullah Gül övgüsü yok?” sorusu da gündem dışı.
Hadi hepsini geçtik...
Şu basit ve temel soru bile kimsenin aklına gelmedi:
“Eğer füze kalkanları İran’dan gelebilecek tehlikelere karşı konuşlandırılmıyorsa ne için konuşlandırılıyor? Uzaylı saldırısına karşı mı?”
* * *
“Eski Türkiye”nin haykıran manşetlerini, hep mide ekşimesiyle okurdum.
“Yeni Türkiye”nin haykıran manşetlerini okurken de, midem benzer bir ekşimeyle tarumar olmasın mı?
Bir de benim için “dönek” derler.
Yandaş medyanın CHP ilgisinin 5 nedeni
BİR: Tayyip Erdoğan’ın öfkesini çekme tehlikesinden mümkün olduğunca uzaklaşmak.
İKİ: AK Parti’ye vuramayınca, vuruş tadını ve zevkini CHP üzerinden çıkarmak.
ÜÇ: CHP’ye vurarak alınacak “aferin” gibi bir ekstranın da söz konusu olması.
DÖRT: Kemal Kılıçdaroğlu’nu öfkelendirmenin bir yaptırımının olmaması.
BEŞ: CHP’ye akıl vermenin, AK Parti’ye akıl vermekten daha kolay olması.
Sedat Ergin’e öykünerek
BAYRAM tatilinde oturdum, bir güzel “Avrupa Birliği İlerleme Raporu”nu kıraat ettim.
Bir okudum, bir daha okudum, üşenmedim bir daha okudum.
Altını çizerek, şaşırarak...
“Adamlar bizi bizden daha iyi biliyor abi” tepkisini vererek...
Kısacası...
Bir Sedat Ergin dikkati ve titizliğiyle üzerine gittim raporun.
Çıkardığım sonuç şudur:
Sedat Ergin’in bütün kişisel gayret ve çabasına karşın, “İlerleme Raporu” hâlâ bakir bir alan olarak önümüzde durmaktadır.
Ve ben işte o “bakir alan”a şöyle bir daldım.
Çıkardığım sonuçları takdim ediyorum:
(Lütfen Devlet Bakanımız ve Başmüzakerecimiz Egemen Bağış Bey’in rapor hakkında “gayet dengeli, adil, kabul edilebilir” gibi nitelemelerde bulunduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak okuyunuz).
* * *
ANTİSEMİTİZM: Raporda antisemitizmin, yani Yahudi düşmanlığının özellikle İslamcı ve aşırı milliyetçi basında at koşturduğu saptaması yer alıyor. Hangi gazetelerin kastedildiğini sanırım Başbakan Erdoğan gayet iyi bilir.
HOMOFOBİ: İlerleme Raporu’nun en önemli konusu: Eşcinsellere karşı fiziksel ve cinsel şiddet vakaları... Raporda Devlet Bakanı Sema Aliye Kavaf’ın “eşcinsellik hastalıktır” açıklamasına sert eleştiri getiriliyor. Travestilere ve transseksüellere karşı işlenen suçların faillerine “haksız tahrik” ilkesinin uygulanmasına itiraz ediliyor.
AKIL HASTALARI: Bizde kimsenin aklına gelmez ama Avrupalının gelmiş işte. Raporda akıl hastalarının bakım koşullarının, endişe sebebi olmaya devam ettiği bildiriliyor.
SENDİKAL HAKLAR: Raporda sendikal haklar açısından Türkiye’nin AB standartlarıyla ve ILO Sözleşmeleriyle uyumlu olmadığı açıkça yazıyor.
KADIN HAKLARI: Raporda kadınların rol ve statülerine ilişkin önyargıların devam ettiği, okul kitaplarının da bu konuda önemli bir rol oynadığı vurgulanıyor.
TÖRE CİNAYETLERİ: İlerleme raporu töre cinayetlerinde artış olduğuna dair işaretlere de dikkat çekiyor. Kadına yönelik şiddet konusunda da bir düzelme olmadığı belirtiliyor.
RUHBAN OKULU: Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmaması da raporun önem verdiği konular arasında bulunuyor.
VİCDANİ RET: Raporda vicdani ret hakkının bırakın tanınmasını, vicdani ret isteyenlerin mahkum edilmeleri konu ediliyor ve “Bu konuda işin daha başında bile değilsiniz” deniliyor.
MİSYONERLER: Misyonerfobisi de rapora keskin cümlelerle girmiş. Deniliyor ki: “Misyonerler, toplumun geniş bir kesimi tarafından ülkenin bütünlüğüne ve İslam dinine yönelik bir tehdit olarak algılanmaktadır.”
DİN HANESİ: Rapor, nüfus cüzdanlarında, ayrımcı uygulamalara neden olabilecek dine ilişkin bilgilerin yer almaya devam etmesini de mesele etmiş.
EKÜMENİKLİK: Rapordaki cümle aynen şöyle: “Ekümenik Patrik, ‘Ekümenik’ unvanını her durumda kullanma konusunda serbest değildir.”
ZORUNLU DİN DERSİ: Türkiye gündeminden hiç düşmeyen bu konu da, İlerleme Raporu’nda önemlice bir bölüm olarak yer alıyor.
DONUNULMAZLIK: İlerleme Raporu’nun bu konudaki saptaması gayet açık: “Bu konuda ilerleme kaydedilmemiştir.”
GÜL’ÜN ATAMALARI: Abdullah Gül için övücü bir cümlenin ardından “ancak” geliyor ve şöyle deniyor: “Cumhurbaşkanı’nın özellikle yargı ve üniversiteler gibi bazı kilit kamu kurumlarına yaptığı atamalara ilişkin kaygılar vardır.”
YÜZDE ON BARAJI: Avrupa Konseyi’ne üye devletler arasında en yüksek oran olan yüzde 10’luk ülke barajı, İlerleme Raporu’nda “sorun” olarak sayılıyor.
ERGENEKON: Ergenekon için “temizlenme fırsatı” deniliyor ama şüphelilerin yargısal güvenceleri konusundaki endişeler de dile getiriliyor. Söylenen şu: “Yargılama öncesi tutukluluk süresinin uzunluğu endişeye sebebiyet vermektedir.”
Paylaş