Paylaş
O Suudi Arabistan ki...
-Paraya para demiyor.
-Petro dolarlarını Amerikan bankalarına yığınak yapıyor.
-Hanedan üyeleri lüks ve şatafat içinde...
-Bizdeki Saray’ı solda sıfır bırakan saraylarda keyifler çatılıyor.
İşte bu Suudi Arabistan...
Kapılarını sımsıkı kapatmış, tek bir zavallı mültecinin bile ülkesinin kapısından yanlışlıkla geçmesine izin vermiyor.
*
Üstelik bu Suudi Arabistan...
-Müslüman olması nedeniyle Suriyeli mültecilere kültürel ve yaşam tarzı olarak elin Fransız’ından, Alman’ından çok daha yakın.
-Suriye’ye coğrafi olarak da Fransa’dan, ABD’den, Almanya’dan, İtalya’dan çok daha yakın.
-Ayrıca bu Suudiler ve şürekâsı, Suriye savaşında muhaliflere inanılmaz paralar akıttılar, akıtıyorlar.
-Suriye’deki savaş makinesinin finanse ederek milyonlarca insanların sefil duruma düşmesine neden oluyorlar.
Ve tüm bunlara rağmen...
Suudi Arabistan’da Suriyeli mülteciler için tek bir “kral kılı” ya da “prens kılı” bile kıpırdamıyor.
*
Bak, gör:
-Türkiye neredeyse iki milyonu aşan mülteciyi öyle ya da böyle içine almış durumda... Ancak Suudi Arabistan’da tık yok.
-Avrupa’nın başbakanları en azından göstermelik de olsa kıyıya vuran çocuk için gözyaşı falan döküyor... Ancak bu güya mümin kralların, meliklerin, şeyhlerin yalandan da olsa gözlerinde bir damlacık yaş bile belirmiyor.
-İşte Almanya, İtalya utanca daha fazla dayanamayarak sınırlarını açmaya başladı, fakat Suudi’nin, Katar’ın, Körfez’in, Kuveyt’in, Dubai’nin umuru değil.
*
Ve hepsinden daha acıklısı...
Suriye’den kaçan insanlar, Suudi’nin kapısında değil de Fransız’ın, İtalyan’ın, Yunan’ın, Alman’ın kapısında.
Çünkü o Suriyeliler de farkında:
Suudi’nin kalpsiz krallarının, prenslerinin kalplerinde en küçük bir yumuşamanın peyda olmayacağının...
O yüzden İslam’da en fazla vurgulanan “merhamet” sözcüğünün karşılığını Suudi Arabistan’da, Kuveyt’te, Katar’da aramak yerine...
Gidip Fransa’da, Almanya’da, İtalya’da arıyorlar.
*
Daha fenası da var.
Biz bile İslamcısıyla, solcusuyla, laikiyle, milliyetçisiyle...
Suudi Arabistan’dan bir merhamet çıkmayacağına o kadar eminiz ki...
Oturmuş hep bir ağızdan “Ey Batı, Ey Batı” diyoruz, bir kerecik olsun “Ey Mekke’nin ve Medine’nin rantını yiyenler! Ey krallar! Ey Şeyhler! Ey Melikler” demek aklımızın ucundan bile geçmiyor.
*
Ey ümmet!
Utanalım hep birlikte!
Utanalım, utanalım, utanalım.
Siyasi miras vs baba mirası
-Baba mirası, ancak kardeşler arasında pay edilir. Siyasi miras ise tamamen dava kardeşlerinin hakkıdır.
*
-Baba mirasını istediğin gibi yemek hem dinen, hem hukuken helaldir. Siyasi mirası har vurup harman savurmak ise hem siyaseten, hem ahlaken sorunludur.
*
-Babalar evlatlarına ancak malı, mülkü falan miras bırakabilirler. Siyasi miras ise davanın tüm evlatlarına bırakılır.
*
-Baba mirası söz konusu olduğunda istenildiği kadar mirasyedi olunabilir... Siyasi miras söz konusu olduğunda ise öyle kolay mirasyedi olunamaz.
Partilere akıl veriyorum
HİÇBİRİNİN benim aklıma ihtiyacı yok, biliyorum.
Ama ben yine de tıpkı bizim Ayı Fahri gibi işgüzarlık yapmadan edemiyorum.
İşte verdiğim akıllar:
*
-AK PARTİ’YE: Bülent Abi’siz bir AK Parti bana kocaman bir boşluk gibi geliyor. Lütfen bizi onsuz bırakmayın.
*
-MHP’YE: Tuğrul Türkeş’e olan öfkeniz, Sinan Oğan’a karşı kalbinizin yumuşamasına neden olsun. Uzatın elinizi.
*
-CHP’YE: Ali Özgündüz gibi çalışkan ve etkili, Umut Oran gibi umut veren iki isme yaptığınız haksızlığı telafi ediniz.
*
-HDP’YE: Altan Tan gibi herkesi etkileme potansiyeline sahip, doğruları söylemekten çekinmeyen bir ismi sakın harcamayınız.
Arattınız
-Bize bir zamanların meşhur Fırıldak Kubi’sini arattınız ya...
*
-Bize bir zamanların meşhur JİTEM’ci Teoman Koman’ını arattınız ya...
*
-Bize Mesut Yılmaz’lı, Tansu Çiller’li günleri arattınız ya...
*
-Bize medyaya parmak sallayan generalleri arattınız ya...
*
-Bize eskinin gizlenmiş MİT’çi gazetelerini arattınız ya...
*
-Bize andıç’ları falan arattınız ya...
*
-Bize pek sayın muhbir vatandaşlar hitabını arattınız ya...
*
-Bize gazete köşelerinden olmadık alçaklıklar yapan adamları bile arattınız ya...
*
Yatacak yeriniz yok yani.
Medya olarak nasıl çakıldık?
OLAY 2013 yılında meydana geliyor.
ABD vatandaşı bir kadın, Atatürk Havalimanı’ndan transit geçiş yaparken... Saldırgan tavırları nedeniyle polis tarafından gözaltına alınıyor. Gözaltındaki kadın, polislerin 17 dakika üzerine oturması nedeniyle nefessizlikten can veriyor.
*
Ve bu feci olay, iki yılı aşkın bir süre öyle bir gizleniyor, öyle bir saklanıyor ki... Tek sütunluk bir haber bile olamıyor.
Havalimanı’ndan sızma olmuyor, Valilik’ten sızma olmuyor, Emniyet’ten sızma olmuyor, mahkemeden sızma olmuyor...
Ta ki düne kadar...
Haber, dün ancak medyaya yansıyabildi.
*
Bu olay, haberi gizlemek için olağanüstü çaba sarf edenleri olduğu kadar, haberi ortaya çıkaramayan medyanın aczini de ortaya serdi.
Özeleştirimizi verelim.
Hep beraber ama...
Paylaş