Paylaş
YÜREKTEN iman ederek söylüyorum:
Türkiye’nin en önemli ve en büyük sorunudur “Paralel Yapı”.
*
Sandıktan çıkmış bir siyasi partiyle...
O parti ne kadar kuralsız davranırsa davransın, o parti ne kadar zorbalık yaparsa yapsın, o parti ne kadar hukuk dışına çıkarsa çıksın mücadele edebilirsiniz.
Çünkü o siyasi parti karşınızdadır.
Başı bellidir, sonu bellidir.
Gözle görülmekte, elle tutulmaktadır.
Hani Hazreti Hamza diyor ya...
“Gözümle gördüğüm hiçbir şeyden korkmam” diye...
İşte o hesap!
*
Ama “Paralel Yapı” öyle mi?
Başı belli değildir, sonu belli değildir.
Görülmez olabilmektedir. Kılık değiştirmektedir.
Ele avuca sığmamaktadır.
Elinde tuttuğu yetkileri, bir klik adına kullanmaktan çekinmemekte, devlet içinde gizli organizasyonlar yapabilmektedir.
Dolayısıyla böyle bir yapıya göz açtırmamak, bununla hukuk içinde sonuna kadar mücadele etmek devletin görevi olmalıdır.
*
Tabii bunu yaparken de dikkatli olmak, özen göstermek ve incelikle yaklaşmak gerekir.
Suçun şahsiliği ilkesini gözetmek gerekir.
Koca bir camiayı toptan ve baştan suçlu ilan etmemek gerekir.
*
Oysa son zamanlardaki uygulamalar, her işte olduğu gibi “Paralel Yapı” ile mücadelede de en kaba, en sekter, en nobran yöntemlerin uygulandığını gösteriyor.
-Köşe yazarlarını hapse tıkmak...
-Köşe yazılarını suç kabul etmek...
-Televizyon yöneticisini tutuklamak...
-“Kurban bağışlarsan suçlu olursun” demek...
-Kreşlere polis eşliğinde abartılı baskınlar düzenlemek...
-Okul basmak, üniversite basmak...
Falan...
“Paralel Yapı” ile böyle mücadele edilmez, edilemez. Bunlarla ancak ve ancak “mazlum” konuma düşürülmüş olur.
*
Hadi o meşhur soruyu ben de sorayım:
Yoksa bu nobran, kaba ve sekter uygulamalarla “Paralel Yapı”nın üzerine gidenler, aslında gizli “Paralelciler” mi?
Hepsi bunlarda
-SÜRMANŞETLERİNDEN AK Parti’ye azıcık mesafeli bakan herkesi, “hain, düşman, haçlı ittifakı” falan diye karalamak bunlarda.
*
-Her türlü yalanı, çarpıtmayı, iftirayı alçakça manşetlerine çekmek ve dört dörtlük algı operasyonları yapmak bunlarda...
*
-“Teröre karşı tek nefes mitingi”, CNN Türk’te baştan sona yayınlandığı halde, “yayınlanmadı” diye yalan atmak bunlarda.
*
-Konsoloslukta idari memur olarak çalışmış sersem bir iftiracıyı “duayen diplomat” diye nitelemek ve “duayen diplomat açıkladı: Aydın Doğan Alman ajanı” diye komik başlıklar atmak bunlarda.
*
-Ölümle tehdit etme, savcılara talimat verme, işten çıkarma listeleri hazırlama bunlarda.
*
Ama aynı zamanda...
Koca bir yayın grubunda yapılmış minicik bir hatayı deve yapıp üzerinde sonuna kadar tepinmek de bunlarda.
*
Allah şu bayram gününün hatırına hepimizi bunların şerrinden muhafaza buyursun.
Putin bizim dostumuz mu?
NE yani?
-Esad denilen zalimin Esed olduğu halde ayakta kalmasının en büyük müsebbibi...
-Suriye rejiminin en büyük güvencesi...
-Esad’ın bugün bile en büyük savunma destekçisi...
-Esad’ın silah tedarikçisi...
Putin denilen zat, bizim dostumuz mu?
*
Yoksa “Reisimiz”, pragmatik politika yapmak suretiyle bizimle eğlenmekte midir?
*
Hem “Şanlı Suriye direnişi” destanlarını anlatan hem de Reis’e selam duran arkadaşlar, durumu izah etseler de biz de biraz feyiz alsak.
Yüz kişiyi yargılamak
YÜZ aydın, seçimde HDP’yi destekleyeceklerini açıklamış.
*
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, “HDP’ye destek vermek PKK’ya destek vermektir, dolayısıyla bu yüz aydın yargılanacak” demiş.
*
Ey Genel Başkan Yardımcısı!
Soruyorum sana:
-“HDP eşittir PKK” ise... HDP diye bir seçeneğin oy pusulasında işi ne?
-“HDP illegal” ise... Hani yargı kararınız?
-“HDP’ye destek açıklaması yapmak yargılanmayı gerektiriyor” ise... HDP’lileri bakan yapıp hükümete almak neyi gerektiriyor?
-“HDP’lileri bakan yapmak anayasal gereklilik” ise... HDP’ye destek vereni hangi anayasa ile yargılayacaksınız?
-“HDP kriminal bir yapı” ise... Bu kriminal yapıyla aynı masaya oturan bakanların durumu nedir?
*
Kısacası...
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu ey Genel Başkan Yardımcısı?
Hiç çekinmeden kesin kurbanınızı
-SAĞDAN soldan edilen aykırı laflara bakmadan...
-Sahte insancıllık gösterilerine aldırmadan...
-Afiyetle kebapları götürenlerin “Kurban Bayramı çok rö rö rö” demelerine zerre kadar önem vermeden...
-“Kurban kesmeseniz de olur” türü fetvalar vererek çağdaşlaştıklarını zanneden hocalara hiç aldırış etmeden...
Hazreti İbrahim’den bu yana yaptığınız gibi...
Kurbanlarınızı kesin.
İlahi hikmete kendinizi bırakın...
Fakire fukaraya paylarını verin.
Allah şimdiden kabul etsin.
KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN
Çok daha mutlu, çok daha umutlu, çok daha birlik içinde, çok daha huzurlu nice
bayramlara...
Paylaş