Nişantaşı’ndaki mahalle baskısı

BİR Diyelim ki semtinizdeki uğrak yeriniz olan "The House Cafe"nin, sosyalleşmeyi teşvik eden büyük masasında gazetelerinize gömülmüş oturmaktasınız... Cici garson kızlardan biri, "Ne alırsınız?" diye size menüyü uzatmış.

Siz ise "Bir şey almayacağım... Bugün niyetliyim de..." diye bir yanıt veriyorsunuz... İşte o anda büyük masada oturanların yüzlerinde oluşan hayal kırıklığını asla hafife almayın... O hırçın, küçümser ve pozitivist bakışlar, üzerinizde küçümsenmeyecek denli bir baskıya yol açacaktır.

İKİ Diyelim ki iftara yarım saat kala semtinizin pidecisinde, kapıcı çocuklarıyla birlikte pide kuyruğuna girmiş beklemektesiniz... "Aman mahalle halkı görmesin" diyerek içine düştüğünüz kaygı, telaş ve saklanma çabası, mahalle baskısı adı verilen tezin insan ruhunda ne tür fırtınalar yaratabileceğinin açık kanıtlarından biridir.

ÜÇ Diyelim ki başörtülü bir arkadaşınızla Teşvikiye’de yeni açılan Zazie’de Norveç’ten getirilen taze somonları denemek istiyorsunuz... Başörtülü kadın arkadaşınızın içeri girmesiyle birlikte Zazie’nin müdavimlerinin yüzlerinin alacağı şeklin fotoğrafını Şerif Mardin Hoca’ya gösterin... Sanırım Hoca’dan alacağınız yanıt, "İşte mahalle baskısının fotoğrafı budur" olacaktır.

DÖRT Diyelim ki Nişantaşı Starbucks’un yazlık kısmında ayak ayak üstüne atmış kahvenizi yudumlamaktasınız... Tam bu sırada yatsı ezanı okunmakta... Siz de gayri ihtiyarı ayaklarınızı indirip, "Aziz Allah!" diyorsunuz... İşte tam bu sırada kafe ahalisinin size, "İşte bir irticacı" bakışı atmalarının sizde yarattığı duygunun adı mahalle baskısından başka bir şey değildir.

BEŞ Diyelim ki teravih kılmak için Teşvikiye Camii’ne gittiniz... Namazı bitirip, "Allah kabul etsin" dilekleriyle camiden çıktığınızda Teşvikiye Kafe’nin önündeki masalarda oturan ahaliyle göz göze geldiniz... O halde "Türkiye Malezya olmayacak" ya da "Ilımlı mollalar Malezya’ya" bakışlarına katlanmak durumundasınız.

Sayın Cumhurbaşkanı! Lütfen yanıtlar mısınız

SAYIN Cumhurbaşkanı!

İsterseniz size "Sayın Cumhurbaşkanım" diye de hitap edebilirim, bu konuda bir "tutum"um söz konusu değildir.

Zaten mevzu da bu değil...

Mevzu şudur:

Çankaya Köşkü’nü halka açmaya karar vermeniz, hiç kuşkusuz sizin ne denli açıklık politikası yanlısı olduğunuzu gösterir.

Sizin bu şeffaflık yanlısı tutumunuz, bana bazı soruları sorma cüretini verdi...

Cüretimi bağışlarsanız...

Bir "glasnost" yanlısı olarak...

Lütfen şu sorularımı yanıtlayabilir misiniz?

BİR Eşiniz Hayrünnisa Hanım’ın Dışişleri Bakanlığı konutunu elden geçirdiğini ve yeniden dekore ettiğini biliyoruz... Konutun yeni estetiğini ve eşinizin zevkini sorgulayacak değilim... Olan olmuştur... Ama benim merak ettiğim şudur: Eşiniz Hanımefendi, bu iş için ne kadar harcamıştır? Bu harcama için hangi kaynak kullanılmıştır?

İKİ Duyduğumuza göre eşiniz Hanımefendi, şimdi de Çankaya Köşkü’nü yeniden ele almayı planlamakta imiş... Fotoğrafları gördük... Bir "dam akması" ya da "badana ihtiyacı" falan söz konusu değil... O halde neden böyle bir gereksinim duyuldu? Eşinize "iş" mi yaratılmak istenmektedir? Eğer böyleyse bu biraz pahalıya patlamış olmayacak mı?

ÜÇ Çankaya Köşkü’nün tadilat ve dekoru için kaç para harcanacaktır? Bu iş için gereken kaynak hazır mıdır?

DÖRT Yazlık çalışmalarınız için emrinize tahsis edilen Huber Köşkü için de eşiniz Hayrünnisa Hanım, bir dekorasyon çalışması planlamakta mıdır? Eğer planlamakta ise bu iş ayrılan kaynağın miktarını kamuoyuyla paylaşmanızda bir mahzur var mıdır?
Yazarın Tüm Yazıları