Paylaş
Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan, şike soruşturmasıyla ilgili yorumları değerlendirdi.
HÜRRİYET Pazar 4 Yüz’ün yazarları Enis Berberoğlu, Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin ve Ahmet Hakan’ın tartışmaya açtığı şike soruşturması ile ilgili yorumları, spor@hurriyet.com.tr’de tartışmaya açtık. Ahmet Hakan, Hürriyet okurlarının yorumlarını değerlendirdi.
Okurumuz Asaf Yener diyor ki:
“Size mi kaldı şike konusunda hem hakimlik, hem savcılık yapmak?”
Ben de diyorum ki:
Yargıçlık ya da savcılık yapmadık. Detaylarda ortaya çıkan yeni şeyleri aktardık... Bu sadece bize kalmış bir şey değil. Başkaları da yapabilirler aynısını... Böylece sadece bize kalmadığı kanıtlanmış olur.
Hiçbir film insanlığın sırrını açıklamaz
Okurumuz Hilmi Alişanoğlu diyor ki:
“Şike soruşturması yazıları, fragmanından etkilenerek gittiğim film gibiydi. Fragman müthiş, oyuncular dünya starı, konu olağanüstü ama film hayal kırıklığı... Yeni bir şey yok.
Evime her gün Hürriyet girmese, ‘beni kandırdınız, bir liramı geri verin’ derdim.”
Ben de diyorum ki:
Her film herkeste aynı etkiyi bırakmaz. Bazılarımızın “başyapıt” diye nitelendirdiği filmleri, bazılarımız “tam bir hayal kırıklığı” olarak görebilir. Bu biraz da beklenti ile ilgilidir.
Hiçbir film, insanlığın sırrını açıklamaz. Hiçbir gazete haberi de savcının ya da hakimin yapamadığını yapmaz. Kısacası lütfen rahat olun.
Futbol yorumcuları ölçüyü kaçırdı
Okurumuz Nafiz Güvenç diyor ki:
“Bana göre futbol yorumculuğu tarafsız bir göz ile gördüklerini kâğıda kaleme dökmek ve söylemektir. Yorumculuk eğitimi alanlar bu işi yaparsa diğer takımlara da hak ettikleri saygı gösterilmiş olur. Bakalım böyle güzel günler görecek miyiz?”
Ben de diyorum ki:
Bir zamanlar Türkiye’de futbol yorumcuları tarafsız görünmeye çalışırlardı. Her birinin tuttuğu bir takım vardı ama bunu asla açık etmezlerdi. 80’li yıllarda bu anlayış yıkıldı. Bir yorumcu çıktı, tuttuğu takımı açıkladı. Sonra da arkası geldi. Bence iyi de oldu. İkiyüzlülük ortadan kalktı.
Fakat bu kez de başka sorunlar ortaya çıktı. Yorumcular gitgide daha tarafgir, gitgide daha kışkırtıcı, gitgide daha gözü dönmüş hale geldiler. Ölçü katçı yani...
Hırsımızı başka takımlardan çıkarmamalıyız
Okurumuz Gaye Özoktay diyor ki:
“Yazılarınızı takip eden biri olarak futbolla fazla ilgilenmediğinizi biliyorum. Ama madem şike soruşturması haberinizde zafer işareti yaparak Trabzonspor forması giydiniz, o halde Trabzonspor’un günahlarıyla ilgili konulara da girmenizi bekleriz.”
Ben de diyorum ki:
Eğer bir takımın başına bazı haksızlıklar geliyorsa, bunun sorumlusu ille de bundan avantaj elde eden takım mıdır? Öfkelenebiliriz, ağır haksızlığa maruz kaldığımızı düşünebiliriz, iddialar bizi çileden çıkarabilir.
Bu durum mantığımızın savuşmasına yol açmamalı. Hırsımızı başka takımlardan çıkarmaya kalkışmamalıyız.
Kendi takımına yöneltilen soyut suçlamaları “apaçık haksızlık” olarak gören biri, aynı soyut suçlamalarla başka takımları suçlayıp haksızlık yapmamalı.
Ertuğrul Özkök holigan olamaz
Okurumuz Serkan diyor ki:
“Ahmet Hakan siz ve Sedat Ergin futbolla pek ilgili değilsiniz. Geriye kalıyor Enis Berberoğlu (sanırım Fenerlidir) ve Ertuğrul Özkök... Özkök zaten Fener holiganı. Elinizi vicdanınıza koyun neden bir Galatasaraylı yok? Keşke adınız ‘altı yüz’ olsaydı da iki Galatasaraylı olsaydı aranızda”.
Ben de diyorum ki:
Keşke aramızda Galatasaray taraftarı da olsaydı. Ama bir de şöyle bakın: Gerek Sedat Ergin’in, gerek benim futbolla o kadar da içli dışlı olmamamız, olaya daha soğukkanlı ve daha yukarıdan bakmamıza yol açmış olamaz mı? Enis Berberoğlu Fenerli değil, Beşiktaşlı... Ertuğrul Özkök ise istese de holigan olamaz. Çünkü kişiliği buna pek müsait değil.
Havutçu için yargının kararını bekleyin
Okurumuz Levent N. Bezmez diyor ki:
“Beşiktaş taraftarıyım. Beşiktaş yöneticilerinden çok sevdiğim Tayfur Havutçu’dan nefret ettim. Sebebi ne olursa olsun Beşiktaş’ı böyle bir olayın içine çektikleri için... Bizimkilerin kurnazlık yapıp kupayı iade etmeleri de benim için yeterli değil. Mahkemenin ve akabinde Federasyon’un vereceği cezayı bekliyorum. Temiz olmayan kupayı ne yapayım?”.
Ben de diyorum ki:
Gözü dönmüş bir fanatiklik içinde olmamanız takdire şayan. Fakat bunu fazla abartmamalısınız. Durun bakalım, bu kadar acele etmeyin.
Tayfur Havutçu hakkında yargının vereceği kararı bekleyin... Unutmayın: Aksi yargı kararıyla kanıtlanmadıkça herkes masumdur.
Karamsarlık için biraz erken
Okurumuz Murat Cennetoğlu diyor ki:
“Ben Fenerbahçeliyim. Başlangıçta eğer alın terine, sporun namusuna sahtekârlık karıştırdıysak her şeyi hak ediyoruz diye düşünüyordum. Oysa şimdi farklı düşünüyorum. İzlenen yöntem ve yaşadığımız yargısız infaz süreci adalet duygumuzu çoktan kan içinde bıraktı.”
Ben de diyorum ki:
Yöntemdeki hoyratlıklar beni de sizin gibi inceden umutsuzluğa sevk ediyor. Ama iki şeyi aklınızdan çıkarmayın: BİR: Yargısal hoyratlıklar sadece Fenerbahçe’ye yapılmıyor. İKİ: Henüz dava başlamış bile değil. Yani demem o ki karamsarlık için biraz erken.
Siyasetin bağımsız taraftar kimliği yok ki!
Okurumuz Aytaç diyor ki:
“Şike seçimden önce ortaya çıksaydı da seçimi etkilemezdi şeklindeki görüşünüze katılmıyorum. AKP bir fenerdeki ışık sorununu, başka bir fenerdeki sorunlarla bir güzel örttü. Bir sonraki seçimde bu süreç AKP’yi etkileyecek.”
Ben de diyorum ki:
“Etkiler miydi, etkilemez miydi” tartışmasının anlamı yok. Ne desek boş... Ama elimizde bir done var: Trabzon’da büyük bir Erdoğan tepkisi vardı. Ne oldu? AK Parti Trabzon’u kazandı. Ayrıca Tayyip Erdoğan da Fenerbahçeli... Siyasetten bağımsız bir taraftar kimliği yok ki?
Hem Fenerli, hem de AK Partili çok kişi var. Bu kişilerin Fener’e haksızlık yaptı diye AK Parti’yi cezalandıracaklarını hiç sanmıyorum. Çünkü Fener’e haksızlık yapanın AK Parti olmadığına inanan çok Fenerli de var.
Süreç saha dışı olaylara bakılarak tamamlanacak
Okurumuz Hakan Cem Yabancı diyor ki:
“Şike asla takımın tamamı ile yapılmaz. Sadece bir veya iki futbolcuyla yapılır. Başka kimsenin haberi olmaz. Diğer futbolcular bunu sahada bazen hisseder, o kadar. Şike sahadaki oyunla ispatlanmaz. Şike ancak saha dışı olaylarla, telefon dinlemeleriyle ve itiraflarla kanıtlanabilir.”
Ben de diyorum ki:
Yani maça bakarak “bu maçta şike vardır” ya da “bu maçta şike yoktur” denemez diyorsunuz. Haklısınız. Kesinlikle katılıyorum bu görüşünüze... Zaten yargı süreci, maçlara bakılarak tamamlanmayacak. “Dört Yüz” yazılarında da belirtildiği gibi süreç, saha dışı olaylara bakılarak tamamlanacak.
Paylaş