Paylaş
Ölmek istemiyorum!
*
10 yaşındaki çocuğu, kanlar içindeki annesine sarılıp haykırdı:
Anne lütfen ölme!
*
Sonuç? Kadın öldü... Çocuk ölümden beterini yaşadı...
*
Olayın o dayanılmaz görüntülerine rastgelip de izlediğim andan itibaren...
Şu beş şeyi yapıyorum:
*
BİR: Yumruklarımı sıkarak ve ağzımı doldurarak bildiğim bilmediğim bütün küfürleri birbiri ardına sıralıyorum ama yine de yüreğim bir türlü soğumuyor.
*
İKİ: Yanımda yöremde “Asın bu şerefsizi!” diye bağıranlara, “Ama idam çözüm değildir ki kardeş” tarzı hümanist çıkışlar yapanlara ters bakışlar fırlatıyorum.
*
ÜÇ: Son günlerde “Kadınlara çok hak tanındı abi... Kadınlar iyice şımardı abi... Asıl erkekler eziliyor abi...” diye bik bik ötenleri, bir kaşık suda boğmak istiyorum.
*
DÖRT: 10 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde eski karısının boğazını kesen şerefsizin, “Ölmek istemiyorum” diye yalvardığı günleri görmek için dua ediyorum.
*
BEŞ: Boğazı kesilen anneyle değil de boğaz kesen şerefsizle empati kurmaya kalkışanlara, “Sen empati kurma kereste!” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
NAMUS ÜZERİNE BİRKAÇ AFORİZMA
Namus dendiğinde akla sadece kadınların gelmesi en büyük namussuzluktur.
Kadın katili alçakların son sığınağı namustur.
Namusun cinayeti olmaz, bütün cinayetler namussuzdur.
Namus adına kadın öldürenin zihniyetinden namussuzluk akar.
BU ÜLKEDE DÖRT ŞEY OLMAYACAKSIN
BİR: Kadın... İKİ: Çocuk... ÜÇ: Ağaç... DÖRT: Sokak hayvanı...
*
NOT: Dün herkesin dilindeydi bu... İddiaya göre Yaşar Kemal’inmiş bu saptama... Yaşar Kemal’e çok yakışan bir saptama ama yine de aradım, taradım, kaynaklarda bulamadım... Neyse...
Neyse... Önemli olan saptamanın bugünün Türkiye’sine cuk oturması...
BUNU KONUŞALIM AMA BUNU DA KONUŞALIM
BUNU KONUŞALIM: İstanbul Belediyesi şirketlerinden olan MEDYA AŞ’de 50 gazetecinin işten atılmasını konuşalım, tamam.
AMA BUNU DA KONUŞALIM: Koca televizyon kanalları 30 kişiyle işini yaparken... Bu kadar gazetecinin belediyede ne iş yaptığını da konuşalım, tamam mı?
ZORUNDA DEĞİL
LÜTFEN not alın:
Herkes tekne tatili sevmek zorunda değil.../Herkes geceleri âlemlere akmaya heves etmek zorunda değil.../Herkes iki tişört bir kotla “hadi” dendiğinde kendisini tatile hazır hissetmek zorunda değil.../Herkes Tarkovski sevmek zorunda değil.../Herkes güneşi arzulamak zorunda değil.../Herkes nargileye sempati duymak zorunda değil.../
Herkes yüzme bilmek
zorunda değil.../Herkes saatlerce yüksek sesli müzik eşliğinde sallanıp etrafı kesmekten zevk almak zorunda değil.../Herkes internette yaptığı yemeklerle fenomen olan Czn Burak’ın gülümsemesini iğreti bulmak zorunda değil.../Herkes Avengers’e bayılmak zorunda değil.../Herkes Venedik’i “aşırı turistik” bulmak zorunda değil...
TARKAN GÜNLERİ İÇİN KİŞİSEL BİR UYARI
ÖNÜMÜZDEKİ günlerde Harbiye Açıkhava’da Tarkan konserleri başlayacakmış.
Bu nedenle beni bile arayıp...
“Abi senin çevren geniştir... Tarkan konserleri için bize iki bilet ayarlasana...” diyen eşime, dostuma, hısımıma, akrabama, komşuma ve de DM’den ulaşan takipçilerime sesleniyorum:
Sandığınız kadar çevrem geniş değil, bir... Ben de Tarkan konserleri için çevresi geniş tiplerden bilet kovalıyorum, iki...
‘AKLINI KENDİNE SAKLA’ DESENİZ DE AKIL VERİYORUM
BEKİR PAKDEMİRLİ’YE: Temel derdinizi derli toplu, önünü arkasını düşünerek, yanlış anlaşılmalara meydan vermeden, bütünlük içinde kamuoyuna aktarmanın doğru ve düzgün yollarını mutlaka bulmalısınız. Ha bir de söz konusu ormanlarımızken Vizontele falan esprileri yapmamalısınız.
EKREM İMAMOĞLU’NA: Gelecekte Cumhurbaşkanlığı adaylığını düşünüyorsunuz, anlıyorum. Ama unutmayın ki oraya gidecek yol, İstanbul’dan geçer... İstanbul’a mührünüzü vuramazsanız o iş olmaz. Ha bir de ikna süreçlerini sadece kendi taraftarlarınız açısından yürütmemelisiniz.
Paylaş