Paylaş
“Gazze gemileri”ni “özgürlük gemileri” olarak görüyorum.
Gemide ölenlerin boşuna ölmediklerine inanıyorum.
Gazze ablukasını kırmaya karşı yapılacak her türlü girişimi sorgusuz sualsiz destekliyorum.
İHH’nin İsrail otoritesinden izin alması gerektiğini söyleyenlere itiraz ediyorum.
Başbakan Erdoğan’ın gemi olayında aldığı pozisyonu destekliyorum.
İsrail’in uluslararası sularda yaptığını canilik olarak nitelendiriyorum.
* * *
Ama durun bir dakika!
Ben aynı zamanda...
“İHH çok yanlış yaptı” diyenlerin...
“Hükümet bu işi eline yüzüne bulaştırdı” diyenlerin...
“İsrail’le ilişkiler zedelendi” diyenlerin...
“Hükümet gemilere nasıl izin verdi?” diye soranların...
“Otoriteden izin alınmalıydı” diyenlerin...
Başbakan Erdoğan’ın tutarlığını sorgulayanların...
Gemi olayının Türkiye’ye zarar verdiğini düşünenlerin...
“Söz söyleme özgürlüğü”nü de sonuna kadar savunuyorum.
* * *
“Ne yani? Onların söz söyleme özgürlüğü yok mu? Konuşuyorlar işte...” denilirse...
Yanıtım şu olur:
Eğer en hafif bir itiraz cümlesi kuranları bile “Siyonist rejim destekçisi” diye suçlarsanız...
Eğer gemi olayını eleştirenleri, “Katil İsrail’in dilinden konuşuyor” diye yaftalarsanız...
Eğer İsrail’le ilişkilerin bozulmasından yakınanları, “İsrail yalakası” diye nitelendirirseniz...
Eğer “Elimizde MOSSAD ajanı gazetecilerin listesi var” diyerek aba altından sopa gösterirseniz.
Eğer gazetecileri “İtiraz edersem beni MOSSAD ajanı olmakla suçlarlar” baskısı altına almaya kalkarsanız...
Kimsenin söz söyleme hürriyeti kalmaz.
Elinizdeki karanın tehdidiyle herkesi susturur, pıstırır ve korkutursunuz.
* * *
Oysa Türkiye’yi farklı kılan, zengin kılan, yaşanabilir kılan, Ortadoğu’dan ayıran, ikiyüzlü bir toplum olmaktan kurtaran...
En önemli unsur şudur:
Her şeye ve bütün eksikliklerine rağmen söz söyleme hürriyetinin varlığı.
Burada...
İsrail’e “katil” de denir, İsrail’e destek de atılır.
Burada...
“Keşke gemide ben de olaydım” da denir, gemi olayına veryansın da edilir.
Burada...
Kimileri Başbakan Erdoğan’ı “mehdi” gibi görür, kimileri de “ateşle oynayan bir maceraperest” olarak görür.
Hepsi helaldir... Hepsi caizdir... Hepsi kıymetlidir...
Hiçbiri susturulamaz... Hiçbiri tehdit ve baskı altına alınamaz... Hiçbiri haram kılınamaz.
* * *
Hüküm cümlem şudur:
Türkiye’nin bu özelliğini kaybetme tehlikesi, en az İsrail’in Gazze ablukası kadar tehlikelidir.
Kemal Kılıçdaroğlu ile büyük buluşma
BU akşam CNN Türk’te Tarafsız Bölge’de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile buluşuyoruz.
Gazeteciler soracak, Kemal Kılıçdaroğlu yanıtlayacak.
Hemen söyleyeyim:
Bu akşamki Tarafsız Bölge’den dört başı mamur bir “Kemal Kılıçdaroğlu portresi”nin çıkacağından eminim...
Çünkü...
“Etro”dan gireceğiz Dersim’den çıkacağız... Önder Sav’la başlayıp Gürsel Tekin’le bitireceğiz.
Recep Bey’den dem vurup “havuzlu villa” olayına gireceğiz.
“Liderlik vasfı”ndan söz edip “hitabet vasfı”na değineceğiz.
Kısacası...
Bu akşam saat 22.00’de...
Gandi’ye meftun olanlar da, kıl olanlar da ekran başında olmalı...
Ekşi Sözlük’e karşı mücadele rehberi
- BİR: Ekşi Sözlük’le yaşamayı öğrenmelisin...
- İKİ: Hakkında ne yazılırsa yazılsın gülüp geçmeyi başarmalısın...
- ÜÇ: Başkalarına “Tahammüllü ol” derken, sen de tahammüllü olmayı öğrenmelisin...
- DÖRT: Açık haksızlıklarla karşılaşsan bile “zamanın cilveleri” diyebilmelisin...
- BEŞ: Aptalca incitme çabalarını, zekice yapılmış espriler hatırına bağışlamalısın...
Siyaseten doğruculuk
* İMAM HATİP TAKINTISI: Geçen akşam Mehmet Y. Yılmaz, NTV’de Başbakanlıkta medya ile ilişkiler alanında görev yapanları eleştirirken şöyle dedi: “Oraya bir imam hatipli getireceklerine işi bilen birini getirselerdi”. Ne kadar önyargılı bir cümle... Sanki birinin “imam hatipli” olması, yetersizliğinin baş nedeniymiş gibi... Yadırgadım doğrusu...
* “DEDE” LAKABI: Eski adalet bakanlarından Seyfi Oktay, Ergenekon operasyonuna maruz kaldı... Bir gazete günlerdir manşetlerinden Seyfi Oktay karşıtı haberler yapıyor... “Seyfi Dede” aşağı, “Seyfi Dede” yukarı... Seyfi Oktay bir Alevi dedesiymiş, bu başlık o yüzden atılıyormuş... Hem “ne ayıp” diyorum, hem de “bu kafayla mı Alevi açılımı yapacaksınız” diyorum.
Taş atan çocuklar konusu
MECLİS’te uzlaşma sağlanmış. MHP bile duyarlılık göstermiş.
“Taş atan çocuklar” için yasal düzenleme yapılacak... Her şey hazır.
Fakat! O da ne?
AK Partili Ahmet İyimaya, “Tatile giriyoruz... Bu iş yeni döneme kaldı” diyor.
Ne yazık ki ben bu “yeni döneme bırakma” kararında vicdan göremiyorum.
Düşünsenize:
O çocuklara haksızlık yapıldığını düşüneceksiniz. Bu konuda uzlaşacaksınız...
Ama haksızlığın yaz aylarında da sürmesini içinize sindireceksiniz.
Gerekçeniz de “Meclis’in tatile girmesi” olacak...
Ahmet İyimaya’nın şahsında bütün Meclis’e sesleniyorum: Sabahlara kadar çalışmanıza değmeyecek konularda bile sabahlara kadar çalıştınız. Bu konuda da bir iki gününüzü feda etseniz kıyamet mi kopar?
Paylaş