Paylaş
“Bekçi kardeşlerimize bir tek şey söylüyoruz: Orhan Kemal’in ‘Murtaza’sındaki gibi bir bekçi olun. Mahallenin bekçisi olun. Birileri bekçiyi tekçi yapmak istiyor. Tekçi olmayın! Olmayın ki bu milletin gönlündeki bekçinin yeri değişmesin”.
*
İlahi Özgür Özel!
Siz gerçekten de Orhan Kemal üstadımızın “Murtaza” adlı eserini okudunuz mu?
Okuduysanız da gerçekten anladınız mı?
*
Yahu Orhan Kemal’in “Murtaza”sı...
Tekçi bekçiliğin şahikasıdır şahikası!
*
“Murtaza” şöyle bir bekçidir:
*
- Bütün varlığını, iktidarın varlığına armağan etmiştir.
- Kraldan çok kralcılığın sembolüdür.
- Sürekli “Görmüşüm kurs, almışım amirlerimden çok sıkı terbiye, hem de disiplin” der durur.
- Gece ışıkları açık evlerin kapısına dayanır, o tatlı Rumeli şivesiyle... “Niçin yatmazsınız gecenin bu saatine kadar? Ha? Niçin” der.
- Vazifesi, insani değerlerden bile önce gelir Murtaza için.
- Sistemi sorgulamaz, sistemle bütünleşir.
- Her durumdan kendisine vazife çıkarır, devletten çok devletçidir.
- Kendisini mahallenin tek adamı olarak görür.
- Murtaza’ya göre... Yukarıda Allah vardır, Ankara’da devlet ve hükümet vardır, mahallede de kendisi vardır.
*
“Murtaza”, sistemle bütünleşmeyi öyle abartır ki...
Bekçiliğini yaptığı fabrikanın patronunun çıkarı için öz kızının ölümüne bile sebep olur.
*
Murtaza’nın bir tık ilerisi...
Hitler’in kahverengi gömleklileridir. Mussoli’nin kara gömleklileridir.
O derecedir yani.
*
Günümüzün bekçileri...
Özgür Özel’in tavsiyesine uyup Orhan Kemal’in trajik kahramanı “Bekçi Murtaza” gibi davranmaya kalkarlarsa...
Özgür Özel, gecenin bir yarısı kapısına dayanıp “Sen niye yatmadın? Hadi yat bakayım. Yarın mesai var” diyen bekçilere hazır olmalıdır.
*
Özgür Özel açısından işin çok ama çok daha vahim bir tarafı daha var:
*
1940’lı yıllar Türkiye’sinin bir ürünü olan Murtaza...
Çok koyu bir İsmet Paşa hayranıdır... CHP’yi devlet olarak görür... Bu nedenle CHP’ye karşı kurulan tüm partileri disiplinsizlik olarak yorumlar... Serbest Fırka’nın çanına ot tıkanmasından memnundur mesela... Demokrat Parti diye bir şeyin çıkmasına fena halde öfkelidir... İsmet Paşa’dan bu “disiplinsizler güruhu”nun tümünü cehenneme yollamasını beklemektedir...
*
İlahi Özgür Özel!
Bir balta taşa vurulur da...
Bu kadar mı vurulur!
MİHRİBAN VE DEMET AKALIN
ÂŞIK Mahzuni için yapılan saygı albümünde “İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım” türküsünü söylemişti Demet Akalın.
Üstelik büyük yetenek Ahmet Aslan’la düet yaparak...
Çok, çok iyi söylemişti.
Gayet etkileyiciydi.
Hatta “Hiç beklemiyordum kendisinden böyle bir performans” diyerek övmüştüm kendisini.
*
Dün gün boyu Demet Akalın’ın “Yeditepe Konserleri”nde seslendirdiği “Mihriban” türküsü konuşuldu.
Pek beğenilmemiş performansı.
Üstüne giden gidene...
“Lambada titreyen alevi üşüttü” falan diye mavra yapan yapana...
*
Açtım, dinledim.
Ne yazık ki ben de beğenmedim.
Demet Akalın’ın sesine, tavrına, edasına, söyleyiş biçimine pek gitmemiş “Mihriban”.
*
Ama üzerine hunharca ve gaddarca gidilmesinin tek nedeni bu değil tabii ki.
“Yeditepe Konserleri”, Cumhurbaşkanlığı tarafından himaye ediliyor ya...
Gaddarlığın ve hunharlığın bundaki payı büyük...
*
İçimizden bazıları, içinde Cumhurbaşkanlığı geçen her şeye ama her şeye düşman...
Hatta ağızla kuş tutulsa dahi...
TAĞŞİŞ
GIDA sahtekârlarıyla ilgili haberlerde kullanılan ifade, genellikle hep şöyle oluyor:
“Gıdada tağşiş ve taklit yapan firmalar ifşa edildi”.
*
“Taklit” tamam da...
“Tağşiş” de nedir?
*
Sözlükler, bu Arapça kökenli sözcüğü şöyle açıklıyor:
“Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma”.
*
Eski kelimeleri pek severim.
“İlanihaye” gibi... “Bilmukabele” gibi... “Namütenahi” gibi... “Haddizatında” gibi... “Vaveyla” gibi... “Fevkalbeşer” gibi...
*
Ve fakat sıra “Tağşiş” sözcüğüne geldiğinde...
Buz gibi soğuyorum.
Bu telaffuzu zor, tınısı antipatik sözcüğü daha fazla devrede tutmamayı teklif ediyorum.
DEVLETİN DÜZENLEDİĞİ KONSERLERDE NİYE YOKLAR
- Anadolu türkülerinin piri Musa Eroğlu... Niye yok?
*
- Türkiye’nin en güçlü sesi ve yorumcusu Selda Bağcan... Niye yok?
*
- Kendine özgü söyleyişiyle gönlümüzde taht kuran Ahmet Aslan... Niye yok?
*
- Bir turna... Anadolu turnası... Bedia Akartürk... Niye yok?
*
- Türk sanat müziğine yeniden kan ve can veren Melihat Gülses... Niye yok?
*
- Yüzyıllar öncesinden gelmiş dervişler gibi türkü söyleyen Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu... Niye yok?
*
Yerlilikse yerlilik... Anadolu’ysa Anadolu... Milli kültürse milli kültür... Bu toprakların sesiyse bu toprakların sesi... Zirveyse zirve...
Hepsi fazlasıyla var bu sanatçılarda.
*
Gerçekten niye yoklar?
PATRİK’İN AYASOFYA ÖNERİSİ
“MERAKLI turistlerin fotoğraf çekmek için oraya buraya koşuşturması yerine diz çökmüş imanlıların saygı ve huşuyla secde kılmasının, mabedin fıtratına daha uygun olduğunu düşünüyorum. Ayasofya ibadete açılsın. Mabet yeterince büyük. Hıristiyanlara da bir alan tahsis edilsin. Dünya dinsel barışımızı, olgunluğumuzu alkışlasın. Ayasofya çağın ve insanlığın barış sembolüne dönüşsün”.
*
Böyle demiş Ermeni Patriği Sahak...
Valla sizi bilmem ama bana çok ama çok mantıklı geldi.
Niye olmasın böyle bir şey.
Paylaş