Oy Trabzon

SEN ta yüzyıl önce yabancı dilde beş gazetenin çıkarıldığı bir liman kenti değil misin?

Sen ta 18. yüzyılda üç tiyatroya ev sahipliği yapmadın mı?

Şu tarihi kilise hemşerin Kanuni’den yadigar değil mi?

Yavuz Selim valilerinden değil midir?

Peki ne oldu sana böyle?

Tamam, biraz heyecanlısın, galeyana açıksın, tez canlısın...

Ama galeyanın en koyu halinde bile beş gencin üzerine iki bin kişiyle yürünmeyeceğini aklına getirmek durumunda değil misin?

Sen ki bağrından Nihat Genç’i çıkarmış bir kentsin, peki neden içinden ‘Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak’ diye haykıran tek bir kişi bile çıkamadı?

Tamam, bayrağı çok seviyorsun...

Ama bir dedikoduya kapılıp ortaya konulan dizginsiz öfke, o bayrağın sembolize ettiği değerleri yıkıp geçiyor, fark etmiyor musun?

Tarihine baksana: Senin kültüründe ‘linç kültürü’nden herhangi bir iz bulabilir misin?

O halde neden bu gayrimeşru kültürü bağrına sokmaya kalkışanlara karşı sesini yükseltmiyorsun?

Neden ‘Bu galeyana gelenler benden uzak olsun’ diye haykırmıyorsun?

Bir Sunay Akın tavrı bekliyoruz senden...

Ve sana Eyüboğlu kardeşleri hatırlatıyoruz...

Danışmanlara kıyak

KÜLTÜR
ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un, ‘Ruslar sonradan zengin ve görgüsüz’ şeklindeki gafının, memleketin çıkarları için acilen ‘toparlanması’ gerekiyor.

Gerçi Bakan Atilla Koç, dün bu yönde iyi niyetli adımlar attı.

Ama ne yazık ki, ‘Söylediklerim şakacı zihniyetimin ürünüdür’ tarzında ‘şaka gibi’ açıklamalar yapmanın ötesine geçemedi.

Böylece ‘toparlamak’ bir yana, işin içine ‘zihniyet meselesi’ni de karıştırarak olayı büsbütün daha girift hale soktu.

Ve şimdi hepimiz, Bakan’ın ‘şakacı zihniyeti’nin ileride başka ne tür potlar kırmaya neden olacağını düşünüp duruyoruz.

* * *

Oysa durumun toparlanması için çok daha etkili ve inandırıcı çıkış noktaları bulunabilirdi.

Gerçi bu toparlama işi ‘danışmanlar’a düşer ama ‘danışmanlar’, ‘Başbakan ile hain gazeteciler arasında Çin Seddi oluşturmak’ gibi çok daha önemli ve ulvi bir görevi ifa ettikleri için böyle ‘kıytırık mevzular’a tabii ki vakit ayıramazlar.

O halde ‘iş başa düştü’ diyelim ve kendimizi feda edelim.

İşte durumun toparlanabilmesi için 5 maddelik ‘acil eylem planı’:

1- Medya çalışanlarına ‘gizli’ mektup gönderip, ‘Lütfen başınızı öne eğin ve hiçbir şey olmamış gibi yapın’ tavsiyesinde bulunmak.

2- ‘Bakan Rusların sıcak denizlere inme planlarından dem vursaydı daha mı iyi olurdu?’ şeklinde yorumlar yaparak, ‘daha kötü’sünü gösterip, ‘durum’a razı etme çalışması yapmak.

3- Bakan olmadan önce ‘en güzel küfür eden bürokrat’ olarak bilinen Atilla Koç’un, ‘bastırılmış alışkanlığı’nın gaf şeklinde açığa çıktığını söyleyerek, olayın ‘psikolojik arkaplanı’nı anlatmak. Ve tabii araya bilimsel kavramlar yerleştirerek açıklamaya inandırıcılık katmaya çalışmak.

4- Bakan’ın bu sözü ‘Ormancı’ türküsünde geçen ‘Belen Kahvesi’nin açılışında söylediğini anımsatarak, ‘Sayın Bakan açılış yaptığı mekana uygun düşsün diye böyle konuşmuştur’ diye tevil denemesinde bulunmak.

5- Antalya’da garson olarak çalışmış her Türk’ün, ‘Abi bize Alman’ın köylüsü geliyor’ ya da ‘Zengin İngilizler Yunan adalarını tercih ederken Türkiye’ye ikramiye kapmış İngiliz işçi sınıfı düşüyor’ şeklinde yorumlar yaptığını hatırlatıp, ‘Sayın Bakan halka yakın bir bakandır, bu yüzden halkımız gibi konuşmuştur’ diye açıklama yapmak.

* * *

Yanlış anlaşılmaları önlemek için belirtelim:

Yaptığımız bu ‘kıyak’ karşılıksızdır.

Sayın Bakan’dan herhangi bir randevu talebimiz yoktur.

Amacımız, son zamanlarda ‘gazeteciler’ ile ‘danışmanlar’ arasında oluşan gerginliğin giderilmesine katkıda bulunmaktan ibarettir.

Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.
Yazarın Tüm Yazıları