Müslümanlığı değil, insanlığı tartışılmalı

-PKK için “Terör örgütü değildir” diyordun.-Al sana terör!

*

Ensesinden vurulup katledilmiş, söz söyleyebilecek hali kalmamış, nasıl öldürüldüğü henüz tam belirlenmemiş, daha kanı yerde kurumamış, daha cenazesi kalkmamış bir adamın arkasından “AL SANA TERÖR!” demek, diyebilmek için...Ne türden bir vicdansızlık çukurunda debeleniyor olmak gerekir?

*

Hep söylüyorum:Bizim bunların Müslümanlıklarını değil insanlıklarını tartışma konusu yapmamız gerekir.

Yiğit kadınlar

HRANT Dink’in katledilmesinin ardından eşi Rakel Dink devleşmişti.

*

Tahir Elçi’nin katledilmesinin ardından eşi Türkan Elçi devleşti.

*

Rakel Dink, “bir çocuktan bir katil yaratan karanlık” gibi o ana kadar hiç kimsenin aklına gelmeyen en muhteşem saptamayı yapmıştı.

*

Türkan Elçi ise eşi Tahir Elçi’ye “Bugün yurtdışı yasağın kalktı, kuşlar gibi özgürsün” diye seslenerek herkesi ağlattı.

Sosyal medya manyakları

SOSYAL medya, artık çığırından çıkmış bir fanatik meczuplar ve troller diyarı haline gelmiş durumda.

*

Fanatik meczupların ve trollerin belli bir meşrebi de yok.Ya da şöyle söyleyelim: Her meşrebin, her grubun, her kesimin, her ideolojinin var, bol miktarda fanatik meczup ve trolü.Kürt siyasi hareketine destek verenler arasında da var bu tür meczuplar ve trollerden.

*

Bu meczup ve troller, sosyal medyada iki gündür Tahir Elçi’yi benim hedef gösterdiğim iftirasını yaymaya çalışıyorlar.

*

Hepsine önce “Yuh” diyor, ardından da sadece şunu söylemekle yetiniyorum:Tahir Elçi, katledilmeden 10 gün önce bizim avukatımız olmaya talip olmuştu. Kendisini hedef göstersek, böyle bir şey yapar mıydı a be aşağılık müfteriler!

Tahir Elçi için Ahmet Kaya şarkıları

-GEÇİYOR önümden sirenler içinde/Ah eller üstünde/Çiçekler içinde/Dudağında yarım bir sevdanın hüznü/Aslan gibi göğsü türküler içinde.

*

-Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanırım/Ben bu kurşun sesini nerede olsa tanırım.

*

-Lele kurban boşa gider/Ne söylersen boşa gider/Çiğnenir ektiğin güller/Ah emeklerin boşa gider.

Hakan Albayrak’a bile tahammülsüzlük

HAKAN Albayrak, Diriliş Postası diye bir gazete çıkarıyordu.

*

-Reisçiydi.- Hocacıydı.-Bu hükümetin dış politikasının yılmaz savunucusuydu.-Dostça eleştirileri olsa da son tahlilde iktidarın tam yanındaydı.-Üslupsuzluklara itiraz etse de o cenahın tam içindeydi.-Bazen aykırı laflar etse de içeriden biriydi.

*

Fakat bu “duruş” bile bugünün siyasi atmosferine “fazla” geldi.Hakan Albayrak, Diriliş Postası’ndan gönderildi.

*

Hakan Albayrak’a bile tahammül edemeyen bir vasattan basına çeyrek özgürlük bile çıkmaz azizim.

Hasan Pulur denilince aklıma şunlar gelir

-SİMİDİNİ alıp Babıâli yokuşunu tırmanan yorgun bir adam gelir.

*

-“Fıkra muharriri” tanımlaması gelir.

*

-“Olaylar ve İnsanlar” başlığıyla yazılmış parçalı yazılar geleneğinin başlangıcı gelir.

*

-“Bu satırların yazarı” ifadesi gelir.

*

-Burhan Felek’ler, şeyhülmuharririnler gelir.

*

-Bektaşi fıkraları gelir.

*

-Muhatabına tam oturtulmuş polemik yazıları gelir.

*

-İyi kötü bir gazetecilik geleneğimizin varlığı gelir.

*

Ne diyelim? Allah rahmet eylesin.

Tutuklayarak cezalandırmak

CEMAAT’in etkin olduğu dönemde bağırıyorduk:-Önünüze geleni tutukluyorsunuz, tutuksuz yargılama diye bir şey yok mu?-Kaçacak durumu yok, karartacak delili yok... Niye tutukluyorsun?-Siz tutukluluğu cezaya çevirdiniz, tutuklama ceza olamaz.

*

Cemaat gitti ama kafa değişmedi.Can Dündar ve Erdem Gül de tutuklanarak cezalandırılanlar kervanına katıldı.

*

Can Dündar ve Erdem Gül meselesinde işin basın özgürlüğü kısmını bir tarafa bıraksak bile...Elimizde kapı gibi...“Niye tutukluyorsun kardeşim? Hani tutuklama istisna olacaktı? Hani kaçma şüphesi yoksa... Delil karartma durumu yoksa... Tutuklama olmayacaktı?” soruları kalıyor.